Eğitimci Taner Koçyiğit, yazı dizisinin bu bölümünde 8 yıl görev yaptığı Lahor kentini anlattı. Şehrin tarihi, ticari ve kültürel önemine vurgu yapan Koçyiğit Türk iş adamlarını burada nasıl ağırladıklarını yazdı.
Yirmi Dokuzuncu Bölüm:
Pakistan’da okullarımızın bulunduğu şehirlerin içinde en fazla ticari hareketlilik yaşanan yer (liman şehri Karaçi’nin ardından) benim de 2006-2014 yılları arasında görev yaptığım Lahor idi. Lahor 15 milyonluk nüfusu ve Hindistan’a sınır olmasından dolayı bir çok sanayi kuruluşunun yatırım için tercih ettiği bir kent. Pakistan’ın dört eyaletinden birisi olan ve 100 milyon nüfusa sahip Pencap eyaletinin de başkentidir. Lahor, açık denizlere ve dolayısıyla limana uzak olmasına rağmen zamanla etrafındaki Gucranvala, Sialkot, Faysalabad gibi sanayi şehirlerinin de katkısıyla ülkenin üretimdeki kalbi haline gelmiştir. Türk iş adamlarının yatırım veya ticaret için Pakistan’da gideceği şehirler sektörüne göre değişiklik arz ederdi. Örneğin iş adamı tekstilci ise mutlaka Faysalabad’a, demir-çelik sektöründe ise Gucranwala’ya, halı-kilim işindeyse Lahor’da ziyaretler ayarlardık.
Lahor, ticari üretim bakımından ülkenin kalbinin attığı yer olmasının yanı sıra kültürel olarak da Pakistan’ın en zengin şehirlerinden biridir. Yüzyıllar boyu birçok medeniyete beşiklik eden Lahor, alt kıtada kurulan Türk imparatorluklarından Kuşanlar, Gazneliler ve Babürlüler’in önemli bir merkezi ve çoğu zaman da başkenti olmuştur. Bu büyülü şehir birçok tarihi esere ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye’den gelen misafirlerimizi gezdirmek amacıyla biz de Lahor’un en güzel ve tarihi köşelerini keşfetmiş, şehrin tarihini, önemini misafirlere anlatabilmek için araştırmalar yapmıştık.
Köylüler bizi elimiz dolu olarak gönderirdi
Yılın tamamında tarıma uygun bir coğrafya üzerinde kurulan Lahor, önemli bir dokuma merkezidir. Pencap eyaleti Hindistan’daki Doğu Pencap’la birlikte adını İndus Nehri’nin beş ana kolunun geçtiği ve birleştiği bir yerdir. Penç Âb yani ‘beş su’ manasına gelmektedir. Çünkü eyaletin içinden İndus’un beş büyük kolu geçmektedir. Bu akarsular etrafındaki bölgeleri ziraat ve tarıma elverişli topraklar haline getirmiştir. Hem Pakistan hem de Hindistan’daki Pencab eyaletinin iklimi nemli ve sıcaktır. Ayrıca ırmaklar ve muson yağmurları sebebiyle de sulak olmasından dolayı bir yıl içinde üç kez mahsul almayı mümkün hale getirir. Halkın çoğunluğu pamuk, şeker kamışı ve pirinç gibi ürünler yetiştirir. Dünyaca ünlü ‘basmati’ pirincinin yetiştiği bölge olan Pencab eyaletinde iklimin de verdigi imkanlar sayesinde dört mevsim tarım mahsulü almak mümkündür. Velilerimizden tarımla ilgilenenlerin sayısı azımsanmayacak orandaydı. Pencab’ın iklimi kadar halkı da cömertti. Köylere gittiğimizde genelde arabalarımızın bagajlarını kendi yetiştirdikleri mahsullerle doldururlar ve bizi eve elimiz dolu gönderirlerdi.
Lahor, binlerce yıla dayanan zengin bir tarihe sahip olduğu gibi günümüzde de Pakistan’ın önemli bir kültür merkezi olmaya devam ediyor. Dünyanın en yoğun nüfuslu şehirlerinden biri olan Lahor, Pakistan’ın da en önemli ekonomik, politik, ulaşım, eğlence ve eğitim merkezlerinden sayılır. Ülkenin önde gelen köklü üniversitelerinin çoğu, özellikle tıp ve mühendislik sahalarında ün yapmış olanlar Lahor’da bulunur.
