İslamabad’ın ‘çekpostları’ ve pasaport yerine geçen ifadeler

Başlamak zordu ama yazdıkça yazasım geldi (Video)
Ekim 25, 2021
(Tarihten Bir Sayfa) Abdullah Gül: PakTürk Okulları’na takdir hislerimi iletiyorum
Ekim 27, 2021

İslamabad’ın ‘çekpostları’ ve pasaport yerine geçen ifadeler

Eğitimci Hakan Çelik, Pakistan’da arkadaşları evde kalırken yaşadığı bir hatırayı ve o dönem PakTürk’te çalışmanın ne anlama geldiğini, hangi kapıları açtığını ilginç bir örnek üzerinden anlattı.

Bir ikindi vaktiydi. Okulda yeterince yorulmuştum ve o gün evde yemek nöbeti benimdi. Ne zordu öyle yorgun ve zor günlerde okuldan gelip bir de yemek yapmak.

Bekar evimiz İslamabad’daki erkek okulumuza yakındı Allah’tan. Daha yolda, eve giderken o gün ne pişireceğime dair kara düşünceler kafamda belirli belirsiz daireler çizmeye başlamıştı.

Eve vardığımda aldığım güzel haber, tek başıma ‘şemmame’ oynayacak kadar pozitif enerji birikmesine neden oldu ama tek başıma oynamadım tabii ki!

Arayan, ‘head office’ten, eğitimden sorumlu kişiydi. “Hocam bu akşam müsait misin?” diye sordu.

  • Elbette abi, müsaitim.
  • İyi çok güzel, Türkiye’den yeni mezun arkadaşlarımız geldi, onları alıp Blue Area’daki şu mekana getirir misin diye soracaktım.
  • Tabii abi, getireyim arkadaşları, ama…
  • Ama? Hayırdır, bir problem mi var?
  • Abi aslında şeyi düşünüyordum, bu akşam yemek nöbetim var da, acaba nasıl yapsak?
  • Dert ettiğin şeye bak aslanım, evdeki arkadaşları da al gel!

Bu güzel haberin ne kadar kıymetli olduğunu, eve yorgun argın gelip, o gün ne yapacağına dair bir fikri ve malzemesi olmayanlar anlar ancak, ki bende onlara bırakıyorum.

Ev ahalisine güzel haberi verdim, tabi bazıları gideceğimiz restoranı ve yemekleri düşünmek yerine, “Hadi yine iyisin!” ifadeleri ile böyle tekliflerin kendi nöbetlerine denk gelmediğini ima etmeye çalıştı.

Bizim evden 3 ve gelen 3 yeni mezun arkadaşla okulun ‘bolanına’ atladık ve Blue Area yoluna düştük. Yolda yeni gelen arkadaşların soruları oldu, biz de cevaplamaya çalıştık. İçlerinden biri, “Abi, ben pasaportumu yanıma almayı unuttum.” deyince biz haliyle güldük. Evet güldük, çünkü biz PakTürklüler pasaport ve kimlik taşımayı bırakalı yıllar olmuştu.

“Kardeş” dedim, “burası Pakistan, burası bizim vatan ya! Pasaport almaya ne gerek var, ‘PakTürk’tenim’ desen yeterli.”

Gerçekten, o sözleri söylerken Pakistan’daki 5’inci yılımdı ve o zamana kadar pasaport olmadığı için hiç problem yaşamadım. Genelde “PakTürk’te öğretmeniz.” dediğimizde ‘check post’lardan kolaylıkla geçiyorduk.

Amma ve lakin gel gör ki, o gün sınav olacağımız varmış. Serena Otel’in oradaki polis noktasına vardığımızda bizi durdurdular. Polislerden biri, “İlla pasaportları göreceğim, yoksa sizi bırakmam.” diyor.

Yalvardım yakardım, “Türk” diyorum, “PakTürk” diyorum ama o da sadece “Pasaport” diyor ve alıcılarını başka bütün anlamlı-anlamsız kelimelere kapatmış adeta. Yeni gelen arkadaşlara da çok mahçup oldum tabi. Acaba içlerinden “Daha bir kaç dakika önce atıp tutuyordun abi, n’oldu?” demişler midir? Olabilir, demiş olabilirler.

Vakit geçiyor, gideceğimiz mekanda abiler bizi bekliyor. Aslında bir çözüm var ama çok da başvurmak istemiyorum. Okula yakın olan bekar evimizi yeni tutmuştuk. Ev sahibimiz hem çok hoş bir insan, hem de bizleri çok seviyor. Kendisi Gilgit Baltistan Eyaleti’nin emniyet genel müdürü. Bir kaç defa bana “Herhangi bir problem yaşarsan beni ara.” demişti. O güne kadar böyle işler için hiç aramadım, açıkçası o gün de aramak istemedim ama başka çarem yok gibiydi.

Neyse, polis memuruna dedim ki, “Biz gerçekten PakTürk’teniz, isterseniz sizi Pakistanlı bir meslektaşınızla görüştüreyim, o bizi tanıdığını söylesin.”

“Arayın!” dedi, “ama sakın sizi bırakacağımı sanmayın, kim gelirse gelsin sizi alamaz.” Utana sıkıla aradım. “Hayırdır, iyisinizdir inşallah.” dedi ev sahibimiz. “Efendim, kusura bakmayın rahatsız etmek istemezdim, yanımızda pasaport yok diye bırakmıyorlar, ben de siz bizi tanıyorsunuz diye sizi aradım.”

Ev sahibi telefonda biraz gerildi ve bana sadece, “Telefonu o arkadaşa versene!” dedi. Telefonu verdim, bir kaç saniye geçti geçmedi bana geri uzattı.

Yüzünde bir mahçubiyet vardı, “Gidebilirsiniz.” dedi, ‘gidin ama ne gerek vardı aramaya, zaten gönderecektim sizi’ gibisinden bir eda ile.

Ayrılmadan polis memuru ile helalleştik ve yemek yiyeceğimiz mekana geçtik. Evet uzun yıllar geçirdiğim Pakistan’da o küçük pasaport meselemiz de bir anı olarak yerini aldı hayatımda…

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.