Peşaver’de maceralı bir okul açma süreci

Sevgilim! Bekleme o eski muhabbeti benden (Şiir)
Eylül 9, 2021
‘İnançsız fünun-u müsbete kördür, fünun-u müsbetesiz inanç topaldır’
Eylül 12, 2021

Peşaver’de maceralı bir okul açma süreci

Engin Baştürk (soldan beşinci), bazı öğrencileri ve velileri inşaa halindeki yeni okulu gezmeye götürüyordu.

Eğitimci Engin Baştürk, Peşaver’de görev yaptığı PakTürk Okulu’na yönelik artan talebi karşılamak üzere yapımı planlanan yeni okul için arsa bulma ve inşaa sürecini yazdı. Zaman darlığından dolayı tamamlanamayan binaya rağmen inşaat halindeki okulda nasıl eğitime başladıklarını anlattı.

Üçüncü Bölüm:

Peşaver’de küçük bir okulda eğitim ve öğretime devam ediyorduk. 2006 yılında PakTürk olarak üç şehirde (Lahor, İslamabad, Peşaver) yeni okul binası yapılma kararı alınmıştı. Arsalar aranmaya başlandı. Bakılmayan yer kalmamıştı Peşaver’de, artık şehir dışında bile arsa arıyorduk. Sonunda Allah’ın izniyle şehrin içinde konum olarak da çok iyi bir yerde arsa bulunmuştu, ancak burası bir sanayi bölgesiydi. Şehirle sanayi bölgesini birbirinden ayıran bir dere geçiyordu. Arsa alınmış ve inşaata başlanmıştı. Biz eski okulda eğitim öğretime devam ederken hem öğrencilerimize hem de velilerimize gelecek yıl, yani 6 ay sonra yeni binamıza geçeceğimizi söylüyorduk.

Hiç unutmuyorum, nisan ayındaydık, okula kayıt için gelen bir veliye yeni okul binasını gezdirmem gerekiyordu. Veliyi okul binasına götürdüm. Okulun sadece temeli atılmıştı ve ben “Gelecek eylülde bu binada öğretime başlayacağız.” diyerek anlatmaya başladım. Okulun temelini göstererek bilgisayar odası nerede olacak, idare odaları nerede olacak, sınıflar nerede olacak.. tek tek anlattım. Veli, çok şaşkın bir şekilde beni dinliyordu. Sözlerime inanmadığı halinden çok belliydi. Zemin kat dahil dört katlı bir binanın Peşaver şartlarında altı ayda bitirilmesi pek mümkün değildi. 

Veli: Beş katlı bina güzel olacak, ama yetişmez

Aradan biraz zaman geçti. Yeni okul binamızın zemin katı henüz bitmişti. Bir velimizle sohbet ediyordum, bana yeni binayı gördüğünü, çok güzel olduğunu ancak yetişmesinin mümkün olmadığını anlatıyordu. Ben binayı her gün ziyaret ediyordum daha zemin kat yeni bitmişti, yani uzaktan görülecek çok birşey yoktu. Kendi kendime “Acaba bu veli neden bahsediyor!” diye düşündüm. Velimiz “Beş katlı bina güzel olacak, ancak yetişmez!” dediğinde aslında velimizin bizim okul binasından değil hemen yakınında yeni yapılmakta olan hastaneden bahsettiğini anlamıştım. O zaman içimden,”Hastane bitmezse bizim okul hiç bitmez.” diye geçirdim.

Zaman hızla geçti, haziran ayı geldi çattı. Artık eski okul binasından çıkmamız gerekiyordu. Eski bina sahibi ile kira anlaşmasını bitirdik. Okul eşyalarını yeni okul arsamızın bahçesine öğretmen arkadaşlarımızın da gayretleriyle taşıdık. Okulun sadece kaba inşaatı hazırdı. Biz eylül ayında yeni okulda öğretime başlamak zorundaydık. Öğrenci kayıtlarımız da hızla artıyordu. Eski öğrenciler mesafenin uzaması gibi bazı gerekçelerle ayrılırken epey yeni öğrenci kaydımız oldu.

