Lahor’da ilk günler ve müdürlükten öğretmenliğe!

Çeyrek asrın muhafazası için 1 dakikalık destek!
Ağustos 15, 2021
Dürr-i Şehvar Sultan’ın İstanbul’dan Haydarâbâd’a uzanan yolculuğu (2)
Ağustos 18, 2021

Lahor’da ilk günler ve müdürlükten öğretmenliğe!

Taner Koçyiğit'in İngilizce öğretmeni olarak göreve başladığı Raiwind Road'daki okul.

Eğitimci Taner Koçyiğit, Kuetta’dan sonra çalışmaya başladığı Lahor’daki ilk günlerini ve şehrin farklılıklarına alışmak için neler yaptıklarını anlattı. Ayrıa, müdürlükle başlayan meslek kariyerinde öğretmenliğe dönüşünü yazdı.

On yedinci Bölüm:

Kuetta’dan Lahor’a taşındık ama sanki başka bir şehre değil de başka bir ülkeye gelmiş gibi hissettik. Çünkü iki şehir arasındaki farklılıkları görünce eşim ve ben şoke olduk. Lahor’un havası, şehirde konuşulan dil, insanların giyim şekli ve hatta ten rengi dahi farklıydı. Benim Kuetta’da diktirdiğim mahalli kıyafet şalvar kamizlerim bile buraya göre farklıydı. Bu elbiseleri Lahor’daki ilk günlerimde giyince insanlar bana acayip gözlerle baktı. Şalvarlar Lahor’da çok daha dar ve pilesizdi. Ortama ayak uydurabilmek için zamanla eski elbiselerimi değiştirmek zorunda kaldım. Konuşulan dil Urduca idi ama ben üç yıldır ilk defa Urducanın temiz ve düzgün konuşulduğu bir şehre gelmiştim. Aksanımı duyan herkes, “Sen Peştun musun, Afgan mısın?” diye soruyordu, çünkü Urducayı aslında çok da iyi bilmeyen Peştunlardan öğrenmiştim. Bu yüzden onlar gibi konuşuyor, onların yaptığı dil hatalarını tekrarlıyordum. 

Eşimle beraber “Buranın her şeyine alışırız ama havasına alışamayız!” diye konuşmuştuk defalarca. Çünkü biz Kuetta’da kuru ve serin yayla havasında yaşamaya alışmıştık. Lahor’un nemli ve sıcak havası hiç bize göre değildi. İlk kalacağımız evi, görmeden Lahor’daki arkadaşların tavsiyesi üzerine tutmuştuk ama görünce beğenmemiştik. Bir de üstüne sıcak hava ve evdeki böcekler eklenince Lahor bize pek de iyi bir ‘hoşgeldin’ mesajı vermemişti. O kadar çok elektrik kesiliyordu ki evdeki pervanelerin neredeyse hiçbir faydası olmuyordu.

Uyumak için ıslak iki çarşafın arasında yatıyorduk

Lahor’a ilk geldiğimizde evde klima yoktu. Kuetta’nın ikliminde evlerde klimaya gerek olmadığı için almamıştık ve maddi sıkıntılardan dolayı kısa vadede alabileceğimizi de düşünmüyordum. Ancak iyi olmasa da arabamızın idare eden bir kliması vardı. Havanın çok sıcak olduğu vakitlerde eşimle saatin kaç olduğuna bakmadan gece veya gündüz arabaya biner, bir gölge bulur ve orada elektrikler gelinceye kadar araba içinde beklerdik. Takip eden günlerde yakınlardaki bazı klimalı alışveriş merkezlerini keşfedene kadar araba ile serinleme gezilerimiz devam etti. Çok sıcak gecelerde (ki bu haftada 5-6 gece demekti) su ile ıslattığımız iki ince çarşaf arasında yatıp uykuya dalmaya çalışırdık. Eğer ilk 2-3 dakikada uykuya dalamazsak üstümüzdeki çarşaf hemen kuruduğundan bir kez daha ıslatıp tekrar uyumayı denerdik. Bu şekilde uyumaya çalışmak çok kolay olmuyordu ama gün geldi buna da alıştık.

Lahor’da elektrikler kesildiğinde en azından pervaneleri çalıştıracak bir yedek güç kaynağı (UPS) kullanmak yaygındı. İlk geldiğimiz dönemde bizde UPS yoktu, ancak birkaç ay sonra alabilmiştik. Yaklaşık bir sene sonra da klima alma imkanı bulduk. Sonraki yıllarda evimizde birden fazla klima kullandığımız günler de geldi, şükürler olsun!

Okul yolunda trafik ışıklarında uyuduğum oldu

2006 yılında Lahor’a geldiğimizde iki okulumuz vardı. Biri, Gulberg semtinde, iki villadan oluşan okul, diğeri ise İslampura semtindeki okulumuzdu. Gulberg’deki okulumuzu oluşturan villalar yan yana iki evdi ama aralarındaki duvar yıkılarak iki bina birleştirilmişti. İslampura’daki okulda çalışan sadece bir Türk personel vardı.

