‘Pindi’nin ‘Doğu Bank’ında teknolojinin peşinde!

Dürr-i Şehvar Sultan’ın İstanbul’dan Haydarâbâd’a uzanan ve Londra’da sona eren yolculuğu (3)
Ağustos 23, 2021
Yeni Nesiller Soruyor (Şiir)
Ağustos 25, 2021

‘Pindi’nin ‘Doğu Bank’ında teknolojinin peşinde!

Edebiyatçı Mehmet Karadayı, İslamabad’da bilgisayar almak için neden ‘Pindi’ye gittiklerini ve alışveriş sırasında neler yaşadıklarını, o anlarda dilinden düşmeyen İngilizce kelimeyi yazdı. Ayrıca Şii camisinde kıldıkları namazdan sonra karşılaştıkları tepkiyi anlattı!

“Pindi’ye gidiyoruz.” dedi Bayram Bey. “Pindi?” adeta bir çığlık gibi çıktı ağzımdan ama sebebini ben de bilmiyordum. “Rawalpindi şehri” dedi “sana bilgisayar alacağız ya hocam.” Başımı eğip kabul ettim ama bilgisayar almak için neden başka bir şehre gittiğimizi anlamadım. Bilgisayardan da anlamadığım için bilen birine müracaat etmiş Bayram Bey’den yardımcı olmasını rica etmiştim. O da Pindi’den almayı uygun bulmuş. ‘İtaat et, kurtul!’ Gidince anladım ki Rawalpindi İslamabad ile bitişik şehirmiş.

Biraz sonra Ebubekir Bey de damladı. Her zamanki neşesi ve enerjisi de yanındaydı. Bir taksi çevirdik. Yepyeni hardal renkli bir Mehran’dı araba. Sürekli eski, her tarafı dökülen, içerisi de dışı gibi bakımsız taksilerde seyahat ettiğimiz için bu araba oldukça şaşırtmıştı bizi. Sıkı bir pazarlık yapmaya hazırlanıyorduk ki şoför ilk teklif ettiğimiz parayı kabul etti. Meğer Pindi’den buraya yolcu getirmiş oraya dönüyormuş. Neşeli bir sohbet eşliğinde başladı yolculuk. Bayram Bey ve Ebubekir Bey şakır şakır konuşuyorlar ben ise dinliyordum. “Vay be!” dedim bir müddet sonra “her şeyi anlıyorum.” İçime bir mutluluk doldu. Anlıyorum ama konuşamıyorum safhasına gelmiştim. Demek ki yakında İngilizce’ye karşı zaferimi ilan edebilecektim. Ebubekir Bey ikide bir dönüp bana bakıyor ve yüzümde beliren tebessüme bir anlam veremiyordu. Gözlerimi ufka dikip halime biraz daha gizem kattım ve bu durumu yolculuk bitene kadar bozmadım.

Kendimi bir anda Doğu Bank’ta hissettim

Çarşıya benzer bir yerin köşesinde arabadan indik. “Geldik mi?” Bayram Bey tebessüm etti. “Hayır. Bu sokakları görmenizi istedim.” Yürümeye başladık. Rawalpindi kadim bir Pakistan şehri. Başkentlik yapmış. İki milyona yakın nüfusu var. Ama İslamabad gibi planlı ve yayılmış bir şehir değil. O yüzden sokakları çok kalabalık. Tarihî binaların yanında modern yapılar yükseliyor. Duvarların griliğine inat insanların kıyafetleri ve ticaret metaları rengârenk. Bir sokağa giriyorsunuz yan yana dizilmiş plastik eşya satıcıları. Biraz ileride düğün malzemeleri satan dükkânlar. Bir sokak sonrası beyaz eşya mağazaları. Yandaki sokakta evinizi ısıtmak için envaiçeşit ürün. Bir sokak boyunca sıralanmış kumaş satıcıları. El arabası ile rengârenk meyve ve sebze satanlar. Velhasıl Türkiye’den de aşina olduğumuz çarşı kültürü capcanlı yaşıyor burada. Ve nihayet hedefimize vardık. Teknoloji sokağı diyebileceğim kadar çok bilgisayar dükkânı. Bir anda kendimi Eminönü’ndeki Doğu Bank denen çarşıda hissettim. Vitrini yekpare cam olan bir dükkâna girdik. İnsanın içine sıcaklık veren bir tebessümle esmer bir delikanlı karşıladı bizi.