Üç gün kalmıştı ama inşaat daha bitmemişti

Okulun yeni dönem açılışına çok az bir süre kalmıştı ve bizim inşaat hâlâ devam ediyordu. Başka çaremiz olmadığı için okulun ilk katı hazırlanmaya başlandı. İnşaatta çalışan işçi sayısı artırıldı. Türkiye’den gelecek okul malzemelerinin siparişi çoktan verilmişti. İlk kat yüzde yüz olmasa da öğretime hazır hale getirildi. Ben bu arada Peşaver’deki iki yurdumuzdan biri olan Sevgi Yurdu’nun müdürlüğünü yapıyordum. Yurtta 50’ye yakın öğrencimiz vardı. Bu yurdu, yeni okul binasına taşiyacağımız için kapatmayı planlamıştık. Öğrencilere artık yurdun yeni okulun üst katında olacağını söyledik.

Okulun açılmasına artık üç gün kalmıştı. Bütün yurt öğrencileri henüz kapatamadığımız kolej öğrencilerinin kaldığı ikinci yurda gelmeye başladı. Kapasitesi 45 olan yurda 80’den fazla öğrenci koymayı düşünüyorduk, çünkü yeni okul daha hazır değildi. Yetişmesinin imkânsız olduğunu anlayınca yeni binanın boyası yapılan üçüncü katını yurt olarak kullanma kararı aldık. Çalışanlarımızı yanımıza alarak mekanı hazır hale getirdik. Yeterli zaman olmadığı için ranza kuramadık. Odalara acilen sünger yatak, nevresim ve yastık koyduk. Türkiye’den gelen masalarla da yemekhaneyi kurduk. Fakat ortada mutfak yoktu. Kahvaltı, öğle ve akşam yemeklerini diğer yurttan getirmek üzere geçici bir düzen kurduk.

En büyük derdimiz su problemiydi

Öğrenciler geldi odalarına yerleşmeye başladı. Çoğu yeni kayıt olmuş öğrenciydi. İnşaatı devam eden bir okul binasının en üst katında 50 öğrenciyle yaşamaya başladık. Bir iki öğrenci dışında bu zor şartlardan neredeyse şikayet eden olmadı. Öğlen ve akşam yemeklerini her gün kendi arabamla diğer yurttan getiriyordum.

Yeni yurdumuzda en büyük derdimiz su problemiydi. Sürekli kesilen şebeke suyı yurtta yaşamayı ve öğrencilerin bakımını zorlaştırıyordu. Ramazan ayı geldi. Benim için hayat daha da güçleşmeye başladı. Akşam iftar yemeğine ilaveten artık geceleri sahurluk malzemeleri de diğer yurttan getirecektim. Ramazan ayı boyunca her gece kendi arabamla yemek getirdim. Çoğu zaman çocuklara sahur için getirdiğim yemeği bile yiyemeden uykusuzluk ve yorgunluktan uyuyakalıyordum.

Kantinde, aldığımızın yarı fiyatına sattık

Okulumuzun arazisinin sanayi bölgesinde olmasından dolayı etrafta bakkal ve market yoktu. Öğrencilerimiz genelde yakındaki hastanenin içindeki kantinden bir şeyler almaya çalışıyordu. Ama o kantinde fiyatların çok pahalı olmasından dolayı öğrencilerimiz memnun değildi. Yaşça büyük birkaç öğrencimizin de yardımıyla okulda küçük bir kantin kurduk. Toptancıdan ucuza aldığımız malzemeleri öğrencileri mutlu etmek için aldığımız fiyatın yarısına satıyorduk. Aradaki farkı da bir-iki öğretmen arkadaşımızla cepten karşılıyorduk. Bir kaç ay kantinimiz böyle devam etti.

Devam edecek…

***

İkinci Bölüm: Belucistan yollarında Ramazan bereketi

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.