Kuetta’nın ikinci el pazarı ve alıp sattıklarımız

Tarihten Bir Sayfa: Kimse Yok Mu’dan binlerce hastaya tedavi desteği
Temmuz 9, 2021
Biyoloji öğretmeni Züleyha Özşahin (1): Pakistan kültürünü, insanını tanımak hayatımdaki en güzel şeylerden biri
Temmuz 13, 2021

Kuetta’nın ikinci el pazarı ve alıp sattıklarımız

Taner Koçyiğit (sağda), yazıda anlattığı ve Chaman'da bulunan ikinci el pazarında.

Eğitimci Taner Koçyiğit, yazı dizisinin bu bölümünde, Kuetta’ta bulunan ve ‘bavul ticareti’ ile getirilen malların satıldığı meşhur bir pazarı yazdı. İğneden ipliğe her şeyin bulunduğu bu pazara malzemelerin nasıl ve nereden geldiğini, kendilerinin ne tür ürünler aldıklarını anlattı.

On üçüncü Bölüm: 

Kuetta şehri, Afganistan sınırına yakın bir noktada, Belucistan eyaletinin başkenti ve aynı zamanda en büyük şehridir. Afganistan sınırına yakın oluşu ticari hareketliliğin de önemli unsurlarından birdir. Şehirde bilindiği üzere Kuettalı tacirlerin önemli bir kısmı literatürde ‘kaçakçılık’ denen ama Kuetta’da ‘sınır ötesi ticaret’ diye adlandırılan işi yapıyordu. Sayılamayacak kadar ürün yüzlerce ülkeden, anlaşma uyarınca transit şekilde Pakistan’a geliyor, buradan konteynerlerle Afganistan’a geçiyordu. Kuetta’daki girişimciler (!) Afganistan’ın sınır şehirlerine gidip konteynerlerden indirilen bu ürünleri çuvallarla ‘kaçak’ olarak Pakistan’a geri getiriyordu. Kuetta’da Afganistan’dan gelen hemen hemen tüm ürünler bu şekilde gümrüksüzdü. ‘Kaçak geliyordu’ derken mallar sınır ötesindendi. Aynı zamanda, iki tarafın halkı da hiçbir dökümana ihtiyaç duymadan sınırdan elini kolunu sallaya sallaya geçebilirdi.

Bu durumun birkaç sebebi vardı; ilki, o dönemde Pakistan’da milyonlarca kimliksiz Afganistan göçmeni vardı, ki bu sorun son yıllarda Pakistan devletinin ülkede uzun süreden beri yaşayan bu tür göçmenlerin bir kısmına kimlik vermesi ile çözülmeye başladı. İkincisi, gelişmiş ülkelerden gönderilen kıyafet, ayakkabı vb. yardım malzemelerinin kültür farklılığından dolayı Afganistan’da kullanım durumu yoktu. Halkın neredeyse tamamının şalvar giydiği bir ülkeye kot pantolon gibi ürünleri yardım olarak gönderince yapılacak şey bunları ya çöpe atmak ya da kullanımı olan Pakistan’a geri getirmekti. Üçüncüsü de Afganistan’ın 40 yıla yakın bir süreden beri savaş ve çatışma içerisinde olmasından dolayı devlet düzeni zayıftı, gümrük sistemi diye bir şey neredeyse yoktu. Bir başka nokta ise eşyaların hemen tamamı ikinci el olduğundan sınırda sorulacak bir durum kalmıyordu. Olsa da çuvalı 5-10 dolar olan maldan hangi gümrük alınabilirdı ki? Son olarak yüzbinlerce göçmen ve alt gelirli insan çuvallarla taşıma pahasına da olsa bu işten geçimlerini sağlıyordu. Bir nevi ‘bavul ticareti’ olan bu sistemi engellemek ekmeğini buradan kazanan insanları yasadışı yollara sevk etmek olurdu. Bu gibi sebeplerden dolayı yerel yetkililer küçük çaplarda bavul ticareti yapanları pek engellemezdi.

Sınırdan geçişin ne kadar kolay olduğunu müşahede ettik

Ayrıca alt gelir grubundan milyonlarca insan ihtiyaçlarını bu pazarlardan sağlamaktaydı. İhtiyaçları olan eşyaların yenisine maddi gücü yetmeyen insanlar en azından ikinci elini alabiliyordu. Buna benzer yardım malzemelerinin kullanılmayanları başka şehir pazarlarında da satılmaktaydı.

Biz de bir kaç kez burslu öğrenci bulmak için imtihanlar düzenlemek üzere Afganistan sınırında bulunan Chaman şehrine gitmiştik. Bu ziyaretlerimizde sınırdan elini kolunu sallayarak geçmenin hiç de abartı olmadığını bizzat müşahede ettik ve biz dahi istesek sınırın ötesine rahatça gidip gelebilirdik. Çünkü her gün yüzlerce, belki binlerce insan kimliksiz gidip geliyordu.

Afganistan’ın içinde bulunduğu zor durumdan ötürü dünyanın birçok ülkesinden gelen yardım malzemeleri de bu sınırdan aynı şekilde geçer ve başta Kuetta, Peşaver olmak üzere çuvallarla geri getirilip satışa sunulurdu. Bu yardım malzemeleri genelde Batı ülkelerinden geldiği için çoğu zaman Pakistan’da bulamayacağımız kalitede olurdu. Örneğin sınır şehri olan Chaman’de bir ikinci el pazarına gitmiştik ‘acaba üstümüze uygun kaliteli elbiseler bulabilir miyiz’ diye. Pazarda işimize yarayacak başka ürünlere de bakarken karışık eşyaların satıldığı bir dükkanın önünde durduk. Dükkan sahibi “Ne istersiniz?” deyince biz de “Ne var güzel, kaliteli?” diye sorduk. Adam bir çuval getirdi ve önümüze boşalttı. Onlarca laptop bir çuvala doldurulmuştu. “Çalışanlardan bir kaç tane alalım.” dedik ama adam deneme yapamayacağımızı ne denk gelirse almamız gerektiğini söyledi. Bunun üzerine bilgisayar almaktan vazgeçtik, çünkü bozuk çıkabilir ve paramız zayi olabilirdi.

