Lahor’daki PakTürk Koleji’nden 2012 yılında mezun olan Muzamil Shahzad, PakTurkFile için okul hatıralarını yazdı. İkinci bölümde, 2006-07 eğitim yılında yaşadıklarını, eğitim faaliyetlerini, belletmen ve öğretmenlerinin hayatındaki yerini anlattı.
İkinci Bölüm:
Altıncı sınıf bence bir öğrencinin eğitiminde en önemli dönemdir. Bu dönem harika öğretmenler sayesinde zaman daha sağlam bir altyapı haline gelir. Hafta sonları yaptığımız ‘film ya da dizi saati’ aktivitelerinin bir başka tadı vardı. Beşinci Boyut’tan (Samanyolu Tv’de yayınlanan dizi) izlediğimiz bölümler bizi çok etkiliyordu.
O dönem bizim yetişmemizde sadece öğretmenler değil belletmenlerin de büyük payı var. Kendileri üniversitelerden yorgun argın gelip bizlerle ilgilenirlerdi. O günlerde her şeyin bir başka tadı vardı. Kahvaltı zamanı abilerin bilgisayardan ilahiler açması yediklerimize ayrı bir tat kazandırıyordu. Grup Yeniçağ’ın ilahileri hala beni o günlere götürüyor. Hafta sonları yine bizler için değişik aktiviteler yaparlardı.
Hüseyin abi ve Yusuf abi bizim ilk abilerimizdi. Herkes Hüseyin abiden korkardı, kendisi Pakistan’a geldiğinde liseyi yeni bitirmişti ama giderken beş yaşında çocuğu vardı. Öyle inanıyorum ki Hüseyin abi kendi memleketi gibi seviyordur Pakistan’ı. Gençliğini bu topraktaki insanlara hizmet için adadı diyebilirim. Yurtta en iyi masa tenisi oynayan abiydi kendisi. Musa hocam ile Hüseyin abinin masa tenisi maçları futboldaki derbi maçları gibiydi:) O zamanlar abiler bizimle hep Türkçe konuşuyordu ne kadar anlamasak da. Ama o konuşmalar sayesinde bir sene sonra biz Türkçeyi anlıyor olduk. Tabi bunu söylerken okulda ve okul sonrası Doğan hocamın çabalarını hala unutmuyorum ve şükranlarımı iletiyorum.
Bir yurt binası, bir villa artık yetmiyordu
O kış tatilindeki kamp hayatımın ilk kitap okuma kampıydı. ‘Day scholar’ yani gündüzcü öğrencilerle yurtta kalan öğrenciler beraber katılmıştı. Sabahleyin kitap okuma saatleri vardı sonra çay molası ve yine bir okuma saati. Sonra Kur’an okuma gibi aktivitelerin yanında futbol, masa tenisi ve genel kültür yarışmaları vardı. Her bir öğretmen bir aktiviteden sorumluydu. Kampın son gününde yaptığımız piknik şahaneydi. Model Town Park’a gitmiştik. Her şeyi organize eden o güzel öğretmenlerden Allah razı olsun.
Yedinci sınıf daha bir güzeldi. O yıl yani 2006-07 akademik yılında daha çok arkadaş gelmişti. Sadece Lahor’dan değil Faisalabad, Okara gibi büyük şehirlerden de burslu bir sürü arkadaş gelmişti. Bir önceki yıl 25 olan burslu öğrenci sayısı artık üç dört kat artmış durumdaydı. Bir yurt binası yani bir villa artık yetmiyordu. Hemen sokağın karşısında ikinci bir villayı da yurda çevirmişlerdi. İkinci villanın sahibi çok ünlü bir oyuncuydu.
O sene yeni öğretmenler gelmişti. Ercan hocamız onlardan biriydi, bilgisayar öğretmeniydi. Kendisi ayrıca Pakistan’dan çıkan son ailelerden biri oldu. Taner hocam ile Engin hocam da o sene gelmişlerdi. Yeni gelen öğretmenlerin yanı sıra müdürümüz Adem Bey de gelmişti. Şüphesiz çok sevilen bir müdürdü.
