Bamabala köyünden renkli bir kurban hatırası

Yeni bir hayatın başlangıcı: PakTürk’te ilk yıl
Aralık 10, 2021
Eğitimci ve ilahiyatçı Mustafa Hatipoğlu (5): Ömrümün en güzel yıllarını Pakistan’da geçirdim
Aralık 14, 2021

Bamabala köyünden renkli bir kurban hatırası

Eğitimci Doğan Yücel,yazı dizisinin bu bölümünde yıllar önce Lahor’da görev yaparken yaşadığı bir kurban hatırasını yazdı. Türkiye’den gönderilen kurban hisselerinin Lahor’un ücra bir köyüne nasıl ulaştırılıp dağıtıldığını ve köyde nasıl karşılandıklarını anlattı.

Yirmi Dördüncü Bölüm:

2007 yılı başıydı. Kurban için Pakistan’da kesilip dağıtılmak üzere Türkiye’den epey hisse gelmişti. Hisselerin hepsini İslampura’da kesip dağıtmak istemedik. Hem mekan darlığı vardı hem de farklı yerlerde de insanların kurban eti yemesine aracılık etmek istedik. Bu düşünceyle Lahor’da dostluğumuz olan bazı iş adamlarına kendi memleketlerinde veya bildikleri fakir mahallelerde kurban kesip kesemeyeceklerini sorduk. Hepsi de çok olumlu yaklaştı.

Bunun üzerine 7-8 kişiye 30’ar hayvanın kesim ve dağıtım işini paylaştırdık. Kasapları bulma, etleri parçalama, hayvanların ağıldan taşınması ve etlerin dağıtma işinden mesul olacaklardı. Hayvanların kesimi esnasında her iş adamına bir arkadaşımız da nezaret edecekti. Hem isimleri okuyacak hem kilo tartımı yapacaktı. Ayrıca hayvanların kurban olup olamayacaklarını kontrol edecekti. Ben Müdessir Bey’in kesim yaptıracağı köye gidecektim.

Kurbanları benim bağışladığımı sanıyorlardı

Müdessir Bey, geceden hayvanları kamyonlara yükletip memleketi Okara’nın bir köyü olan Bamabala’ya götürdü. Bu köye sonraki senelerde de birkaç defa kurban eti gönderdik. Kamyonlarla karkas hâle getirilen kurban etlerini Bamabala’da parçalatıp dağıttık. Bir seferinde de genel müdürümüzle beraber Bamabala’daki öğrencilerin hayatlarında ilk defa gördükleri optik formlarla bursluluk imtihanı yaptık.  

Okara, Hindistan sınırında ve Lahor’un güneyinde kalan, şehir merkezi bir milyon civarında nüfusa sahip bir yer. Pakistan’ın en verimli arazilerinin ortasında kalıyor. Sabah, benim arabam olmadığı için onun arabasıyla Lahor’dan yola çıkacaktık. Bayram namazından yaklaşık 1,5 saat kadar önce hareket ettik. Ancak kış mevsimi olduğu için çok yoğun bir sis vardı. Çok yavaş ilerliyorduk. Lahor’dan gideceğimiz yere 90 kilometre mesafe vardı. Normalde 1,5 saatte varmamız gerekiyordu. Ancak ne kadar acele etsek de seyahatimiz takriben 2,5 saat sürdü.

Kurbanların kesileceği Bamabala köyünün girişine geldik. Bayram namazı için hazırlanan köy halkı Bamabala Lisesi‘nin önüne hasırlar sermiş bekliyordu. Köyün girişine pankartlar asılmış. Pankartlar dikkatimi çekti, benim ismimi de yazmışlar. “Muhterem Dugan Yûcel, Bamabala’ya Hoş Geldiniz” şeklinde. Köy halkı kurbanlık hayvanları benim bağışladığımı düşünüyormuş. Hemen lisenin önüne namaza geçtik. En ön safta bize yer ayırmışlar. Yaklaşık 2.000 insan bizim gelmemizi bekliyormuş. Bir saatten fazla hasırlar üzerinde bizi beklemişler.