Davlumbaz fırın ve ısıtıcılar bu pazardan alınırdı

Onun hemen yanındaki başka bir dükkanda genelde askeri malzemeler ve silah aksesuarları satılıyordu. Bir çok farklı markada çuvallar dolusu silah vardı. Bu sırada askeri kıyafetler ve kurşun geçirmez yelekler de gördük dükkanda. Bunların Afganistan’daki çatışmalar sırasında elde edildiğini söyledi dükkan sahibi. Uzaktan ortam dinlemesi yapımında kullanılan elektronik aletlerden tutun, sniper tüfekler için dürbüne, her boyda ve kalitede silah ve aksesuarlarını bulabileceğiniz onlarca dükkan yan yana dizilmişti.

Afganistan’dan gelen ürünler sadece böyle sıradışı malzemeler değildi. Pakistan’ın hiçbir yerinde bulunmayan bizim çok işimize yarayan davlumbaz fırın ve bacalı büyük gaz sobaları Afganistan’dan Kuetta’ya getirilirdi. İslamabad’dan veya başka şehirlerden gelen birçok öğretmen arkadaş veya zümre başkanı abilerimiz Kuetta’ya gelmişken davlumbaz fırın veya ısıtıcı alır kendi şehirlerine götürürlerdi. Bazı gelemeyen arkadaşlar için de biz sobayı veya fırını alır tren kargo vasıtasıyla gönderirdik. Türk mamulü bisküvi, domates salçası vb. Pakistan’da bulamayacağımız birçok ürün de yine Afganistan’dan gelirdi. Bu sebepten ötürü sadece Kuetta’da bulunabilen birçok ürün vardı. Diğer şehirlerdeki arkadaşlardan siparişleri aldıktan sonra kolilere doldurur sonrasında tren kargosu ile gönderirdik. Hatta 2005 yılında Hayrpur şehrinde olan kitap okuma kampı arasında çantalar dolusu yiyecek getirmiş ve okulun bahçesinde bir tezgah açıp arkadaşlara kendi şehirlerinde bulamayacakları bir çok ürünü uygun fiyata(!) satmıştım. Bu ürünler, domates salçası, ayva, Türkiye usulü reçeller, beyaz peynir gibi şeylerdi.

Futbol kramponu diye aldığı ayakkabı meğer golf içinmiş

Bahsettiğim pazarda istediğimiz elbise veya ihtiyacımız olan başka bir şey bulamayınca elimiz boş döndük ama buna benzer yüzlerce dükkan Kuetta şehir merkezinde de vardı. Bu ikinci el dükkanların hem fiyatları çok uygundu hem de kaliteli ürünler bulabileceğimiz için arkadaşlarla sık sık gider ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışırdık. Ben ayakkabılarımın hemen hepsini bu ikinci el dükkanlarından almıştım. Bir seferinde futbol oynamak için ayakkabı lazım oldu ve yine arkadaşlarla bir ikinci el ayakkabıcısına gittik. Bu dükkanların önünde işçiler sabahtan akşama kadar gelen ayakkabıları çuvallardan çıkarır, önce deterjanlı su ile yıkar, sonra kurutup tezgaha koyardı. Yani hijyen ve müşteri memnuniyeti öncelikleriydi. 🙂

Çok değişik ayakkabılar oluyordu ama o gün daha önce hiç görmediğimiz bir ayakkabı çeşidi gördük. Hepimiz normal futbol ayakkabılarında seçtik, bir arkadaşımız da beyaz renkli, altında çivileri olan krampona benzer bir ayakkabı buldu. Hem güzel görünüyor hem de hiç kaymaz diyerek o ayakkabıyı aldı ve defalarca onunla maçlar yaptı. “Yeni moda bu olabilir, çok güzel yapmışlar, özel bir teknoloji galiba!” gibi şeyler söyleyerek epey kullandı. O ayakkabının aslında gollf ayakkabısı olduğunu ve aslında futbol için hiç uygun olmadığını yıllar sonra öğrendim. 🙂 

Okulun bazı ihtiyaçlarını da bu pazardan temin ederdik. Bir keresinde büyük plastik bir şişme havuz bulmuştuk ikinci el pazarında. Arkadaşlarla onu aldık ve bizim evin çatısına kurduk. Yaz aylarında hafta sonları öğrenciler aktivite için bize gelir bu şişme havuzda yüzer eğlenirlerdi. Daha sonra su sıkıntısı çektiğimiz için bu havuzu kullanamaz hale geldik, çünkü Kuetta’da şebeke suyu haftanın bazı günlerinde sadece birkaç saatliğine gelirdi, evin altında bulunan su deposunun yarısını bile doldurmazdı. Günlük ihtiyaçlarımızı karşılamak için haftada en az 3-4 kez su tankeri çağırmak zorunda kalırdık. Su tankeri suyu evin altındaki depoya boşaltır, daha sonra biz bir motorla evin üstündeki plastik depoya pompalardık. Evlerdeki tüm su çatılardaki plastik su depolarından yerçekimi sayesinde gelirdi. Bu vb. sıkıntılardan dolayı aslında şişme havuzu uzun süre kullanamadık.

Devam edecek…

***

On ikinci Bölüm: Önce öldürmekle tehdit ettiler, sonra çocuklarını emanet ettiler!

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.