O çayın ve bisküvilerin tadı başkaydı
Yeni gelen belletmenlerden Yalçın abi, Mehmet Abi, Emrah abi ve Yasin abi gibi değerli abiler vardı. Kendileri her sıkıntımıza koşarlardı, gecenin bir vakti de olsa kalkar yardımcı olurlardı. Okudukları üniversiteler ve bölümler zordu kolay değildi. Yine de bize derslerde yardım ediyorlardı. Hüseyin abi ile Mehmet abinin okuduğu üniversite Punjab University ülkenin en zor üniversitelerinden biriydi. Haftanın en sevdiğimiz günü toplantı günüydü. Belletmen abi ile son etütten sonra bir araya gelirdik ve ikramla beraber muhabbet ederdik. O çayın ve o bisküvilerin ya başka bir şeyi vardı ya da oradaki muhabbetin tadı başkaydı.
O sene bizim sınıfa yeni arkadaşlar gelmişti Ömer, Abdulbasit ve Adeel gibi. En çok takıldığımız arkadaş Adeel’di. Kendisi çok küçük yaşta okula başladığı için bizden küçüktü ama çok zekiydi. Adeel şu an profesyonel kriketçi. Abdulbasit tam bir bilim insanı gibiydi. Her şeyi bambaşka şekilde görüyordu.
O senenin başka bir özelliği de yurdun genel programına şarkı saati eklenmesiydi. Belletmen abilerin seçtiği güzel şarkıları ezberliyorduk. Mesela ‘VATANIM BENİM’i o sene ezberlemiştik. Bir önceki sene ‘CÜRMÜM İLE GELDİM SANA’ ilahisini ezberledik. Futbol, masa tenisi kulüpleri kurulmuştu. Bu aktiviteler yurda ayrı bir hava kazandırıyordu.
Ne zaman başlayacak inşaat?
PakTürk okulumun en önemli özelliği öğrencileri her zaman aktif tutmasıydı. Yaptığımız ‘science fair’ dillerde destandır. Lahore’un en büyük parklarından biri olan JILANI PARK’ta Science Fair (Bilim Şöleni) yaptık. İki günlük programda çok ama çok ilgi gördük. Sadece bu science fair ile bitmiyor. Al Hamra Hall’da yaptığımız programlara aktif katılımlarımızdan dolayı hayatta güven kazandık. Bir vakit Türkiye’den misafirler gelmişti ve Barış Manço’nun ‘Can bedenden çıkmayınca’ şarkısını söylemiştik. En heyecanlı tarafı akşam kendimizi Samanyolu Haber’de izlemiştik. Bugün oturup böyle yazı yazmak bile bir özgüven ister ve tabi bu benim değerli hocalarım sayesinde. Onların her birinin benim gözümde dünyada emsali yok.
O senenin önceki sene ile en büyük farkı ‘THE DREAM BECAME TRUE (Rüya gerçek oldu)’ idi. Okulumuzda bu sloganların olduğu bir sürü pankart vardı. Üzerinde ise yeni okul projesinin resimleri vardı. Herkes çok ama çok heyecanlıydı. Pankarttaki okul projesi çok harikaydı. Okulda herkes “Ne zaman başlayacak inşaat?” diye birbirine soruyordu. Soruların cevabı temel atma töreniyle bitmişti. Törendeki detayları Doğan Yücel hocam kendi yazısında zaten yazdı. Temel atma töreninin bizdeki yani öğrencilerdeki yeri ayrıdır. Çünkü yeni okul binamız ve çok sevdiğimiz okulumuz artık daha da büyük olacaktı. Sınıflar birer şube değil ikişer üçer şube olacaktı. Daha çok fedakâr öğretmen ve belletmenler gelecekti. Tabii ki hepsi oldu!
Devam edecek…
***
Birinci Bölüm: Yeni bir hayatın başlangıcı: PakTürk’te ilk yıl
No Comment.