Meğer her parçada ‘Nothing more!’ diyormuşum

İşe bilgisayar kasası seçerek başladık. “Ana kart şu olsun, sabit disk bu olsun, bellek şu kadar yeterli. Modem çok önemli. İnternet’e gireceğiz iyisinden alalım. Monitör büyük olmalı. Klavye ve mouse da seçtik. İyi oldu maşallah. Hayırlı olsun inşallah!” Onlar başladılar bilgisayarın parçalarını takmaya biz dışarıya çıktık. Bayram Bey ve Ebubekir Bey gülmekten yerlere yıkılıyorlar. Kahkahaların biri bitiyor diğeri başlıyor. Ben şaşkınım tabii. Bir açıklama yapsınlar diye yüzlerine bakıyorum. Onlar bir türlü toparlanamıyorlar. Ellerimi, bir şey koyacaklarmış gibi yukarıya dönük açmışım soran gözlerle bakıyorum. Kahkahalar giderek azaldı ve sonunda bitti. Hâlâ arada bir patlak veriyordu ama cılız kalıyordu. Soran gözlerimi görünce Bayram Bey izah etti. Meğer her parçanın pazarlığı bittikten sonra ben satıcıya dönüp “Noting more! (Başka bir şey yok)” diyormuşum. Satıcı da kafasını sallıyormuş. “Parayı senin ödeyeceğini bu kadar belli etmeseydin iyiydi.” diye bir kahkaha daha koptu. Ben sıkıntıyla başımı çevirip oyalanacak bir şey ararken saatime baktım ve kahkahalarını bitirecek hamleyi yaptım. “İkindi geçiyor, siz daha gülün.” Toparlandılar hemen. Çevremize bakınmaya başladık ve ileride yeşil renkli kubbesi olan bir cami gördük.

Şii camisinde akşam namazı ve şaşkın bakışlar

Abdestlerimiz vardı. İçeriye girince cemaatin akşam namazı için toplanmaya başladığını gördük. Müsait bir yer bulup cemaatle namazı eda ettik. Selam verince bütün gözlerin üzerimizde olduğunu fark ettik. Namazı bu kadar geciktirmek doğru değildi tabii. Mahcup bir şekilde ayağa kalkıp kapıya yöneldiğimizde mütebessim bir genç yanımıza yaklaştı. Selam verip nereden geldiğimizi sordu. “Türkiye’den” deyince yine tebessümle “Tamam, demek ki o yüzden!” dedi. Biz bir anlam verememiştik bu cümleye. Mahcup ve mütebessim sağa sola cevap vererek dışarı çıktık. Dışarıya çıkınca anladık ki bir Şii camisine girmiş ve namazı orada kılmışız. Oradakilerin şaşkınlığı da ondanmış. Aynı kıblenin fertleri olduğumuzun ufak bir nişanesi oldu bu durum.

‘USB flash bellek çetesi’ gibiydik!

Dükkâna geri döndüğümüzde bilgisayarımız paketlenmişti. Mouse padine varana kadar her şeyi siyah olan bilgisayarı -Ebubekir Bey’in tabiri ile kara panteri- alıp çıkıyorduk ki vitrinde sergilenen flash bellekleri gördük. Yavaş yavaş yaygınlaşan bu depolama aygıtlarına hayranlığımız vardı. Üç tane alacağız deyince hatırı sayılır bir indirim aldık. Biri siyah, biri mavi, biri yeşil. Paketlerini açınca içinden boyunluk çıktı. Taktık hemen ve üçümüz de flash bellekleri boynumuza astık. Gömleğin içine soktuk. Bizi gören birisi bir çetenin üyeleri olduğumuzu sanabilirdi. ‘USB flash bellek çetesi’. Kulağa fena gelmiyor aslında ama böyle saçma bir çeteyi kim kurar ki?! Dönüş yolculuğu beklediğimden daha kısa sürdü. İslamabad ile Rawalpindi’yi sadece bir yol ayırıyordu. Eski ve yeni başkent bir koalisyonun ortakları gibi yan yana duruyorlardı. Biri geçmişi taşıyordu bugüne diğeri bugünü alıp geleceğe götürüyordu. Bu yolculukta bize de yol arkadaşı olmak düşmüştü.

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

1 Comments
Sadullah Ağustos 30, 2021
| | |
Mehmet hocam o gunler unutulamiyor ne guzel gunlerdi. Her adimi renkliydi.