Et dağıtımı sırasında büyük izdiham oldu

Bayram namazının bitiminde imam, kurbanları bağışladığımız için bana teşekkür ettiklerini ve birkaç kelam edip etmeyeceğimi sordu. Ben de “Zaten insanlar burada soğuk havada bir saat beklemiş, gerek yok.“ dedim. Namaz çıkışı köy muhtarının evine geçtik. Muhtar, iş adamı tanıdığımızın yakın akrabasıydı. Bu arada köyün nüfusu 10 bin civarında. O coğrafyada köyler ortalama 10-15 bin nüfusa sahip oluyor. Pakistan idari sisteminde muhtarlar aynı zamanda belediye başkanı da sayılıyor. Belediye reisinin evinde kahvaltı yaptıktan sonra kesimin yapılacağı yere gittik. Zaten kesim yeri çok yakındı. Onlara ben gelmeden önce kesime başlamamalarını tembihlemiştik.

Namaz kıldığımız lisenin bahçesinde kesime başlandı. Bir taraftan ben isimleri okuyorum, diğer taraftan dört bacak olmuş karkas etlerin tartımını yapıp not alıyorum. Kesim bittikten sonra kasaplara ücret olarak derileri verdik. Ardından poşetlenen etlerin dağıtımına geçtik. Lisenin yanındaki ilkokul binasının zemin katında dağıtıma başlandı. Ben birkaç poşet et verdikten sonra dağıtımı izlemeye başladım. Kısa sürede oluşan izdihamdan dolayı etleri dağıtanlar üst kata çıkmak zorunda kaldı. Et almak için yığılan insanların önüne oradan bırakmaya başladılar. Ancak o arada izdiham çok arttı. İnsanlar birbirini itekleye itekleye et almak isterken üst üste çıkıyordu. Öyle bir an geldi ki, elinde et olanların seviyesi üst kata kadar ulaştı! ‘Daha iyi bir organizasyon yapabilir miydik‘ diye düşünmeden edemedim.

Bizim için atlara ‘ghora dansı‘ yaptırdılar

30 büyükbaş kurban etinin dağıtılması yarım saat sürmedi. Ardından belediye reisi, Müdessir Bey ve benim için bir eğlence düzenlemiş. ‘Ghora dance’ dedikleri bir at dansını göstereceklermiş. İki at vardı; biri kızıl diğeri kül renginde doru bir at. Müzik eşliğinde ritim yapıyorlar, oturup kalkıyorlardı. Eğlencenin sonuna doğru atları oynatanlar önümüze gelip hayvanları bize selam verdirdiler. Bunu bir iki defa tekrarladıktan sonra adamın hareketlerinden bahşiş istediklerini anladım. Ancak sabah evden aceleyle çıktığım için ve biraz da ‘lazım olmaz’ düşüncesiyle yanıma para almamıştım. Baktım, cebimde sadece 100 rupi var; o dönemki değeriyle yaklaşık 2 USD. Yanımda oturan Müdessir Bey’e “Sen bahşiş verir misin, bende yok!” dedim. 30 hayvanı bağışlıyorum ama cebimde bahşiş verecek para yok! 🙂 

Gösteriden sonra Müdessir Bey’in, köyün çodrilerinden olan eniştesinin evinde gittik. Çodri Türkçe ‘ağa’ demek. Yemek ikram ettiler. Gittiğimiz dönem şeker kamışlarının hasat zamanıydı. Köyü anlattılar, tarlalarını gösterdiler. Lahor’da kurban kesimleri devam ettiği için akşama doğru geri dönmem gerekiyordu. Akşam üzeri sisli havaya kalmadan Lahor’a döndük. O günden geriye kalan en büyük üzüntüm hiç fotoğraf çekmemiş olmamız.

Devam edecek…

***

Yirmi Üçüncü Bölüm: Okulların inşaatı ve Pakistanlı iş adamlarının desteği

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.