Biliyor musun Lâşey, yarın Pakistan’ın bağımsızlık yıl dönümü. 63 yaşına giriyor Pakistan. Onlar Türkiye’leriyle 86 defa, biz Pakistan’ımızla 62 defa sevinmişiz.
Sevinmişiz de, bu bağımsızlık günü sevinemiyorum Lâşey. Sevinemiyorum, çünkü yokum. Bu bağımsızlık günü, Pakistan için yokum Lâşey; ben yokum, sen yoksun, biz yokuz!
Var olmak nedir Lâşey? Başkası için var olmak, kardeşi için var olmak nedir? Gözyaşını silmeye koşmuyorsan; tam da beklendiğin zaman gitmiyorsan, herkes durduğu zaman sen seğirtmiyorsan var mısın Lâşey? İnsanlık ölmüş de, insan yaşıyor olabilir mi? Bu bağımsızlık günü, sen, ben, biz yok olduk Lâşey! Yok olmasaydık, yardımlarımızı taşıyacak trenlerimiz yok diye yakınırdık. Yok olmasaydık, yardımlarımızı dağıtacak mağdur yok diye aranırdık. Yok olmasaydık, yoku var eder Pakistan’ın kapılarına dayanırdık. “Bu millet ayağa kalkmış Pakistan’a yürüyor” dedirtirdik seyredenimize.
Seyreden; Allah!
Sen, ben, biz bu bağımsızlık günü yokuz Lâşey! Var mısın? Var mıyız?
Var mıyız şu Ramazan boyunca her gün her birimiz bir Pakistan kumbarasına bir lira koymaya? Var mıyız bu Ramazan boyunca her gün her vakit dualarımıza Pakistan’la başlamaya? Var mıyız bu bayram hediye kabul etmiyorum babam, eşim, kardeşim; lütfen hediyelerinizi Pakistan’a gönderin demeye?
İstatistikler yokuz diyor Lâşey? Bütün dünya bütün himmetiyle mağdur başına üç dolar para toplayabilmiş. Her gün bir lirayla bir günde toplayabileceğimiz kadar! Dünya da yok; âlem-i İslam denilen o mevhum coğrafya da yok; ama sen de ben de yokuz Lâşey!
Boğazıma gelip gelip düğümleniyor. İtham değil bu gelen; ama bana öyle geliyor ki merhametimizi ölenin sevgisi değil, öldürenin nefreti kabartıyor Lâşey! Gazze’de bundan daha az insan ölmüş ve biz topyekûn ayaklanmıştık. Yapılmalıydı da! Daha fazlası yapılsaydı o da sezaydı. Ama bugün daha fazla ölü; daha fazla evsiz, daha fazla kimsesiz bizi beklerken bu vurdumduymazlık niye Lâşey? Öldürene kızamıyoruz diye ölene sahip çıkmayacak mıyız? Evsiz bırakana darılamıyoruz diye evsizin evini kurmayacak mıyız?
Yıllar önce, yine Pakistan’ın canı yanmış ve ben, “Bir milletin dûçar olduğu felaketi takip eden yardımların gerektiği ölçüde olup olmadığının ölçüsü nedir? Felaketin büyüklüğü mü? Mağdur milletin liyakati ve yardım eden millete olan yakınlığı mı? Yoksa yardım eden milletin kerem ve kudretinin büyüklüğü mü? Her üç ölçüyle de Pakistan’a gerektiği kadar yardım edemedik.” demiştim.
Pakistan İkbal’in ülkesi Lâşey? Türkiye, kırmızı bayraklı Pakistan. Başları ağrısa koşmak boynumuzun borcu olan Pakistan için neden bu kadar ağır başlıyız? Anlamıyorum Lâşey, “ateş nereye düşerse düşsün beni yakar” diyen bir millet; “sel nereye inerse insin beni boğar” diyemiyor mu?
Yarın (14 Ağustos) Pakistan’ın bağımsızlık yıl dönümü. 63 defa sevinmişiz Pakistan’la. Bu sene seninle sevinmek değil; seninle ağlamak isterdim Pakistan. Bu sene, her sene olduğu gibi “Ben Pakistan’ım!” diye bağırmak isterdim: “Benim, İndus’un taşkın sularında boğulan! Benim, benim, evsiz kalan! Benim, evinin çatısında kurtarılmak için bekleyen esmer tenli Asyalı! Benim, Pencap’ta ekmek sepetini suya kaptıran! Benim, benim, ey benim Türkiyeli kardeşim! Pakistan’da unuttuğun benim! Pakistan’ı unuturken unuttuğun sensin! Senin insanlığındır kaybettiğin!”
Bu kadar insan ölür de insanlık hayatta kalır mı Lâşey? İnsan bu kadar umursamaz olursa insanlığın anlamı kalır mı?
(13 Ağustos 2010)
(*) 2010 yılının Temmuz ayında şiddetli muson yağmurlarının ardından meydana gelen ve Pakistan’ı kuzeyden güneye kat eden İndus nehrinin kıyılarında yerleşik birçok şehir, kasaba ve köyü etkileyen sel felaketi sonucunda ülkenin beşte birlik kesimi sular altında kaldı. 2000’e yakın insanın hayatını kaybettiği ve 20 milyondan fazla kişinin etkilendiği felaket sonrasında Pak-Türk Uluslararası Çağ Eğitim Vakfı ve bünyesindeki okullarda çalışan Pakistanlı ve Türk öğretmenler farklı bölgelerde acil yardım ve kurtarma faaliyetlerini canla başla yürüterek gönülleri fethetmişlerdi.
Pak-Türk eğitim gönüllüleri, kısıtlı imkanlara rağmen en fazla insana ulaşma gayreti içerisinde icra ettikleri yardım faaliyetleri çerçevesinde Türkiye’den ve dünyanın diğer ülkelerinden gelen hayırseverlerin ve sağlık görevlilerinin selden etkilenen bölgelere iletilmesinde ve selzedelerin problemlerin çözülmesinde gece gündüz demeden çalışmışlardı.
Halihazırda kırılgan olan Pakistan ekonomisinin omzuna 45 milyar doları aşan bir mali yük bindiren, altyapı hasarının 4 milyar doları aştığı ve ekili alanlarda meydana gelen zararın 500 milyondan fazla olduğu felaketten kurtulan selzedelere Türkiye’den beklenen insani yardımların Pakistan’ın önemine yakışır şekilde, gereken hızda ve miktarda iletilmediği endişesini taşıyan Kerim Balcı, 13 Ağustos 2010’da Zaman gazetesindeki köşesinde bu makaleyi kaleme almıştı.
No Comment.