Eğitimci Sadullah Bayazit, ‘kader arkadaşı’ Abdülgani Gülmez’in ‘hicret hayatını’ kaleme aldığı serinin dördüncü bölümünde Hayrpur Mirs şehrindeki Türk Okulu’nun açılış sürecini anlattı.
Dördüncü Bölüm:
Hayrpur Mirs’de okul açılması fikri nereden çıkmıştı? Okulun açılmasına kimler aracı olmuştu? Hayrpur Mirs’deki yerel devlet erkânını hangi saiklerle buna karar vermişlerdi?
Hayrpur Mirs, 1857-1947 yılları arasında Hint alt kıtasında İngilizlerin hüküm sürdüğü dönemde Sind Eyaleti’nde özerkliğini devam ettiren Talpur ailesine ait Hayrpur Prensliği’nin başkentliğini yapan önemli bir şehir. Pakistan’ın kuzeyindeki Şeyhipura şehrine yakın adı Hayrpur olan bir diğer kasaba olmasından ötürü ülkenin güneyindeki Sind Eyaleti’nde yer alan Hayrpur, Talpur prenslerine verilen ünvan olan Mir ile eklemlenerek diğer şehirden farklı kılınmış. Hayırpur Prensliği’nin ülkenin 1947’de kurulmasından 8 yıl sonra, Ekim 1955’de kendi isteğiyle ve resmen Pakistan’a katılmasıyla birlikte, Hayrpur Mirs şehri küçük ölçekli tekstil fabrikaları, ipek ve deri imalathaneleri, halı tezgâhları, şeker ve un fabrikaları ile bölgesinde önemli bir konuma gelmiş.
Buna ek olarak şehri kuşatan hurma ve mango bahçeleri de leziz meyveleri ile de ülkede tanınır bilinir olmuş. Pakistan’a katılmadan önce bazı Hayrpur prenslerinin genellikle Karaçi’de ve halklarından uzak bir şekilde yaşamalarından ötürü bölgedeki eğitim önemli derecede geri kalmış. Ülkeye katılmalarının ardından da farklı hükümetler tarafından bölgeye yeterince eğitim yatırımı yapılamamış.
‘Bir Okula Sahip Çık’ kampanyasına ilgi gösterdik
Okullarımızın sayılarını artırmak adına çalışmalarımızı hızlandırdığımız o dönemlerde maddi imkanlarımız da bir o kadar yeni bina yapmaya elverişli değildi. 2001 yılında Pakistan Hükümeti’nin Birleşmiş Milletler’in Education for All (Herkes İçin Eğitim) kalkınma planı çerçevesinde ülke sathında uygulamaya koyduğu ve atıl veya kapasitesinin altında kullanılan okul binalarının özel teşebbüs desteği ile hem altyapı hem de eğitim dinamizmi adına ayağa kaldırılması ve eğitime yeniden kazandırılması amacını taşıyan Adopt-a-School (Bir Okula Sahip Çık) kampanyasına vakfımız yakın ilgi gösterdi. Bizler için daha az masraflı olan bu yolu tercih ederek, bazı eski devlet okulu binalarının uluslararası bir sivil toplum kuruluşu statüsü taşıyan eğitim vakfımıza uygun görülen bir süreliğine tahsis edilmesini istedik. Hem federal hem de eyalet eğitim bakanlığı yetkililerine bu binaların tamir ve tadilatlarını yaparak öğrencilere uluslararası seviyede eğitim vereceğimizi taahhüt ettik.
O sıralarda İslamabad’daki okullarımızın birinde öğretmenlik yapan ve Pakistanlı bir diplomatla evli olan bir Türk hanımefendi bizi bir dönem konsolosluk yapmış olan eşiyle tanıştırdı. Birbirleriyle Ankara’da tanışarak evlenen ve daha sonra yurtdışında farklı ülkelerde bulunan bu çift, eşinin Pakistan Dışişleri Bakanlığı’ndan ayrılmasının üzerinden çok geçmeden İslamabad’daki okulumuzda öğretmenlik yapmaya başlamıştı. Bürokratik tecrübesine inandığımız Pakistanlı emekli diplomat beyefendinin eğitim konularında vakfımıza danışmanlık yapabileceğini düşündük ve kendisine bu yönde teklifte bulunduk.
