Gurbette dertlerimizi unutturan annemiz…

Bir başkadır Pakistan’ın sokak lezzetleri
Mart 18, 2021
Pakistan’da gemilerin son durağı: Gadani
Mart 21, 2021

Gurbette dertlerimizi unutturan annemiz…

Pakistan’da üniversite eğitimi alan Türk öğrencilerden biri olan Gamze Çiçek, 2016’dan sonra yaşadıkları sıkıntılı döneme dair hatıralarını kaleme aldı. Kendi ailelerinden uzakta olsalar da, Pakistan’da ‘anne’ gibi dertlerini dinleyen, zor zamanlarda sahip çıkan, kol kanat geren ablalarını anlattı.

Türkiye’de 2014’te başlayan ‘Sürecin’ etkileri Pakistan’a ulaştıkça sahip olduğumuz imkânlar da doğru oranda kayboluyordu. Daha dar dairede, kısıtlı şartlarda yaşadığımız bir zaman dilimi baslamıştı bizler için. Hepimiz bir arada kalıyor, dertlerimizi, sıkıntılarımızı birbirimizle paylaşıyorduk. Bugün derdini dinleyen, yarın sırtı sıvazlanan oluyordu… Her geçen gün ülkemizden, ailelerimizden aldığımız haberlerle, yıkılmış halde olan duygularımız, yeni depremlerle çöküyordu adeta. Ayakta kalmak için bütün gücüyle asılan, harabe binanın çökmeye yüz tutmus, ama hâlâ bir umutla dayanmaya çalışan tek kolonu gibiydik. Ve bizi bizden, birbirimizden baska anlayan kimsemiz yoktu.

Sırayla uğurladığımız sevdiklerimizden sonra tamamıyla yapayalnız kalmıştık. Güç olsa da dayanmak zorundaydık. Normal şartlarda bile zorlandığımız üniversite derslerimiz bu şartlarda daha zor geliyor, imkân darlıklarımız bizleri sıktıkça nefes alamayacak duruma geliyorduk. Yurdumuzdaki koşturmacalarımızla kendimizi oyalamaya calışıyor, var gücümüzle ümit tohumları saçmaya devam ediyorduk.

Baslangıçlar zordur, biliyorduk, ama bu süreçte daha katlanmıştı. Sabah üniversitelerimize gidiyor, gelir gelmez öğrenci odalarını temizlemek için bölüşüyor, silip süpürüyor daha sonra da gelen yemekleri servis ediyorduk. İçimiz kan ağlasa da etrafımızdakilere gülümsemeye calışıyorduk. Böylece kendi derdimizi unutup, güzellikleri çoğaltma çabasındaydık. Akşamları kendimizi odamıza zor atıyorduk, ama elimizden geleni yapmış olmanın verdiği iç huzurla başımızı yastığa koyuyorduk.

En büyük şansımız ‘bizlerdik’

Derken bir telefon.. Çaresiz ağlayan bir anne sesi kadar hiç bir şey acıtamaz içinizi gurbetteyseniz. Ve o da kendi vatanında gurbette kalmışsa eğer…Dünyanın bir köşesinde uzaklar daha uzaktır artık. Gözyaşların yağmur gibi akarken, bir el hissedersin omzunda, ‘buradayım, yanındayım’ diyen dostların, arkadaşların, ‘kardeş’ oldukların. En büyük şansımız ‘bizlerdik’, bizler için. Kaç sene olmuştu ailemizi görmeyeli. Kaç bayram, kaç hastalık, kaç gözyaşı geçirmiştik onlarsız. Ama bir aradaydık. Birbirimiz vardık. Ve her cumartesi bize evini açan ablamız vardı.

Yolda giderken artık kıyafetlerimiz kırışmadan inebiliyorduk servisten. Sayımızın azaldığı buradan bile anlaşılabilirdi. Bahçe kapısı, yüreği gibi herkese açık olurdu. Kapıyı çalıp mutfaktan gelişini beklerdik. Yıllar geçse de hepimizin gözünde canlanacaktır, gülümseyerek kapıyı acan hali. O eve girince ayakkabılarımızla birlikte tüm dertlermiz de kapının dışında kalırdı.

