Eğitimci Taner Koçyiğit, Lahor’un önde gelen hayırsever iş adamlarından Abdurrezzak amcanın hikayesini yazdı. Onun PakTürk Okulları’na verdiği desteği ve ayırt etmeksizin her kesimden insana yaptığı yardımları anlattı.
Yirmi Üçüncü Bölüm:
2006 yılında Kuetta’dan Lahor’a geldikten kısa süre sonra okuldaki PakTürk Okulları’ndaki idari görevimin yanı sıra halkla ilişkiler biriminde de çalışmaya başlamıştım. Öğrenci velilerimizle okul haricinde kimi zaman ailece, kimi zaman yalnız görüşmeler yapıyorduk.
Öğrencilerin çoğu burslu okuyordu, bunun yanı sıra şehrin önde gelen iş adamlarının çocukları da bizim okula devam ediyordu. Maddi durumu yerinde olan velilerimizden bazıları burslu öğrencilerin varlığından çok memnundu. Daha fazla öğrencinin burslu okuyabilmesi için gerekirse destek verebileceklerini belirtiyorlardı. Özellikle Türkiye gezilerine katılan velilerimiz geziden döner dönmez ellerinden geldiğince bu öğrencilere maddi katkıda bulunmak istediklerini belirtiyorlardı.
Pakistan’ın Lahor şehri genelde çok soğuk bir iklime sahip olmamasına rağmen neredeyse yılın 12 ayı nemli bir havaya sahiptir. Hava biraz serinlediğinde soğuk insanın içine işleyecek hale gelir ve binalardaki izolasyon da iyi olmadığı için kış ayları pek kolay geçmezdi. Yine böyle bir kış ayında soğuk algınlığı uzun sürünce zatürreye dönüşmüştü ve yaklaşık 15 gün evde yatmak zorunda kalmıştım. Bu rahatsızlığım sırasında hastalığımla özel ilgilenmek için İslamabad’da bulunan Dr. Mehmet Bey de Lahor’a gelmiş ve tedavi sürecini yakından takip edip yardımcı olmuştu.
Hastalığımı öğrenince kartını ve tavsiyelerini gönderdi
Bu hastalık dolayısıyla evde yattığım günlerden birinde, Türkiye’den Lahor’a üniversite okumak için gelen kız öğrencilerden birinin sınıf arkadaşı, sınıftaki Türk öğrencileri ve eşimi kendi evlerine yemeğe davet etmişti. Eşim ve öğrenciler bu davete giderken rikşa ile gitmişler, dönerken yine rikşa ile dönmeyi planlamışlardı. Bunu fark eden ev sahibi Abdurrezzak Bey, akşam olduğu için rikşa ile gitmenin kadınlar için pek güvenli olmayacağını düşünüp onları evlerine bırakmayı teklif etmiş ve kızıyla beraber hem eşimi hem de öğrencileri evlerine bırakmıştı. Abdurrezzak Bey, eşimi eve bırakmaya geldiğinde eşim kendisine benim rahatsız olduğumu söylemiş ve o da hastalığa iyi gelebileceğine inandığı birkaç tavsiyede bulunarak kartvizitini eşime vermiş.
Ben yaklaşık bir hafta kadar sonra biraz iyileşince, hem gösterdiği ilgiye teşekkür etmek hem tanışmak için Abdurrezzak Bey’i aradım ve müsait zamanda ofisinde ziyaret etmek istediğimi ilettim. Randevulaştıktan sonra ofisinde tanışmaya gittiğimizde çok özel bir misafir gelecekmiş gibi hazırlıklar yaptırmış ve ofisinde bize yemek ısmarlamıştı.
Bu tanışmamızın ardından samimiyetimiz hızla arttı ve kendisine Abdurrezzak amca demeye başladık. Zamanla ailecek görüşmeye devam ettik. Çok değerli bir ailesi ve ortakları vardı. Dindar, yardımsever ve cömertlerdi. Ticari işlerinde çok başarılı oldukları kadar aynı zamanda vakıfları aracılığıyla yüzlerce öğrenciye burs verip onlarca cami ve medresenin ihtiyaçlarını karşılıyor, kim darda kaldıysa yardımına koşuyorlardı. Görüşmelerimizde Hizmet okullarının tüm dünyada yaydıkları mesajın önemini vurgular, her zaman bir ihtiyacımız olup olmadığını sorardı.
