Pakistan’da imkânsızlıklar içinde geçen çeyrek asır (1)

Türk öğrencinin üniversite hocalarını ağlatan bitirme ödevi
Mart 24, 2021
“Khairpur’u unutamıyorum, hâlâ hüzünlüyüm”
Mart 26, 2021

Pakistan’da imkânsızlıklar içinde geçen çeyrek asır (1)

Sadullah Bayazit, tam 22,5 yılını Pakistan’da geçiren bir eğitim gönüllüsü. Öğrenci olarak gidip mezuniyetten sonra öğretmenliğe devam eden Bayazit, ailesiyle kıt kanaat yaşarken binlerce öğrenciye emek verdi. İşte onun maddî sıkıntılarla dolu ama tevazu ve huzur içinde geçen Pakistan hayatı.

Pakistan’a 1996 yılında öğrenci olarak gittim. 1998-2001 arasında 3 yıl hem yazları üniversite ders olmasından hem de askerlik meselesinden dolayı Türkiye’ye gidemedim. 2002 yılında memleketim Kahramanmaraş’a gidince ‘Acaba bir de nişan yapabilir miyiz’ dedim. Çünkü tekrar gelmem bir yılı geçecekti. Ancak uygun bir namzet bulamadık. Kardeşim ve arkadaşım vesilesiyle meseleyi bir tanıdıklarına açtık. Arkadaşım tanığına meramımı doğrudan insanların içinde değil de yalnız kalınca birebir de söylememi istedi. “Yoksa insanların içinde açıktan konuşuyor, insanı utandırıyor!” dedi. Ben de öyle yaptım. O da bana “Ben sana uygun bir aday tavsiye ederim, siz de görüşürsünüz.” dedi. Bana daha sonra birisini tarif etti. Tarif ettikleri aile öğrenciyken 3,5 yıl kiracı olarak kaldığım evin sahibiydi. Önce hem benim hem de eski ev sahibimiz, müstakbel kayınpederimin tanıdığı birisiyle bir ön yoklama yaptık. Ortada bir problem vardı. Zaten iki gün önce ‘eski tanıdık’ diye onu ziyarete gitmiştim. Ortak tanıdığımız meseleyi açınca “Ben Sadullah’ı tanıyorum, Pakistan’da öğretmen. Gelsinler ve görüşsünler.” demiş, konuya çok sıcak yaklaşmış.

Müstakbel eşimle görücü usulü ilk görüşmemizi yaptık ve ‘evet’ dedik. Ardından hemen nişan yaptık. Ancak o yıl düğün yapamadık, çünkü bunun için ne benim ne de babamın maddi imkânı vardı. Ben öğretmen olarak çalışıyordum ama aldığım maaştan artırdığım miktar düğün yapmaya yetmiyordu. O yüzden bir yıl nişanlı kalmak zorundaydık. Ben Peşaver’e nişanlı olarak döndüm. Bu sürede ancak 1.500 USD biriktirebildim. Ertesi yaz Maraş’ta düğünü bu kadar para ile yaptık. Düğün bitti.

Babamın bana verecek kuruşu yoktu

Pakistan’a dönmek için hazırlıklarımızı tamamladık ama ne bende ne de eşimde para kalmıştı. Düğündeki takıları bozdurmaya da kıyamadık. Pakistan’daki okullarımızın genel müdürü Göksun’da beni ziyarete geldi ve 400 USD verdi. Babama, “Bunlara biraz da sen para ver, karayoluyla gidecekler, gittiklerinde eşyalarını dizsinler.” dedi. Gariban babamın o dönem bize verecek kuruşu yoktu. Uçakla gitmek pek mümkün değildi. Hem çok pahalıydı hem de sadece İstanbul-Karaçi seferleri vardı. Karaçi sonrası Peşaver’e ayrı bilet almak zorundaydık. Ayrıca yeni evlendiğimizden epeyce yükümüz vardı. Bagajlar için de bilet kadar ücret ödemek durumundaydık. Bütün bu sebeplerden dolayı Peşaver’e gitmek üzere Türkiye’den karayoluyla çıktık. İki gün içinde Quetta’ya vardık. Quetta’da bir öğretmen arkadaş sağolsun bizi evinde misafir etti. Gece onun evinde dinlendik.

Ayşe ve Sadullah Bayazit çifti.