Onun kızlarıydık artık hepimiz. Mütevazı sofrasına gurbette en çok özlediğimiz ‘anne sıcaklığını’ da koyardı. Maddi, manevi doyururdu bizleri. Ve her hafta ‘kızlar haftaya daha erken gelin, daha rahat oturalım uzun uzun, olmuyor böyle ama’ deyişleri…

Yurtta yaşarken mutfağa girmeyi özleyişimizden olacak ki, ablamızın mutfağında hepimiz ayrı bir köşede yardım etmeye calışırdık. Bütün evi sarardı en sevdiğimiz gözleme kokusu. ‘Çayın altını açayım’, ‘tabaklar bende ‘, ‘sofrayı buraya mı şuraya mı kuralım?’ (Her hafta aynı soruyu sorar, aynı cevabı alırdık: Nereye istiyorsanız oraya :))

Bize Beşiktaş marşını ezberletti

Küçük oğlu Ahmet’in aldığı yeni topu kafamızda denemesi, sonra kardeş gibi kavgaya tutuşmalarımız vardı bir de… Her ne kadar ’bir daha gelmeyin’ dese de biz bunun ‘her hafta gelin’ demek olduğunu anlar; birbirimize bakıp gülmeye başlardık. Her hafta bizi Beşiktaş formasıyla karşılardı Ahmet. Hatta hepimize Beşiktaş’ın ‘sen benim her gece efkarım’ marşını ezberletmişti. Biz de onunla söylemekten inanılmaz keyif alıyorduk. (Laf aramızda yurda dönerken serviste bu marşı dinlediğimiz bile oluyordu) Ahmetle şakalasmalarımız epeyce gürültülü olurdu ki, ablamızın ‘Ahmet ablalarını rahat bırak,kahvaltı yapacağız!’ seslenişine rağmen gülmelerimiz daha da artardı.

Kahvaltı sofrasını donatan ablamız yine de o mütevazı haliyle ‘pek bir şey yapamadım, kızlar kusura bakmayın’ der; bunun üzerine hepimiz ‘ablaaa, bize çay koysanız da olur, maksat size gelip vakit gecirelim’ derdik. Fakat o her hafta menüye eklemeler yapardı.

Zor zamanlarımızı güzelleştiren bir mimardı ablamız. Evinin sıcaklığıyla hepimiz huzur dolardık. Bu arada, espri yapmıyorum, evi gerçekten çok sıcak olur, buharlaşmaya inat, ısrarla çay içmeye devam ederdik. Kızı Zeynep de bize okulda yaptıklarını anlatır, öğrenci olan bizler halini kolayca anlardık. Muabbetimiz Erzurum hikayeleriyle devam eder, hepimize ilgiyle dinletirdi. Uzun uzun sofra basında oturur, hafta içi birbirimizin başına gelenleri ablamıza anlatır, on kere dinlemiş olsak da ilk defa duyuyor gibi güler, aynı anları tekrar yaşardık.

Bizi kızından farksız gördü hep

Yurt dışında öğrenci anıları cok olur ama bizim birimizin anısı hepimizin oluyor, kendimiz yaşamışcasına üzülüyor ya da seviniyorduk. Ve ablamızın ‘ayyy canım benim ya’ diyerek dinleyişi, bizleri ‘bir dinleyenimiz var’ duygusu ile rahatlatıyordu.

O evde, onun yanında her ânımız keyifliydi. Kahvaltı sonrası koltuklara geçer, çayımıza devam ederken bir taraftan pürdikkat onu dinlerdik. O anlatırken duygulanır; bizim de gözlerimiz dolardı. Her şeye rağmen sahip olduklarımıza şükreder, zamanımızı dolu dolu geçirmemiz gerektiğini, üzerimizde hakkı olanlarının sorumluluğunu hissederdik.

Şu an hayalen bile olsa, hiç ayrılmak istemediğimiz o evin salonunda olduğumuzu hissetmek iyi gelmiştir diye tahmin ediyorum. Gelecek hafta gelebilecek olma düşüncesi bile güzeldi. Gurbet ellerde bizleri sahiplenişi, zor günlerimizde yanımızda oluşu, samimiyeti, kızı Zeynep’ten farksız görmesi ile ‘Gurbetteki annemiz’di o.

’Derslerinize çalışın, kendinize iyi bakın, canınız bir şey çekerse mesaj atın haftaya yapmaya çalışayım’ diyerek evlatlarını uğurlar gibi uğurlaması bizleri, hâlâ akıllarımızda.

Sahi, bir daha ’gelecek hafta’, gelecek miydi?          

          

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.