Büyük acı ve iki milletin yeniden kenetlenmesi

İkbâl, Mevlâna ve Pakistan*
Şubat 4, 2021
Maceralı Avrupa seyahati ve Pakistan’a kazandırılan büyük başarı
Şubat 6, 2021

Büyük acı ve iki milletin yeniden kenetlenmesi

Eğitimci Osman Arslanhan, yazı dizisinin 3’üncü bölümünde PakTürk Okulları’nın açılış sürecini, Ekim 2005’te yaşanan büyük depremi ve öğretmeniyle öğrencisiyle felaket bölgesine yapılan yardımları anlattı.

Pakistan’a geleli bir yıl olmuştu. İlk yılın verdiği tedirginlik, zorluk, hasret ve tüm alışma süreci çoğumuzu etkiledi. Öğrenmemiz gereken üç yeni dil bizi hayli sarstı. Bir anda bu denli köklü değişim genç ve zayıf omuzlarımıza pek kolay gelmedi.

Bütün bunlara fer olacak, aşk ve şevk verecek ve bizlere kendimizi hatırlatacak bir hizmet filiz vermekteydi. Pakistan nesliyle muhatap olacak, öğrenciler yetiştirecek, dersler, geziler, kardeşâne piknikler, yaptıkça lezzeti artan fedakarlıklar, hasbilik, yeniden ufukta görünmeye başlamıştı.

Bu süreçte bize yardımcı olmaya çalışan Dr. Zübeyir, Dr. Zafer İshak Ansari ve Mısırlı hocalarımızdan ve komşumuz olan Ekrem beyi unutmamak gerekir. Zaman zaman evimize gelir, soframıza misafir olurlardı.

50’nci sokaktaki villa

Orta Asya’da ve Balkanlar’da kısa sürede elde ettiği başarılarla ciddi yankı uyandıran Türk okulları ve onlarla ilerleyen hizmetler Pakistan’a da elini uzatıyordu. Okulun ilk kurucu müdürü artık İslamabad’da bizimleydi. Burhan Çiçek Bey hızlı bir giriş yapmış, fizibilitelere başlamış, bazı resmi zevatla tanışmıştı bile. Biz de bu heyecanla bisikletlerle gezerek ‘kiralık’ yazan binalara bakıp okul için ‘bu olur-bu olmaz’ diye mukayeseler yapıyorduk.

Nihayet bir çıkmaz sokağın sonunda güzel bir bina bulunmuş ve ilk okulumuz açılmıştı (1994). Okulumuzun ilk öğrencileri İslamabad’da kendi evleri olan ancak ailelerinin başka şehirde yaşadığı iki kardeşti. İşte bu iki öğrenci aynı zamanda bir yıl sonra açılacak ilk yurdun potansiyel ögrencileriydi.

Osman Arslanhan (ayakta ortada), Pakistan’daki ilk öğretmenlik günlerinde.

Parmakla gösterilen okullar

Ben, bir arkadaşımla beraber açılan yurtta belletmen olarak görevlendirildik. Tek tek öğrencilerimiz de gelmeye başlamıştı. Burhan Bey kendisine küçük bir minibüs almıştı. Hem ayağı yerden kesilecek hem de okulun hizmetlerini görecek bir araçtı. Şimdi havaalanına gidip bazen Karaçi’den gelen Mübin’i bazen Suudi Arabistan’dan gelecek Davut ve Osman’ı belki Kueta’dan gelecek Ali Rıza’yı ya da Peşaver’den gelen Zîşan’ı alarak yurdumuza yerleştirecektik.

Bir düzine kadar öğrencisiyle, okullar ve yurtlar yıldan yıla büyüyecek ve kalitesiyle, fedakâr ve olağanüstü kabiliyetli öğretmenleriyle parmakla gösterilen okullar olacaktı.

