Pakistan’da üniversite okuduktan sonra bir dönem gazetecilik yapan Fatih Çapar, Kur’an-ı Kerim aşığı 5 Pakistanlı’nın hikâyesini yazdı. Zarar görmüş Kur’an nüshalarını korumak için atılan bir adımın nasıl bir müzeye dönüştüğünü anlattı.
Pakistan’a giden hemen herkes dini değerlere büyük bir ciddiyetle yaklaşıldığını görür. Aynı zamanda Alt Kıta Müslümanları’nın destanlaşan kimi vakalarına da şahit olur.
İlk gittiğimizde cuma günleri o buğday tenli insanların, çocuklarının başlarında takkeleri ile ellerinden tutup namaza götürmeleri içimizi ne kadar da ısıtmıştı. Maddi durumu ne olursa olsun halkın her kesimi cuma günü gayet şık giyinir ve temiz bir şekilde caminin yolunu tutar. Camilerde huşu içinde namazını kılan ve uzun süre secdede kala gençleri herkes gözlemlemiştir. Mübarek gecelerde yapılan sokak ışıklandırmaları ve süslemeler heyecanı artırırken, akşamları çoluk çocuğunu alan halkın sokaklarda Kur’an sesi altında gezmesi görülmeye değerdir. İşte böyle bir ülkenin, hissiyatını aksiyona dönüştüren kahramanı Hacı Muhammed Nurullah ve arkadaşlarının hikayesini okuyalım.
‘Kur’an aşıkları’nın hikâyesi 1992’de başlıyor
Kur’an-ı Kerim’e duydukları saygıdan dolayı dağı delen/oyan Pakistanlıların destanı ülkede haberlere yansır. Bu dağ ise bölge halkı için bir maneviyat noktası haline gelir. Bu insanların hikâyesi, duyanları, görenleri hem hayrete düşürüyor hem de duygulandırıyor. 1992’de zarar görmüş Kur’an-ı Kerim sayfalarını itina ile korumak isteyen Hacı Muhammed Nurullah, kardeşi ve üç arkadaşı bunları korumanın kendileri için bir görev olduğunu düşünür ve çözüm arayışına girer. İlk başta zarar görmüş Kur’an-ı Kerim nüshalarını toplayıp bir yerde yakmayı düşünen duygudaşlar bunun kutsal kitaba saygısızlık olacağı konusunda hemfikir olur ve vazgeçer.
Bunun üzerine beş yakın dost, zarar görmüş nüshaları şehre biraz uzak noktada Süleymani dağ silsilesinin uzantısı olan bir dağın altını oyarak muhafaza etmeye karar verir. Ferhat’ın Şirin için dağları delmesi bir efsane olabilir ama bu insanların ellerine kazma küreği alıp bir dağın altını adeta oyması galiba sadece ‘hakiki aşk’ ile ifade edilebilir. Beluçistan eyaletinin başkenti Kuetta’ya 10 kilometre uzaklıktaki Cebel-i Nur-ul Kur’an adı verilen dağın altına onlarca tünelden oluşan bir mağaralar sistemi meydana getirir, bu Kur’an aşıkları.
Antika değeri taşıyan Kur’an nüshaları
Zaman geçtikçe hem mushafların miktarı hem de oyulan tünellerin sayısı ve uzunluğu artar. Temmuz 2014 itibariyle doksan binden fazla Kur’an ve hadis kitabının bulunduğu Cebel-i Nur-ul Kur’an, yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası haline gelmiştir artık. Sergilenen Kur’an-ı Kerimler arasında antika değeri taşıyan ve hicrî 1100 ilâ 1200’lü yıllarda basılmış veya 300 ila 350 yıllık el yazması nüshalar da bulunuyor. Bu nüshalar camekânlarda sergilerlerken ciddi hasar görenler ve hadis kitapları ise çuvallar içerisinde koridorlar boyunca istifleniyor.
Pakistan’ın dört bir yanından gelen kitapların bulunduğu dağda az hasar görmüş mushaflar tamir edildikten sonra mescit ve medreselere geri gönderiliyor veya başka camilere dağıtılıyor.
Dilek yazan da var namaz kılıp dua eden de
6,5 dönümlük bir alana yayılmış bu tünelleri ziyaret edenlerden bazıları Kur’an dolu çuvallara dileklerini yazarken kimisi de namaz kılarak dua ediyor. İnsan gücüyle açılan bu amatör müzede odacıkların havalandırılmasına dair herhangi bir teknolojik imkân henüz bulunmuyor.
Açılmasının üzerinden 29 yıl geçen bu ‘müze dağ’ın içinde oyularak yapılan yüzden fazla oda bulunuyor. Bu odalar çuvallar dolusu Kur’an-ı Kerim’le istiflenmiş durumda. Hacı Muhammed Nur ve dostlarının ardından şimdilerde altı kişilik gönüllü bir heyet bakım masraflarını kendileri karşılamak suretiyle Cebel-i Nur’daki bu amatör müzeyi korumaya devam ediyor. Ziyaretçilerin yaptığı bağışlar ve yardım sandıklarından elde edilen gelirler ile bu bakım işini devam ettirmeye çalışıyorlar.
Çin’de dokunan kumaşı satın alıp hibe eden işadamı
Beluçistan eyaletinin farklı şehirlerinde Kur’an nüshası toplama noktaları var. İnsanlar ellerindeki eski ve yıpranmış kur’an ayetleri yazan bezleri, gazete nüshaları ve eski yıpranmış Kur’an sayfalarını buraya koyuyor ve yetkililer her ay topluyor.
Öte yandan Çin’de Kur’an ayetleri yazılı bir kumaşın dokunduğunu duyan Pakistanlı zengin bir işadamı, bu kumaşın tamamını satın almış ve bu müzeye hibe etmiş. Şu anda tünellerdeki Kur’an nüshalarının çoğu hibe edilen kumaştan çuvallarda saklanıyor.
Kuetta’daki öğretmen arkadaşlar bu amatör müzeyi kimi zaman ziyaret ederdi. Kimi zaman da Pakistan’daki diğer şehirlerden veya yurt dışından gelen misafirleri buraya götürürlerdi. Tarihe silinmez bir iz birakan bu ziyaretlerde duygulu anlar yaşanırdı.
No Comment.