Sanat yarışması ‘Genç Hikâye’ ikincisi Daniş Murad Erguvan

Sanat yarışması ‘Genç Hikâye’ üçüncüsü Zeynep Nazlı Yücel: Cam bileziklerim
Mayıs 22, 2021
Sanat yarışması ‘Genç Hikâye’ birincisi Nurefşan Gülmez: Rüyalar Gerçek Olsa
Mayıs 22, 2021

Sanat yarışması ‘Genç Hikâye’ ikincisi Daniş Murad Erguvan

PakTurkFile tarafından organize edilen ‘Pakistan Hayatım’ konulu sanat yarışmasının ‘Genç Hikaye’ kategorisinde Daniş Murad Erguvan’ın eseri ikinci oldu. 16 yaşındaki Daniş Murad’ın başlık koymadığı yazısını aynen yayınlıyoruz:

Ben bütün hayatımı Pakistan’da yaşadım ve neredeyse bütün eğitim hayatım boyunca PakTürk’te okudum. Okulumuzdaki hocalar ve arkadaşlarımdan çok şeyler öğrendim. Bazı günler ara sıra da olsa aklıma güzel hatıralar gelir. Bu hatıralardan bazılarını sizlerle paylaşmak istedim.

6.sınıfta müdür yardımcısı Kazım hocamız vardı. Kendisi bizim hem müdür yardımcımız hem de biyoloji hocamızdı. Çok kibar ve zekiydi. Ben ve arkadaşlarımla sadece okulda ilgilenmekle kalmaz, okuldan sonra da bizleri farklı sosyal programlara katılmaya davet ederdi. Bizlere ısmarladığı yiyecek ve içecekleri ve verdiği öğütleri hatırladıkça yüzümde ister istemez bir gülümseme oluşuyor. Ayda bir kere sınıfça yüzmeye ya da pikniğe giderdik. Onu sadece bir öğretmen olarak değil, bir arkadaşımız olarak da görürdük. Bir gün “kankamla” bozuştuğumuzda Kazım hocamız bizleri odasında barıştırmış ve içecek ısmarlayarak “işi tatlıya bağlamıştı”. Gerçek dostluk ve kardeşliğin ne kadar önemli olduğunu bize anlatırken, herkeste bulunan hataları büyütmeden affetmeyi öğrenmemiz gerektiğini ve “ağaçlardan ötürü ormanı görmezlikten gelmememizi ve güzelliğini takdir etmeyi unutmamamız gerektiğini” söylemişti. O gün belki sırf barışmanın hatırına başımızı sallamış ve “tamam” demiştik. Şimdi geriye dönüp baktığımda, ne Kazım hocamız burada ne de o arkadaşım gibi birçok arkadaşım. Demek ki elimizdekilerin değerini zamanında bilmemiz gerekiyordu.

Okulumuzun tam karşısında bulunan öğrenci yurdunda kalan ağabeylerimiz de çok samimilerdi. Ne zaman sıkılsak, onları bulur ve onlarla sohbet ederdik. Sorunlarımıza çözüm bulmak için onlara çok güvenirdik. Bizi koruyup kollarlardı. Yaptığımız sohbetlerde hem ilgi sahamıza giren gündelik konuları hem de bu dünya hayatının sonrasında varacağımız menzilde bize yarayacak din ve imana ait konuları konuşurduk. O sohbetleri ve beraber geçirdiğimiz zamanları çok özlüyorum. Okulun bahçesindeki halı sahada beraberce yaptığımız maçları ne zaman hatırlasam hem tebessüm ediyorum hem de o günler bir daha gelecek mi diye kendi kendime soruyorum.

Öğretmenlerimiz uzun bir tatilin bir kısmını arkadaşlarımızla yatılı bir programda geçirebileceğimizi söylediklerinde çok sevinmiştik. Böyle bir program sırasında öğretmenlerimiz bir de sınıflar arası bir halı saha futbol turnuvası düzenlemişlerdi. 6.sınıflar olarak rakiplerimizi birer birer yenerek, en son 8.sınıflara karşı final oynayacaktık. Maç için sahaya geldiğimizde karşımızdaki oyuncular bize 8.sınıfta olabilecekte daha büyük göründüler. Öğretmenlerimiz saha kenarından bizi destekliyorlardı ama yine de tedirgindik. Maça başladığımızda da sert oyun bize bunu göstermişti zaten. Kırılıp döküldüğümüzü ve bazılarımızın ağlamaya başladığını gören öğretmenlerimizden Kazım hoca sahaya indi ve bizim takıma katıldı. Daha sonra da diğer öğretmenlerimiz bizim lehimize tezahüratlarını artırdılar. Bu bile 8.sınıfların hızını ve hırsını kesmedi ve maç sonucu 7-2 kaybettik.  

Arkadaşlarımla her birimiz okullarımızla beraber büyüdük. Öğretmen anne ve babalarımızın ellerimizden tutarak geldiğimiz okullarımızda bazen bakıcılarımız olmadığından dolayı sınıflara annelerimiz ve babalarımızla girer, sınıfın arkasında sessizce oturur ve elimize verdikleri kağıt kalemle biz de öğrencilik oynardık. O zamanlar okullarımız villa evlerdeydi. Biz de okulu anne ve babalarımızın arkadaşlarının evleri zannederdik. Ne zaman ki büyüdük ve ilkokul sona geldik, o zaman yeni inşa edilmiş olan okul binasında okuyacak olacağımızdan dolayı heyecanlandık. İslamabad’daki ana kampüsü ilk defa gördüğüm zamanı unutamıyorum. O kadar güzeldi ki, o günden sonra ders aralarında ve evde ödevlerden sonra boyuna yeni kampüsümüzün resimlerini çizip durdum. Bir zaman sonra sırf daha düzgün çizebileyim diye Sketchup programını öğrendim ve hem erkek lisesinin hem de kız lisesinin bina modellerini saatlerce uğraşarak bilgisayarda çizdim. Bu da yetmedi Minecraft’ta okulumun birebir modelini yapıp, farklı ülkelerden hem o okulda beraberce okuduğumu arkadaşlarımı hem de sonradan tanıştıklarımı okulumuzu ziyarete davet ettim. Bazı arkadaşlarım bunu bir abartma olarak görse de, ben “Ne yapayım, dünyaya gözlerimi bu okullarda açmış gibiyim” diyordum. Onların anne ve babaları da benim annem ve babam gibi mesai bilmeden çalışan ve iş yükünden dolayı nereye gitseler bizleri de yanlarında götüren eğitimcilerdi. Ben meseleyi biraz daha görselleştirmiş olmalıyım, o kadar.

Okulumu çok sevdim. Okulumu okul yapan öğretmenlerimi de çok sevdim. Acı tatlı hatıralar geçirdiğim dostlarımın değerini onlar bir anda Pakistan’dan ayrıldıkları zaman anladım. Yıllar geçti ve biz büyüdük. Artık o günlere sadece içimiz sızladığında dönebildiğimiz hatıralarımızda dönebiliyoruz. Başka bir okulda okuduğum şu zamanlarda gelecek günlere bakarken iyi ki PakTürk’te okumuşum, iyi ki en güzel yıllarımı orada yaşamışım diyorum.

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

2 Comments
Sadullah Mayıs 22, 2021
| | |
PakTurk marka model bir okuldu. Ozluyoruz hergun hislerimiz ve duygularımız oralarda canlanıyor. Hey gidi o günler diyoruz ama hiç de unutamıyoruz.
Faruk Mayıs 22, 2021
| | |
Güzel bir yazı. Yüreğine sağlık