Quetta’dan Peşaver’e uçakla gitmek için cebimde yeterince para yoktu. 200 USD kadar param vardı. O kadar parayla Quetta’dan Peşaver’e ancak tren veya otobüsle gidebilirdik. Trende boş yer bulamadık. Biz de otobüsle gitmeye karar verdik ve bilet aldık. Yaz ayıydı ve çok sıcaktı. Eşim ilk kez böyle bir sıcak görüyordu. Kliması olan bir otobüse bindik. Şoför bize ısrarla bagajlarımızı otobüsün içinde üste koymamızı söyledi. Biz de gerek yok diyerek alt bagaja verdik. Sind eyaleti sınırındaki Sıbin’e kadar 5 saat eski tip makaslı otobüsle yolculuk yaptık. Otobüsün içinde zıplamaktan koltuklarımıza neredeyse hiç oturamadık. Kafamızı arada bir otobüsün tavanına vura vura devam ettik. Jacobabad’a varınca üzerimizdeki klimadan su gelmeye başladı. Hem havanın sıcağı hem otobüsün makaslı olması derken bir de üstümüze su akmaya başlamıştı. Elimizde bulduğumuz her şeyle poşet vb. klima deliklerini kapatmaya çalıştık. Böyle 21 saatlik sıkıntılı bir yolculuktan sonra Peşaver’e ulaştık. Bagajlarımızı almak istediğimizde bir sürprizle karşılaştık. Şoförün neden “Alta koymayın!” diye ısrar ettiğini de anlamış olduk. Türkiye’den yeni evli bir çift olarak Pakistan’da bulunmayan peynir, pekmez gibi yiyeceklerimizi yemenin nasip olmayacağını gördük. Sürekli inip binmeler esnasında bizim yiyecek valizlerinin yerini birileri izinsiz değiştirmiş 🙂

Eşim günlerce yemek yiyemedi

Peşaver’e geldik ama ev bulmamız gerekiyor. Ev tutacağız, eşya alacağız.. Cebimde ise sadece 100 USD var 🙂 Onu da bozdurup en temel ihtiyaçlarımızı aldık. Ev bulana kadar bir yerde kalmamız lazım. Rahmetli bir hacı abimiz vardı. Onun gecekondudan bozma toprak bir evi olduğunu biliyordum. Geçici olarak orada kalalım dedik. Zaten bekârken de o evde kalıyordum diğer arkadaşlarla.

 Hanım için hem coğrafya çok farklı, hem kültür çok farklı, hem iklim.. Gittiğimiz dönem muson yağmurları mevsimiydi. Hava çok nemli, bunaltıcı ve epey sıcaktı. Sadece tavanda dönen pervaneyle ilk günleri geçirdik. O günlerde ne kaldığımız evde klima var ne de klima alacak paramız. İlk günlerde hanım mutfağa bile giremedi. Sebze ve meyvelerin kokuları bile ona çok farklı geliyordu. Üstüne nemli, sıcak havanın insanda yaptığı ağırlık ve iştahsızlık eklenince günlerce yemek yiyemedi. Düğün telaşı ve sonrasında geçen 3-4 günlük ağır yolculukta çok ciddi yorulmuştu. O evde birkaç gün kaldık. Aynı anda gündüzleri yaşayacağımız semt olan okulumuzun da olduğu Hayatabad’da ev arıyorduk. Ancak eşim birçok kiralık evin kapısından içeri bile giremedi. Çünkü mutfaklardan gelen baharat kokusundan etkileniyordu. Bu şekilde 30-40 evin kapısından geri döndük. Sonunda emlakçı vasıtasıyla bir doktorun evinin üst katını tuttuk.

Okul müdürümüz Osman Bey bize çok yardımcı oldu. Babacan tavırları ve yardımlarından dolayı herkes onu ‘Baba Osman’ diye bilirdi. Gerçekten bir baba gibi bize yardım etti. Evin eşyaları için borç aldım. İlk olarak tabana en ucuzlarından İran malı halıfleks serebildik. Duvar diplerine de yer minderi aldık. Koltuk vb. alma imkânımız zaten yoktu. Bu minderler hem yer tutmuyor, hem kolay taşınabiliyor hem de epey ucuzdu. Üstelik misafirler için döşek olabiliyordu. Bu minderleri içlerini birkaç defa yıkatıp yaklaşık 15 yıl kullandık. Ayrıca bir buzdolabı ve bir de yatak alabildik. “Kalan eşyaları yavaş yavaş alırız!” dedik. 3-4 ay çamaşır makinemiz olmadı. O sürede eşim çamaşırlarımızı elde yıkadı. Aldığım maaşla hem evin kira, fatura ve mutfak ihtiyaçlarını görüyor hem borç ödüyor hem de kalan eşyaları almaya çalışıyorduk. Maaşım ise toplamda 510 USD idi. Okula araçla veya taksiyle gitme imkânı yoktu. Okul-ev arası yürüyerek 20 dakika sürüyordu. O mesafeyi her gün erken çıkıp yürüyerek gidip geliyordum.   

Devam edecek…

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.