Ülkeyi sarsan büyük acı

PakTürk Okulları kısa zamanda kendini ispat etti, bu arada eğitim kadrosu gelişti, genişledi ve tüm eyaletlerde şubelerini açtı. En ücra şehirlere bile uzanıp adeta bir eğitim seferberliği başlattı. Bu arada düzenlediği bilim ve sanat fuarları, sergiler halkın takdirini topladı.

2005 yılının bir cumartesi günüydü. İlkokulun önünde arabanın arka koltuğuna uzanıp kitap ve dosyaları almaya eğilmişken zaten çok küçük olan araba adeta çalkalanmaya baladı. ‘Biri mi sallıyor!’ diye şaşkınlıkla kafamı dışarı çıkardığımda kulağıma cam şakırtalırı geliyor, aynı anda başım dönüyordu. Hayır, bu benimle ilgili bir durum değildi. Bu 80 bin insanın canına mal olacak, onbinlerce ailenin ocağına ateş düşürecek, adeta şehirleri yerle bir edecek 7,4 şiddetinde bir depremdi.

Sarsıntı bir dakikadan az sürmüştü. Ama neye mal olduğunu henüz bilmiyorduk. Hızlıca ofise gittim. Okul yöneticileri olağanüstü toplanmış, hadisenin boyutu ve ciddiyetiyle ilgili haberler almaya çalışıyorlardı. Gönüllü çalışan iki doktorumuz da durumu analiz ediyor, üzerlerine düşen vazifeye hazırlık yapıyorlardı.

Hazır ol, Keşmir’e gidebiliriz!

Fizibiliteler geceye kadar sürdü. Gece yarısı 12 civarında doktorlarımızdan birisi beni aradı ve “Hazır ol, sabah Keşmir’e gidebiliriz.” dedi.

Sabah 04’te askeri hava üssündeydik. Muzafferabad’a gidecek bir helikopterde yer almak için ricada bulunduk. Bazı görüşmeler sonrası olumlu cevap aldık. Daha 24 saat geçmeden 2 doktor eşliğinde deprem bölgesine; şok, acı, ağıt ve felaketin merkezine ulaştık.

Osman Arslanhan, 2005 depreminin ardından yardım dağıtıyor.

Doktorlarımız hızlıca ilk yardım faaliyetlerine başlarken, bir yandan da acil ve insanî yardım konusunda fizibiliteler yapıyorduk. Su, meyve, bisküvi battaniye, çadır, ihtiyaç olarak ilk saptananlardı. Okullarımız çoktan bir yardım kampanyası başlatmış, toplanan malzemelerin sevkiyatını planlıyorlardı. Öğretmen, öğrenci, veli herkes yardıma koşuyordu. Felaketin büyüklüğü anlaşılınca Türkiye’den bazı sivil kurumlarla da temasa geçilmiş duhu çaplı bir yardım kampanyası yürütülmekteydi.

Hakkın rızası ve bir çocuğun gülüşü

Günler geçtikçe acılar perçinleşiyor, ağıtlar şiddetleniyor halk çaresizce yardım için çırpınıyordu. Birçok ulusal ve uluslararası kurum deprem bölgesine geldi. Ancak felaketin boyutu tahmin edilenden çok daha yüksekti. Artık sokaklar ceset kokuyor, ümitler tükeniyordu. Ama hayatta kalanlara da el uzatılmalı umut olunmalıydı.

PakTürk öğretmenleri seferber olmuş ilaç, battaniye, kıyafet, ayakkabı dağıtıyor, çadırlar kuruyor, kazanlarlarda yemek pişirmeye yardımcı oluyordu. Doktorlarımız ambülans ve geçici klinikleriye bölgede gönüllü olarak görev yapıyordu. Artık kışın kendini hissettirdiği o soğuk günlerde fırsat bulursa çadırda yatıyor, bazen banyo bile yapamıyor, Ramazan ayı hem oruç tutuyor hem de gece gündüz çalışıyorlardı. Onlar için bir çocuğun gülüşü, bir annenin duası ve Hakkın rızası öncelik ve paha biçilmez bir kazançtı.

Devam edecek…

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.