Eğitimci Taner Koçyiğit, renkli anılarla dolu Pakistan hayatını anlatmaya devam ediyor. Dokuzuncü bölümde, Kuetta’daki ilk günlerini ve ilk cuma namazında yaşadıklarını, ayrıca okula yakın ev bulamayınca geliştirdikleri ilginç çözümü yazdı.
Dokuzuncu Bölüm:
İslamabad’daki arkadaşlarla 21 Ocak 2004’te vedalaştık ve aynı gün uçakla Kuetta şehrine geçtim. Kuetta’da kaldığımız ev Chaman Housing’deki okulun hemen yakınında kiralanmış. Rahmetli Ali Kırkgeçit Bey, Mehmet Emin Bey ve birkaç arkadaş daha aynı evde kalıyorduk. Daha Kuetta’ya geleli birkaç gün olmuştu ve tam bu eve yerleşmeyi planlıyordum ki evden birkaç gün içinde çıkmamız gerektiğini söyledi arkadaşlar. Meğerse ev sahibi kendisi gelecekmiş ve bize çok kısa bir süre vermiş yeni ev bulmak için.
Chaman Housing’de çalışan arkadaşlar sabahları evden çıkar, 50 metre yürüyüp okullarına varırdı ama bizim çalıştığımız okul kaldığımız eve epey uzaktı. Uzak olmasından ziyade gidecek araç bulmak çok zor oluyordu. Bunun sebebini de birkaç gün sonra okula ilk gideceğimiz gün anladım. Hiçbirimizin arabası yoktu, çok uygun fiyata araçlar bulunabilirdi ama maddi sıkıntılar buna dahi imkân vermiyordu.
‘Bari şu ‘haç’ şeklindeki kravatınızı çıkarın camiye girerken!’
Okuldaki ilk günlerimizde henüz dersler başlamamış olsa da biz Türkler olarak kravatlı ceketli şekilde giderdik. Okula geldiğimizde bizi kapıda görenler ‘kravatlı birkaç yabancının burada ne işi var!’ diye ters ters bakarlardı. Türk olduğumuzu bilmeyen çoğu kişi bize ‘gayrı müslim’ manasına gelen ‘gora’ yani ‘ecnebi’ derlerdi. Bir gün arkadaşlarla cuma namazına gitmiştik, okula en yakın camiye. Girişte cemaatten birisi şöyle demişti: “Hadi bizim gibi şalvar giymiyorsunuz bari şu ‘haç’ şeklinde olan kravatınızı çıkarın camiye girerken!” Kravatı çıkardık ama namaz bitene kadar cemaat bize pek de mutlu olmayan gözlerle bakıp durdu.
“Biz de Müslüman’ız Türkiye’den gelen Müslüman öğretmenleriz.” desek de dış görünüşümüzün ‘gora’ya yani ‘gavur’a benzediğini söyleyip bize karşı samimi olamıyorlardı. Namazdan çıkışta yerli bir dostumuzun da uyarısı ile hemen okula döndük ve o günden itibaren cuma günleri Pakistan’ın genel kıyafeti olan entariye benzeyen şalvar ve kamiz giymeye karar verdik. Bir dahaki cuma namazına artık onların kıyafeti ile gidince bütün cemaat bizi gülücüklerle karşıladı ve sarılarak uğurladı camiden.
Eskiden mutfak, gündüz labaratuvar, gece yatak odası
Bu sırada ev sahibinin verdiği süre doldu ve evden çıkma vaktimiz geldi. Okula yakın bir yer denk gelmeyince yeni bir ev bulana kadar okulun farklı odalarında kalmaya karar verdik. Evimizin okula yakın olmasını istiyorduk çünkü okulun aşçısı öğlen ve akşam yemeklerini de yapıyordu bizim için. “Madem aşçımız burada, biz de yeni bir yer bulana kadar okulda kalalım.” diye aramızda karar aldık. Ben ve iki arkadaşım, kimya laboratuvarı olarak kullanılan ama aslında mutfak olarak yapılan odada kalıyorduk. Bir arkadaşımız anaokulundaki büyük yuvarlak öğrenci masalarının üzerinde yatıyordu. Rahmetli Ali Kırkgeçit Bey garaja benzer depo gibi bir odada geceliyordu. Bir başka arkadaşımız bayan öğretmenler odasındaki yeşil köşe takımını, diğer bir öğretmenimiz ise muhasebe odasını kendine gecelik yurt edinmişti.
Çamaşırlarımızı leğenlerde elimizle yıkıyorduk. Yıkadığımız çamaşırlarımızı sınıflarda veya okul bahçesinde kurutuyorduk. Okul sırasında dersler için kullanılan bina öğrenciler gittikten sonra bizim evimiz haline geliyordu. Anaokulu öğrencilerinin aktivite yaptıkları ve televizyonun da olduğu oda bize akşamları film izlediğimiz sinema salonu oluyordu. Ama ertesi gün sabah okula gelen öğrenciler hiç bir şeyden habersiz okula geliyor, derslerine giriyor ve evlerine gidiyorlardı.
Ya ev bulursunuz ya da gidip otelde kalırsınız!
Bir arkadaşımız anaokulundaki televizyon odasında çocukların oynadığı büyük bir ayıcığı kendisine yastık olarak kullanıp gece orada uyuyakalmış. Sabahleyin hademeler tarafından uyandırılmış. O güne kadar bizim okulda kaldığımızı bilen yoktu ama o manzaradan itibaren artık bu durum bir sır olmaktan çıktı. 🙂
Galiba okulda yatma işi hatırladığım kadarıyla 4-5 ay sürdü. Bir gün genel müdürlükten gelen “Ya ev bulursunuz ya da gidip otelde kalırsınız!” şeklindeki ultimatomla son buldu. Gerçekten de okuldan çıktık ve yaklaşık bir hafta otelde kaldık. Okuldan çıkıp otelde kalışımızı bir başka yazıda anlatacağım.
Devam edecek…
***
Sekizinci Bölüm: Belucistan çöllerinde bir Türk okulu ve Peştun öğrenciler
No Comment.