Araştırmacı Doğan Yücel, son Osmanlı Halifesi Abdülmecid Efendi’nin kızı Hadice Hayriye Dürr-i Şehvâr Sultan’ın İstanbul’dan Haydarabad’a uzanan hikayesini yazdı. Üçüncü ve son bölümde, Dürr-i Şehvar Sultan’ın Haydarâbâd’ın sosyal ve kültür hayatını nasıl etkilediğini ve vefatına kadar yaptığı çalışmalara yer verdi.
Üçüncü Bölüm:
Dürr-i Şehvâr Sultan’ın bababı son Halife Abdulmecid Efendi, reformları modernleştirmeye ilgi duyan, eşleri ve kızı dahil olmak üzere kadınlar için modern eğitime inanan biriydi. Bu şekilde yetiştirilen Sultanzâde Dürr-i Şehvâr, Haydarabad’a geldikten sonra popüler bir halk figürü haline geldi. İki Osmanlı prensesinin (kuzeni ile beraber) gelişi, rütbeli hanımların ‘purdah (inziva)’ halinde yaşadığı, kendi yakın çevresi dışında hiç görülmediği veya duyulmadığı muhafazakar Haydarabad’da hayli heyecan uyandırdı. Dürr-i Şehvar, kendi ailesinden aldığı terbiye gereği gelişmeciydi. Kadınların kendi hayatlarını kazanmaları gerektiğine inanıyordu ve Haydarabad’da purdah uygulamasının kaldırılmasına yardımcı oldu. Dürr-i Şehvâr, kuzeni Nilüfer ile birlikte, kız çocuklarının eğitimini ve kadın haklarını savunarak yeni evinde ortamı değiştirmek için kolları sıvadı. Hükümdar, sık sık ‘nagina’ yani ‘sarayın pırlantaları’ olarak tanıttığı iki gelinini de çok sevdiği için, onları serbest bıraktı.
The Telegraph’taki 2006 tarihli bir makaleye göre, “Nizam her iki prensesi tenis ve binicilik gibi sporları yapmaya teşvik etti. Fikirlerini genişletmeleri ve müzeler için sanat eseri toplamak üzere onları Avrupa turlarına gönderdi.”
Hastane ve okul açılmasına öncülük etti
Haydarabad’da Dürr-i Şehvâr kısa sürede kendini insanlarla özdeşleştirdi. Sıradan insanlara sağlık ve eğitim sağlamak için büyük bir tutkuyla, Purani Haveli’de hâlâ kendi adına çalışan bir halk ve çocuk hastanesi kurdu. Yakutpura, Bagh-e-Jahanara’da kızlar için bir Junior College de onun sağladığı fonlarla yönetiliyor. Arkadaşı Rani Kumudini Devi ile birlikte ata bindi, araba sürdü ve tenis oynadı. Güzelliği ve çekiciliği, görgüsü ve giyim tarzıyla Haydarabad’ın sosyal çehresini değiştirdi.
Dürr-i Şehvâr, 1936’da Begümpet Havalimanı inşaatının temelini attı. O zamana kadar Hakimpet’teki küçük bir şerit Haydarabad’ın havalimanı olarak hizmet veriyordu. Sultanzâde, 1940’larda Haydarabad’daki havaalanının açılışını yaptığında ise böyle bir tesisin açılışını yapan ilk kadın oldu. Ayrıca Osmania Millet Hastanesi’nin açılışını yapan kişi olarak tanınır. Haydarabad’ın eski şehir merkezinde kadın ve çocuklar için kâr amacı gütmeyen Dürr-i Şehvâr Çocuk ve Millet Hastanesi’ni kurdu. 1939’da Aligarh İslam Üniversitesi’nde Aligarh’daki ünlü Ajmal Khan Tibbiya Koleji Hastanesi’nin açılışını yaptı. Şehirdeki son faaliyeti, 2000 yılında Nizam’ın Gümüş Jübile Müzesi’nin açılış törenine başkanlık etmesidir.
Ölümüyle görkemli bir dönem bitmiş oldu
Evlendikten sonra Haydarabad eyaleti 1948’de feshedildi ve Hindistan Birliği ile bütünleşti. Şöhret ve iktidarın yanı sıra düşmanlık, sürgün ve ıstıraplarla da karşı karşıya kaldı, hepsini sükunetle karşıladı ve ilerleyen yaşlarında Haydarabad halkının kalbini kazandı. 1954 yılında şinden ayrılarak Londra’ya yerleşti.
