3. Bölüm Mehmet N. Durmuş’un Pakistan’da dolu dolu geçen 12 senesinin üçüncü hatıra yazısı.
Karaçi’deki ilk yılın sonuna doğru Konya’daki aileme “çok sıkıldığımı, tek başıma kaldığımı ve hayatıma bir düzen istediğimi bu yüzden de bir an evvel evlenmek istediğimi” söyledim. Bunun üzerine ailem etraflarında evlilik için uygun bir namzet araştırmaya başladılar. Sonunda bir akrabamın arkadaşı olan birinde karar kıldılar. Yaz tatilinde Konya’ya gidince iki ay içerisinde hem nişan hem de düğün işlemlerini bitirdik. Düğünden 15 gün sonra karı-koca Karaçi’ye gittik. Aynı okulda öğretmenliğe devam edecektim.
Karaçi’deki ailecek ilk günümüzde silahlı bir soyguna uğradık. Belki bizim yeni evlendiğimizi mahalledekiler duymuştu. Dar bir çevrede yaşıyorduk, bütün komşular birbirini tanıyordu. Okul müdürü arkadaşın evinde akşam yemeğine davetliydik. Yemek sonrası ise müdür muavini başka bir öğretmen arkadaşın evine de çaya davet edilmiştik. Şehre yeni gelmiştik ve diğer arkadaşların hanımları hoş geldin demek ve eşimle tanışmak da istiyorlardı. İkinci ev iki sokak arkadaydı sadece. İki evin arası 150-200 metreydi. Müdür bey ve diğer erkek arkadaşlar gittiler. Hanımlar da bulaşıkları yıkayıp sofrayı kaldırdıktan sonra geleceklerdi. Ben onları bekledim. Ben, eşim ve Müdür beyin hanımı ve iki buçuk üç yaşlarında bebek arabasındaki küçük kızıyla beraber toplamda dört kişi diğer eve gitmek üzere yola çıktık. O sırada birisi motosikletiyle bize yaklaştı. İlk başta galiba bize adres falan soracak diye düşündüm. İçimde çekinilecek bir şey hissetmedim. Doğrudan bana yaklaştı ve iyice yakınlaştıktan sonra motosikletini durdurup kamisinden altından tabancasını çıkardı. Hiç başka bir şey söylemeden doğrudan “altınlar” dedi. O sırada cüzdanımı ve Motorola cep telefonumu aldı. Ancak tekrar tekrar bana “altınlar” deyip duruyordu tabancayı doğrultarak. Bunun üzerine Karaçi’den aldığım ve parmağıma dar gelen ucuz nişan yüzüğünü çıkarmaya çalışıyordum. Ama çıkarmakta zorlanıyordum. Böyle oyalandığımı görünce mermiyi tabancanın namlusuna verdi ve bana tabancayı tekrar doğrulttu. Düğünde takılan bilezikler hanımın pardösüsünün yenlerinin altındaydı ve görünmüyordu. Hemen biraz kanırtarak onun nişan yüzüğünü de çıkarıp adama verdim. Böylece ilk gününde hanıma “Hoş geldin” töreni yapılmış oldu:) Çünkü sabahleyin şehri ilk gördüğünde “Ben nasıl bir yere geldim, burası nasıl bir yer” demişti.
Kendisi benim buraya geliş gayemi tam kabullenebilmiş birisi de değildi o gün için. Hatta o derece ki şehrin sıcağı ve ağır kokusu yüzünden havalimanının dışında bir yere oturup kalmış, yerinden zor kalkabilmişti. Akşam da böyle bir şey başımıza gelince “Sen şehre laf ettin, onlar da seni böyle karşıladılar” diye takılmıştım. İkinci yıl da ben Karaçi’deki okulda çalışmaya devam edecektim. Ancak bu hadise sonrasında tekrar yaşanabilme ihtimalinden ötürü bana İslamabad’daki okulda çalışacağım söylendi. Hemen ertesi gün uçakla İslamabad’a geçtik. Evlendikten hemen sonra geldiğimiz Karaçi’de ailecek sadece iki gün geçirmiş olduk.
İslamabad’a gittiğimde ilk fark ettiğim şey okulların bulunduğu evlerin daha büyük ve biraz daha yeni bina olmalarıydı. Karaçi’deki okulların semtlerine nazaran daha iyi bir semtteydiler. Öğrencilerimizin aileleri Karaçi’dekilere göre daha üst sınıftan insanlardı. Elçiliklerden diplomatların ve devlet erkânından insanların çocukları da vardı öğrencilerimiz arasında. Neticede yine büyükçe bir evdi burası da. Her biri odası bir sınıfa çevrilmişti. Toplamda 10-15 sınıf ancak vardı. İslamabad’da ben gittiğimde kız, erkek ve ilkokul olmak üzere üç şube vardı. Hatırladığım kadarıyla 200 civarında öğrencimiz vardı. Galiba bir de öğrenci yurdu vardı. Türkiye’den gelen öğretmen sayısı da Karaçi’den fazlaydı. Genel müdürlük ile beraber galiba 10-15 kadar Türk öğretmen ve idareci vazife yapıyordu.
İslamabad’ın iklimi Karaçi’ye göre daha mutedildi. Yine daha temiz ve nezih bir şehirdi. O dönem İslamabad için “İslamabad, Pakistan’a 10 km uzaklıkta” denirdi. Çünkü kalabalık Ravalpindi şehrine 10 kilometre uzağa kurulmuştu. Sadece başkent olarak kurulduğundan oldukça da düzenliydi. Biz ailecek biraz rahatlamıştık.
No Comment.