Ben ilk sene evimizden yaklaşık 35 km mesafedeki İslampura’da bulunan okulda görev yapacaktım. Çünkü diğer Türk arkadaşlar Gulberg’teki okula yakın yerlerde oturuyordu. Biz de aileleri düşünerek onlarla aynı semtten ev tutmuştuk. Her sabah bu 35 km’lik yolu gidip geliyordum. Eğer sabahları çok erken yola çıkamazsam okula ulaşmak bazen 50 dakikayı buluyordu. Birkaç defa okula giderken veya dönerken uzun süren trafik ışıklarında uyuyakalmışım. İslampura’daki müdürüm ilk geldiğim günden beri, sağ olsun, evimizi taşımadan tutun ihtiyaçlarımızı karşılamaya kadar birçok konuda yardımcı oldu. O da benim gibi Kuetta’dan ve hatta Peştunabad’daki okulumuzdan geldiği için bizim ne kadar zorlandığımızı tahmin edebiliyordu. 

Bir velimiz, oğluna benim adımı koydu

İslampura’daki okulumuz devlet tarafından verilen binalardan birisiydi. Hemen yanında semtin en güzel ve geniş parkı vardı. Okulun kendi bahçesi haricinde bazen çocuklar yan taraftaki büyük bahçeye de oynamak için giderdi. Fakat İslampura semti Lahor’un en eski yerleşim yerlerinden biri olduğu için sokaklar çok dar, evler birbirine hayli yakındı. Hatta okulumuzun hemen yanındaki bazı evlerin arka bahçesi okul bahçesine açılıyordu. Ayrıca okulumuzda mahallenin su pompası vardı, bu yüzden tamir ve bakım için sürekli birileri okul bahçesine girer çıkardı. 

İslampura’daki okulumuz ilköğretim olduğu için içi-dışı cıvıl cıvıl çocuk sesleriye dolardı. Müdür yardımcılığı görevimin önemli bir parçası, velilerle tanışmak ve onlarla vakit geçirmek yoluyla halkla ilişkiler kurmaktı. Bu sayede İslampura çevresinde birçok kişi ile tanışmak nasip oldu ve güzel dostluklar kurduk. Tanıştığımız velilerin bir kısmı ile yıllarca görüştük ve Türkiye’ye düzenlediğimiz gezilere katılanlar oldu. Bir Türkiye gezisi dönüşünde velilerimizden birisi bebek bekliyordu. Birkaç hafta sonra beni aradı ve şöyle dedi: “Ben de artık Muhammed Taner’in babasıyım, oğlumuzun adını Taner koyduk.” Bu dostumuz yeni doğacak çocuğuna vereceği isim konusunda sevdiği bir din alimine danışmış. O zât, “Mutlaka ‘T’ ile başlayan bir isim koyun!” demiş. Arkadaş da hem geziden yeni geldiğinden, hem de beni sevdiği için çocuğunun adını ‘Muhammad Taner’ koymuş. Zaten Pakistan’da erkek isimlerinin başına Peygamberimiz’in (sas) adını eklemek adettendir. 

Yeni yapılan okula öğretmen olarak atandım

2007-2008 yılı eğitim ve öğretim yılına girilirken artık Lahor’da ilk defa kendi inşa ettiğimiz binada eğitime başlamak nasip olacaktı. Henüz inşaatı devam etse de Gulberg bölgesindeki kiralık villalardan eğitim açısından imkanları çok daha iyi binaya taşınacaktık. Lahorlu ve Türkiyeli hayırsever iş adamlarının maddi yardımları sayesinde yapılan yeni binamızda eğitim vermeye başlayacaktık. İslampura’da bir yıl çalıştıktan sonra Lahor’daki yeni okulumuz yani Raiwind Road’daki ana kampüste İngilizce öğretmeni olarak göreve başladım.

2003 yılında Pakistan’a ilk geldiğim sene müdürlük yapmıştım, ardından Kuetta ve İslampura’da bir süre müdür yardımcılığı yaptım, şimdi öğretmen olarak görevlendirilince genel müdürlükteki idarecilere “Ben üniversitede dört yıl belletmenlik yapmıştım, bu konuda tecrübeliyim, eğer ihtiyaç olursa bir dahaki sefere beni belletmen olarak başka bir şehre gönderebilirsiniz!” diyerek latife yapmıştım.

Tabii ki, insanlığa hizmet mekanlarında verilen ünvandan ziyade görevi hakkıyla yapabilme meselesi öne çıkmalıydı. Önemli olan benim adıma Yaradan’ın rızasının saklı olduğunu düşündüğüm yerde bulunabilmek ve konumumun hakkını verebilmekti. Hüda (cc) bizi bu düşünce ile insanlığa hizmet etmeye devam etmemizi sağlasın.

Devam edecek…

***

On altıncı Bölüm: Türkiye’deki müstakbel eşime Kuetta’yı nasıl anlatacağım?

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.