Sel yardımlarının dağıtımında köy ağasının organizasyon kabiliyeti

Pakistan’da kahvaltı kültürü ve bir Türkmen sofrasında yaşananlar
Şubat 25, 2022
Samsun’dan Karaçi’ye uzanan bir sağlık köprüsü
Mart 1, 2022

Sel yardımlarının dağıtımında köy ağasının organizasyon kabiliyeti

Eğitimci Taner Koçyiğit, 2010 yılındaki sel felaketi sonrasında PakTürk Okulları’nın başlattığı yardım seferberliğini anlatmayı sürdürüyor. Bu bölümde kimsenin ulaşamadığı ücra köylere götürülen yardım malzemelerini ve köy ağasının dağıtım organizasyonunda oynadığı rolü yazdı.

Otuz Beşinci Bölüm:

Valilikte karşılaştığımız birisinin tavsiyesi üzerine Khojawala köyüne doğru yola çıkmıştık ve hepimiz çok heyecanlıydık, çünkü insanların ne durumda oldukları hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Köye vardığımızda insanları nasıl toplarız, toplasak bile bu kadar malzemeyi arbede yaşanmadan nasıl dağıtırız diye düşünürken köye varmıştık. Bir de ne görelim, meğer bize “Şu köye gidebilirsiniz!” diyen kişi köyün ağasına haber vermiş. O da hemen binlerce insanı köy meydanına toplamıştı. İlk dikkatimizi çeken bu kalabalığın tam ortasında duran 8-10 kişilik bir gruptu. Çünkü hemen bize “Hoş geldiniz” dediler ve içine Sprite (gazlı içecek) katılmış süt ikram edip, “Bu bizim özel misafirlerimiz için yaptığımız bir içecektir.” dediler.

Çok şaşırmıştık bu duruma çünkü bu adam meğer köyün ağasıymış ve herkes onun söylediğini dinlermiş ve öyle de oldu. Biz, “Malzemeleri dağıtmaya başlayalım” dediğimizde bu ağa ve çocukları hemen organizeyi yaptı. Köyün ağası bir el çırpsa herkes oturuyor, bir daha çırpsa herkes kalkıyordu. Biz askerlerle yardım malzemesi dağıtırken dahi böyle bir nizam ve intizama şahit olmadığımız için hayli şaşırmıştık. 

Okul yıkıldığı için öğrenciler açık alanda ders yapıyordu

Dağıtımın başında biraz da bizim acemiliğimizden kaynaklanan birkaç sorun olsa da getirdiğimiz malzemeler çok kısa süre içinde bitti ama ihtiyaçlar tabii ki bitmedi. İhtiyaçların giderilmesi için daha çok gelip gitmemiz gerekiyordu. Sel bölgesine her gelişimizde başka bir ihtiyacın varlığından haberdar oluyorduk ve “Bir dahaki sefere getirelim” diye söz vererek ayrılıyorduk. Bu köydeki okul tamamen yıkılmıştı ve çocuklar ağacın altında fedakar bir öğretmenle beraber dersleri devam ettirmeye çalışıyorlardı. Çocukların elinde tahtadan yapılmış çay tepsisi büyüklüğünde tablalar ve yazı yazabilecekleri tek sayfaları vardı. Bu tahta tablayı önce çamurla kaplıyorlar, çamur kuruyunca üstüne bambu ağacının ince kısımlarıyla yazı yazıyorlar. Akşam eve giderken de o çamurlu tablayı yıkayıp ertesi güne hazırlıyorlardı.

Bu ve benzer binlerce içimizi acıtan olaylara şahit oluyorduk bu mahrum köylerde. Bunca mahrumiyetin üzerine, başlarını sokabildikleri, geceleri börtü böcekten korunmak için kullandıkları kerpiçten evleri de yıkılmıştı. Bu insanlara ne versek “Tam da ihtiyaçmış!” diyorduk, çünkü hiçbir şeyleri kalmamıştı. Köylerdeki evlerin tamamı kerpiçten yapıldığı için gelen sel bütün evleri yıkıp götürmüştü, sadece ağanın konağı ve köy meydanındaki misafirhane ayakta kalmıştı. 

Bir yudum suya muhtaç kalan köyler

Sel felaketinin boyutları her ziyaretimizde çok daha belirgin şekilde ortaya çıkıyordu. Zaten fakir olan yöre halkı ellerinde bulunan 3-5 hayvanı, başlarını sokabilecekleri tek odalı kerpiçten evlerini ve tüm eşyalarını ekinleriyle beraber kaybetmişlerdi. Tam bir yokluk içinde yaşamaya çalışan köy halkı ellerinde ne var ne yok kaybedince içecek bir yudum suya dahi muhtaç hale düşmüşlerdi. İşte bizim ulaştırmaya çalıştığımız yardımlar bu yüzden çok önemliydi. Türkiye’den ve dünyanın birçok yerinden yardımlar gelmeye devam ediyordu ama dağıtımdaki koordinasyon eksikliği ana yollar üzerindeki köylülere çok yardım gitmesine, ara yollardan ulaşılabilen küçük köylere ise az gitmesine sebep oluyordu. Biz de bu yüzden mümkün olduğunca kimsenin gitmediği yerlerin belirlenmesi için köy ağalarıyla işbirliği yapıyor, onlara ihtiyaçları olmamasına rağmen bazı hediyeler vererek bize yardımcı olmalarını sağlıyorduk ki, bu ağaların yaptıkları organizeyi devlet dahi yapamıyordu. 

Köyün adına ‘PakTürk’ eklemişlerdi

İlk gittiğimiz Khojawala (Hocavala) köyü sakinlerinin ihtiyaçlarını ikinci ziyaretimizde kısmen de olsa karşıladıktan sonra tespit ettiğimiz eksikleri not edip bir dahaki yardım konvoyu ile getirmiştik. Bu üçüncü ziyaretimizde ise bizi çok büyük bir sürpriz bekliyordu. Köyün girişinde yüzlerce insan toplanmış ellerinde kendi imkanlarıyla yaptıkları Türk bayraklarını sallıyorlardı. Ayrıca köyün adını PakTürk Khojawala diye değiştirmişlerdi ve köyün girişine koydukları bir tabela ile bunu ilan etmişlerdi. Köyün ağası bu sefer yakın köylerden de yardıma muhtaç insanları çağırmıştı ve onları saatler öncesinden sıcakta bekletmişlerdi. Biz vardığımıza insanlar yaklaşık iki saattir güneşin altında oturuyorlardı ve ihtiyacını gidermek için dahi kalkmıyorlardı, çünkü sıralarını kaybetmek istemiyorlardı.

Peki tüm bu eziyet ve zahmet ne içindi? 2 kilo un, 2 kilo yağ 1.5 litre su ve 1 kilo süt içindi. Ayrıca okulun bazı ihtiyaçlarını da getirmiştik bu ziyaretimizde… Bir önceki ziyaretimizde bir öğrenci öğretmenlerimizden Okay Bey’e “Kaleminiz var mı?” diye sormuştu ve o zaman yoktu. Bunun üzerine bu ziyarette çokça kalem getirmiştik, özellikle o çocuğu bulup kalemleri vermiştik. 

Devam edecek…

***

Otuz Dördüncü Bölüm: Kimse Yok Mu’nun yardımları ve Pencap başbakanı ile dağıtım toplantısı

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

1 Comments
doğan Mart 1, 2022
| | |
Taner bey Pakistan halkına yaptığınız bu fedakarlıkları anlatmanız da ayrıca bir fedakarlık. Yaptıklarınız unutulmamalı.