İhtiyaç anında kapısını ilk çaldığımız kişilerdendi
Tanıştıktan sonraki ikinci yaz tatilinde Türkiye gezisine ailesiyle birlikte katıldı. Hizmet kurumlarını ziyaret etme imkanı olmuş ve döndükten sonra okulumuzun yurdunda kalan öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak için ciddi maddi yardımda bulunmayı taahhüt etmişti. Hem şahsı adına hem de ortağı olduğu firma adına ödenecek zekatının bir kısmını hizmetlerde kullanılmak üzere verir bazen de yurdun mutfağına temel gıda maddelerinden gönderirdi.
Yıllar boyunca ne zaman hizmetler için bir kaynağa ihtiyaç duyulsa kapısını ilk çaldığımız bir kaç kişiden birisi olmuştu. Bizi çok sever, kendi çocuklarından ayırmazdı. Bayramlarda kendi çocuklarına aldığı kumaşlardan bize de alır, bayram kıyafetimizi diktirmemize yardımcı olur ve her defasında küçük de olsa harçlık kabul etmemiz için zorlardı. Çocuklarının düğünlerinde sadece aile fertlerinin olduğu yerlere bizi de çağırır hem sever hem de saygı duyardı.
Bir keresinde eşimle yaz tatili için Türkiye’ye gitmiş, dönmeden hemen önce de hastalanmıştım. Benim hasta olduğumu duymuş ve halimi hatırımı sormak için birkaç kez aramıştı. O yaz tatilinden dönüşümüzde evimizi taşıyacak ve yeni okul binasına daha yakın bir yere yerleşecektik. Türkiye’ye giderken eski evden çıkmış, yeni eve iki ay boyunca fazladan kira vermemek için evimizin eşyalarını Abdurrezzak amcanın evindeki küçük bir odaya geçici olarak bırakmıştık.
Hastalıktan bitkin haldeyken şoförü bizi bekliyordu
O zamanlar İstanbul’dan Lahor’a direk uçuş yoktu. Uçakla İslamabad Havaalanı’na gelip, otobüse binmek icin Rawalpindi’ye iniyor Lahor’a gitmek için de otobüse binmek gerekiyordu. İslamabad’a sabaha doğru inmiştik. Ben çok hastaydım ve İslamabad’a vardığımızda valizlerimizden birisinin kaybolduğunu öğrendik. Hem hastalıktan kaynaklanan bir halsizlik, hem de çantanın kaybolması üst üste gelince zaten zayıf olan vücudum iyice bitkin düşmüştü. İşlemleri halledip taksiye binmek üzere havaalanından çıkarken, bir taraftan ‘bu halimle nasıl otobüse gideceğim, Lahor’a nasıl ulaşacağım, gidince nerede kalacağım?’ diye kafamda alıp veriyordum, çünkü çok kötü durumdaydım.
Tüm bu zorluk ve sıkıntıların içinde havaalanından çıkar çıkmaz tam karşımda birini gördüm, elindeki kâğıtta benim ismim yazıyordu. Adamı tanıyamadım ilk başta. Ardından koşarak geldi ve elimizdeki çantaları aldı. Ben ve eşim neler olduğunu anlamaya çalışırken bu meçhul kişi ‘Abdurrezzak amcanın şoförü olduğunu, bizi Lahor’a götürmek için özel araçla geldiğini ve ev bulana kadar Abdurrezzak amcanın evinde kalmak üzere odamızın hazır olduğunu’ söyledi. Ben ve eşim hem çok şaşırdık hem de çok sevindik. O kadar hasta ve halsizdim ki, arabaya nasıl bindik, yolculuk nasıl geçti hiç hatırlamıyorum. Tek bildiğim, Lahor’a vardığımızda ev sakinlerinin bizi de hane sakiniymiş gibi karşılamaları ve bizimle ayrılana kadar 4-5 gün boyunca ziyadesiyle ilgilenmiş olmaları. Abdurrezzak amca benim için eve doktor çağırmış ve ilaçlarla beraber gelen doktor kaldığımız odada beni muayene etmişti.
Devam edecek…
***
Yirmi İkinci Bölüm: Pakistanlı iş adamlarının Türkiye gezileri nasıl başladı?
No Comment.