Yarın başlayacak Ramazan ayı vesilesiyle Allâme Muhammed İkbal’in hayatta iken iftiharla bahsettiği, baba nasihatini Fethullah Gülen Hocaefendi’nin anlatımı ile paylaşıyoruz.
11 ayın sultanı, kalplerin ilacı, günlerin ve gecelerin bereketi mübarek Ramazan ayı geldi. Yarından itibaren bir ay boyunca İslâm aleminde evlerin, gönüllerin şeref misafiri olarak ağırlanacak. Bütün Müslümanlar bu müstesna zaman dilimini en iyi şekilde değerlendirmeye gayret edecek; bir anlamda geçen yılın manevî muhasebesini yapıp, gelecek yıla hazırlanacak.
Ramazan’ın 60’a yakın isminden biri; Hz. Peygamber’in (sas) en büyük mucizesi Kur’an-ı Kerim’in indirildiği ay olması hasebiyle ‘Kur’an ayı’dır. Dolayısıyla Ramazan boyunca hatimler okunacak, Peygamber Efendimiz’in (sas), Hz. Cebrail (as) ile karşılıklı Kur’an tilâvetine hürmeten mukabele programları tertip edilecek.
İslam âlimleri, Kur’an-ı Kerim’in nasıl ve hangi ruhla okunması gerektiği konusu üzerinde de hassasiyetle durmuştur. Bununla ilgili en çarpıcı misallerden biri, Pakistan’ın medâr-ı iftiharı Allâme Muhammed İkbal’ın babasından aldığı nasihatte vücut bulmuştur. Baba Nûr Muhammed, daha gençlik yıllarında İkbal’e her gün Kur’an okurken görmesine rağmen tekrar tekrar ne yaptığını sorar. O da gördüğü halde neden sürekli sorma ihtiyacı duyduğunu öğrenmek isteyince, babası “Kur’an’ı sana inmiş gibi okumalısın ki, hakkî manada istifade edebilesin!” cevabını verir.
Fethullah Gülen: Bizim Akif’imiz gibi birisiydi
Muhammed İkbal’in hayatını anlatan veya Kur’an ile münasebetine dikkat çekenler mutlak surette İkbal’ın aktardığı bu diyaloğa atıf yapar. Fethullah Gülen Hocaefendi de sohbetlerinde defaatle bu anlamlı anekdotu kendi özgün üslubuyla nakletmiştir. Günün anlamına binaen Hocaefendi’nin aşağıdaki anlatımını paylaşıyoruz:
Doktor İkbal diyor ki… Bizim Akif’imiz gibi birisiydi o. Aynı zamanda Fıkha da vakıf, Usul-i Fıkha da vakıf. Aşağı yukarı on küsur sene Londra’da kaldığı halde, bir geceliğine bile olsa teheccüdü terk etmemiş bir insan. Okumuşsunuzdur belki, oğlunun adına izafeten yaptığı ‘Câvidnâme’si var; ‘Esrâr-ı Hôdî, Rumuzî bi-hôdî – Benlik Kazanma Sırları, Benlikten Vazgeçme Sırları’ var. Peyâm-ı Maşrık adlı eseri var. Bunların hepsi tercüme edildi; Câvidnâme’yi Annemarie Schimmel tercüme etmişti, ellili yılların sonunda, zannediyorum. Kıtmîr de zaten o tercümelerden okumuştum bunları. Sizin Akif’inizin yerine koyabilirsiniz. Ve nitekim Akif, onun eserlerine muttali olunca -çünkü Akif’ten evvel- “Aynen benim gibi düşünüyor!” diyor.
Doktor İkbal diyor ki: “Ben hep Kur’an’ı tilâvet ediyordum. Bana babam diyordu ki…” Demek ki, öyle babadan işte öyle evlâd olur. Öyle baba… Cenâb-ı Hak, babaları öyle baba eylesin; evlatları da öyle evlâd eylesin!.. Baba nasıl ise, evvela takliden, göre göre, evlâd da öyle olur. Sonra babanın tahkik iklimine açılır, tahkiku’t-tahkik iklimine açılır, hakikate açılır ve sonra yollar bir gün onu, “Hakîkatü’l-hakâik”a ulaştırır. Allah, o çizgide yol alanlardan eylesin!.. “Babam, durmadan bana diyordu ki: ‘Oğlum, Kur’an oku!’ Ben de hep okuyorum, hiç elimden bırakmıyorum Kur’an-ı Kerim’i.”
O günden itibaren Kur’an’I anlamaya başladım
Zaten eserlerine baktığınız zaman, Kur’an’dan takattur eden şeyler olduğunu görürsünüz, onun sözlerinde onu görürsünüz. Hani Trablusgarp’ta Osmanlı ordusu zaferyâb olduğu zaman, hutbe îrâd ediyor. Bütün halk toplanmış başında, onu dinliyorlar orada. “Ben, şu anda kendimi Rasûlullah’ın huzurunda görüyorum. Bana diyor ki: ‘Doktor İkbal, Bana ne hediye getirdin?’ Ben de diyorum ki: Trablusgarp’ta savaşan Osmanlı ordusu… Sana bir bardak içinde onların kanlarını takdim ediyorum!” İkbal derken, ufku açısından, böyle bakmak lazım; o, böyle bakıyordu.
Baba, “Oğlum, Kur’an’ı oku!” diyor. İkbal, “Baba, ben hep Kur’an okuyorum, hiç elimden bırakmıyorum!” deyince, babası, “Oğlum, Hazreti Muhammed’e inmiş gibi değil, Allah (cc) sana hitap ediyor gibi Kur’an oku!” diyor.
İkbal, babasının bu nasihatinin kendisi için hayatın dönüm noktası olduğunu belirtir ve yaşadığı değişimi şöyle özetler: “İşte ogünden itibaren Kur’an’ı anlamaya ve ona tam yönelmeye başladım. İşte o günden sonra söylediğim her şey onun nurlarından aldıklarım; nazmettiğim şiirlerim onun incilerinden dizdiklerim olmuştıır.”
No Comment.