Türk iş adamlarını İkbal’in kabrine götürürdük
Babür İmparatorluğu devrinde bölgede önemli şair, edip ve tarihçiler yetişmiştir. Mimaride çok yüksek bir seviyeye ulaşılmış olup hem Pencab hem de Hindistan alt kıtası bir çok güzel eserlerle adeta donatılmıştır. Bu eserlerin çoğu Lahor ve etrafındaki şehirlerde yer alır. Özellikle Badşahi Camii, Şah Cihangir türbesi, Hiran Minar, Şah-i Kila ve Şalimar Bağ gibi önemli tarihi eserler yüzyıllara meydan okumuş ve günümüze kadar ayakta kalmayı başarmışlardır. Bizler Türkiye’den gelen misafirlerimizi özellikle Badşahi Camii’ne ve hemen avlusunda bulunan Muhammed İkbal’in türbesine ziyarete götürürdük. Badşahi Camii’nin iç avlusu çok geniş olmasına rağmen kapalı kısmı çok daha küçük bir alan üzerine inşa edilmiştir. Özellikle bu camideki ses akustiği ve Afganistan’dan getirilmiş kırmızı ağırlıklı rengarenk mermerlerin camiye kattığı hava misafirlerimizin çok hoşuna giderdi.
Babür Türk İmparatorluğu’nun saray dili aslında Türkçeydi. Ancak çok farklı etnik kökenden insana ev sahipliği yapan bu coğrafyada mevcut Türkler çok azınlıkta kalmıştır. Onlar da orduda ve devlet işlerinde görev almışlardır. Bunun sonucu olarak, Babür zamanında Türkçe olan konuşma ve yazı dili ondan sonra yavaş yavaş bırakılmış, yerini Farsça ve zamanla Urduca almıştır. Urduca (Orduca), çoğunluğu Türklerden oluşan askerlerin, yerlilerle anlaşmak için kullandığı karma bir dil olarak gelişmiştir. Türkçe, Farsça, Arapça ve değişik Hindu lehçelerinden alınan kelimelerle meydana gelen bu dil, bu gün Pakistan’ın resmi dilidir. Hindistan yarımadasındaki tüm milletlerin büyük bir bölümünce konuşulmaktadır.
Urducayı öğrendik, meyvelerini topladık
Bizler de Urduca öğrendikçe “Meğer ne kadar da benzer kelimeler varmış” diye söylenirdik. Aslında bu dilin cümle yapısı Türkçenin cümle yapısına pek benziyordu. Fakat kelimelerin telaffuzları ve farklı seslerin varlığı dili ilk başta çok farklı algılanıyordu. Bazı arkadaşlarımız ihtiyaçlarını İngilizce ile halletmeyi tercih ederdi. Çünkü akşama kadar İngilizce ders anlatıyorlar ve eve gidince de Türkçe konuşuyorlardı. Sadece günlük hayata dair bazı ibareleri bilmeleri yetiyordu. Onun için mahalli dil olan Urducayı öğrenmeye çok gerek duymazlardı. Ben ve benim gibi birinci işi öğretmenlik olmayan bir çok arkadaş ise yerel dili öğrenmenin önemine inanmıştı. Elimizden geldiğince yerel halk ile Urduca konuşmayı yeğlerdik. Bunun meyvelerini de yıllar boyunca gördük. Örneğin bir Pakistanlı ile ilk tanıştığınızda sizinle el sıkışırdı. İngilizce kendinizi tanıttıktan sonra Urduca konuşursanız sizinle mutlaka sarılmak için yerinden kalkardı. “Sen Urduca mı konuşuyorsun!” diyerek sarılır ve tebrik ederdi. Çünkü bugüne kadar hep kendileri başkalarının dilini öğrenmişler ve İngilizce ülkenin resmi dili haline gelmişti. Bir yabancının Urduca konuşuyor olmasından çok büyük memnuniyet duyarlardı.
Devam edecek…
***
Yirmi Sekizinci Bölüm: Pakistanlı iş adamları, Türkiye gezilerine neden ilgi gösterdi?
No Comment.