Eğitim bakanı Türkiye’yi ziyaret etti, ama…
2000 yılında vakfımızda çalışmaya başlayan Pakistanlı danışmanımızla yaptığımız toplantılarımızda sıklıkla “Okullarımızın şube sayısını nasıl arttırırız?” sorusu gündeme geliyordu. Bir toplantıda, “Hükümetin açıklamış olduğu eğitim kalkınma programı detaylarına baktığımızda eyalet başkentlerinde okul alabilmemiz zor görünüyor. Eğer daha küçük şehirlerde bulunan âtıl veya kapasitesi altında kullanılan okullardaki öğrencilere kaliteli eğitim vereceğimizi ve okul binalarını da tamir edeceğimizi taahhüt edersek, bu program çerçevesinde okullar alabileceğimiz kanaatindeyim.” diye fikrini beyan etti. Bizim ilk başlardaki kanaatimiz öncelikle büyük şehirlerde okul açmaktı ve bir yıl bu düşüncelerle geçti. Bu arada, Sind Eyaleti Eğitim Bakanı hanımefendinin Türkiye’deki özel okulları yerinde gözlemlemek amacıyla yaptığı gezide kendisine eşlik ettik. Gördüğü okullardan çok etkilenen eğitim bakanı Pakistan’a dönüşünde bakanlık yetkililerinden vakfımıza Karaçi’de sahil şeridine çok yakın bir semt olan Clifton’da âtıl durumda olan bir devlet okulu binasının gösterilmesini istedi. Bahsi geçen okul binası Pakistan’ın önde gelen büyük petrol dolum tesislerine yakın bir konumdaydı. Okulun etrafındaki yerleşim birimlerinde çoğunlukla Afgan mülteciler yaşamaktaydı ve gece gündüz yüzlerce tankerin park ettiği bir bölgeydi. Eğitim bakanı bizzat gelerek bizimle okul binasını gezdi. Bununla birlikte, bakanlığın iki ayrı dairesi tarafından okul binasının vakfımıza tahsis edilmesi adına olumlu mutabakat raporları yazmaları da gerekiyordu. Ne yazık ki, söz konusu iki daire “Vakıf, saygıdeğer bakanın kararını hediyelerle etkilemiş olmalı!” iddiasında bulunarak olumlu rapor yazmadı.
Bu olay üzerine vakfımızın Pakistanlı danışmanı, Hayrpur Mirs’in kendi memleketi olduğunu ve Oxford Üniversitesi mezunu olan bölge yöneticisinin çocukluk arkadaşı olduğunu belirterek, “Hanımefendi, Pakistan Halk Partisi PPP’dendir. Yakın arkadaşım olması bir yana, kendileri aynı zamanda Hayrpur Mirs ve çevresindeki bazı eski ve harap okul binalarının yeniden eğitime kazandırılmasını içtenlikle arzu ediyor. Kendisine teklif götürürsek geniş bir okul binasını vakfımızın kullanımına tahsis edebilir kanaatindeyim.” dedi.
Danışmanımızın anlattıklarıyla ikna olduk
İlerleyen günlerde Lahor’dan Karaçi’ye arabayla gitmeye karar verdik. Yollar şimdiki gibi değildi. Vakıf danışmanı, “Sabah erken çıkarsak akşama doğru Hayrpur’a ulaşırız. Babamın evinde geceleriz. Ertesi gün de Karaçi’ye geçeriz” dedi. Karaçi’ye eğitim bakanlığında vakfımızın talebine verilen ret kararı konusunda tekrar görüşmeye gidiyorduk. Görüşmelerden yine netice alamadık ve okul binasının tahsisi işi gerçekleşmedi. Birkaç gün daha Karaçi’de kaldık.
2002 Ocak ayının sonlarıydı. Vakıf danışmanımız önceki teklifinde ısrar ederek şunları söyledi: “Ben size daha önce de söyledim. Büyük şehirlerde okul binası tahsis edilmesi çok zor görünüyor. O şehirlerdeki yüksek seviyedeki bürokratlardan okul binası alabileceğimize pek inanamıyorum. Gelin, Hayrpur Mirs’deki okul binasını görün. Yerel yönetici hanımefendinin teklif ettiği bina gerçekten de çok güzel, sadece biraz tadilat yapılması lazım. Vakfımız uluslararası bir STK statüsünde ve zaten bundan ötürü Kuetta’da da eyalet eğitim bakanlığı kullanmadığı ufak bir okul binasını vakfımıza tahsis etmeye karar verdi. İçine girilmeye hazır bir okul binası böyle denk gelmiş oldu. Vakıf olarak Pakistan’ın küçük şehrinde devletle anlaşma yaparak okul açmış olduk. Hayrpur Mirs ziyaretimizde bu anlaşmayı da oradaki yerel yöneticilere örnek olarak gösterebiliriz ve böylece bahsi geçen binalar vakfımıza tahsis edilebilir.”
Kuetta’daki okul binasının vakfımıza tahsis edilmesi ve Karaçi’de eğitim bakanlığında oluşan hadisenin ardından, vakıf danışmanımızın ısrarla söyledikleri konusunda ikna olarak, “Tamam!” dedik.
Devam edecek…
***
Üçüncü Bölüm: İslamabad günleri ve ‘Gani’nin bereketi…
No Comment.