Sultanzâde Dürr-i Şehvâr, kalıcı olarak Londra’ya yerleştikten sonra Haydarabad’a sık sık gelip gitti. Şehre son ziyareti 2004 yılında, 92 yaşında vefat etmeden iki yıl öncesindeydi. Onun ölümüyle Haydarabad’da görkemli bir dönem sona erdi. Her iki kuzen de harika güzellikleri, sosyete hayatları, moda figürleri ve hayırseverler olarak hatırlanmaktadır. 1944 Mayısı’nda Paris’te vefat eden babası Halife Abdülmecid Efendi’nin cenazesini Türkiye’ye defnedebilmek için büyük çaba gösteren Dürr-i Şehvâr Sultan, Osmanlı Hanedanı’na mensup kişilerin Türkiye’ye girişinin yasak olduğu yıllarda ‘Berar Prensesi’ unvanı ve İngiliz pasaportuyla defalarca Türkiye’yi ziyaret etmişti. Babasının kabrinin ülkeye taşınması için zamanın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü Çankaya Köşkü’nde ziyaret etmiş, ancak buna izin çıkaramamıştı. Çabasını Demokrat Parti döneminde de sürdürmüş fakat yine bir sonuç elde edemeyince, son Halife’nin cenazesi 1954’te Suudi Arabistan’a götürülmüş ve Medine’de toprağa verilmişti.
Sultanların en entelektüeli sayılıyor
İstanbul’da bulunduğu yıllarda güzelliğiyle, özellikle de renkli iri gözleriyle halk tarafından çok sevilen Dürr-i Şehvar Sultan, aynı zamanda önemli bir ressam olan babası Halife Abdülmecid Efendi’ye de ilham vermişti. Halife, kızının bir kısmı bugün Dolmabahçe Sarayı’nda bulunan çok sayıda tablosunu yapmıştı.
Dürr-i Şehvâr Sultan, gelmiş geçmiş bütün Osmanlı ‘prenseslerinin’ en entellektüeli Kabul ediliyor. Sanat istidadını babasından ve onun dedei Sultan Abdülaziz’den ve onun babası Sultan Mahmud’dan aldığı âşikârdır. Babası Halîfe Abdülmecîd Efendi’nin 12 defter tutan el yazısı ile hatıralarının Dürr-i Şehvâr Sultan’da bulunduğu biliniyordu.
Çok saygın ve eğitimli bir hanımefendi olan ‘prenses’ 8 dil konuşması ile ünlü idi. Akıcı biçimde Fransızca, İngilizce, Türkçe ve Urduca biliyordu ve hatta Fransız dergilerine makaleler yazmıştı.
Türkiye’ye biraz dargın gitti
Boşandıktan sonra Dürr-i Şehvâr birkaç yıl Haydarabad’da kaldı, ardından Londra’ya taşındı ve 2006’da 92 yaşında vefat edene kadar iki oğluyla birlikte yaşadı. Zamanını esas olarak iki oğlunun bulunduğu Haydarabad ve Londra arasında paylaştırdı. Boşandığı kocası 1970 yılında 63 yaşında vefat etmişti. Haydarabad’a her ziyaretinde kendisini büyük kalabalıklar karşılardı. Her zaman bir ‘süperstar’ olarak kaldı, sevgiyle yâd edilmiş ve Hint basınında hakkında sık sık yazılar yazılmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra Türk Hükümeti’nin aile üyelerine karşı tutumundan ciddi rahatsız olmuştur. Türk Hükümeti’nin 1944’te babasının İstanbul’da defnedilmesini reddetmesine çok üzüldüğü için Türkiye’de defnedilmeyi istememiştir.
Son Halife Abdülmecid Efendi’nin oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi’nin kızkardeşi, Neslişah, Hanzade ve Necla sultanların da halası olan Dürr-i Şehvar Sultan, Londra Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Brookwook Müslüman Mezarlığı’nda, annesi Mehisti Kadınefendi’nin yanında toprağa verilmiştir.
Son.
***
İkinci Bölüm: Dürr-i Şehvar Sultan’ın İstanbul’dan Haydarâbâd’a uzanan yolculuğu (2)
Kaynakça
No Comment.