Kuetta’nın yeşile hasret parkları; ilk ve son piknik!

Öğrencilerin çalışkanlığı ve uyumu içimizi ısıtıyordu
Temmuz 28, 2021
Türkiye ve Türkçe dostu bir Pakistanlı: Faruk Ali Han (1)
Temmuz 30, 2021

Kuetta’nın yeşile hasret parkları; ilk ve son piknik!

Eğitimci Taner Koçyiğit, bu bölümde Kuetta’nın iklimini ve piknik alanı sıkıntısını yazdı. Uzun araştırmalar sonucu buldukları bir piknik yerinde yaşadıklarını ve macera dolu dönüş yolculuğunu anlattı.

On dördüncü Bölüm: 

Pakistan tahmin edilenin aksine çok yeşil, suyu bol, havası ılıman, yazın muson yağmurları ve sulak arazilerdeki pirinç tarlalarından dolayı bunaltıcı derecede nemli ve bir o kadar da sıcak bir ülkedir. Her ne kadar ülkenin büyük kısmının iklimi bu şekilde olsa da Kuetta ve Belucistan’daki diğer şehirlerin iklimi tam tersine, kısmen serindir ve yağmursuz geçer. Dolayısıyla ağaçsız, yeşilsiz bir coğrafyası vardır.

Dağlık bir coğrafyaya sahip olan Belucistan eyaletinin haricindeki tüm bölgelerde iklimin de uygun olmasından dolayı piknik ve mesire yeri bulmak kolay oluyordu. Çünkü şehir içinde veya dışında ailecek gidilebilecek birçok su kenarı veya park bulunur. Kuetta’da ise şehir merkezinde hiç park olmadığı gibi dışında da ailecek gidilebilecek dinlenmeye müsait bir yer neredeyse yoktur. Birkaç ağaçtan oluşan bir gölgelik bulsak “Aaa çok güzel bir piknik yeri bulduk!” derdik ve mutlaka oraya giderdik. Aklımdan çıkmayan yerlerden biri, şehir merkezinde içinde birkaç ağacın bulunduğu, hiç kadın görmediğim ama adı ‘Ladies Park’ olan alandı.

‘Nehir’ dedikleri bir ‘su arkı’ndan ibaretti

‘Belki de biz bilmiyoruz, yerli halk güzel yerler biliyordur’ diye öğrencilere, velilere ve öğretmen arkadaşlara sormuştuk. Uzakta da olsa gitmeye göze almıştık. Bize tavsiye edilen şehir merkezine yarım saat mesafede ‘Hanna Lake’ diye bir göl ve etrafındaki piknik masaları olduğunu öğrenince çok sevindik. Hatta göle akan bir nehir olduğunu suyunun da çok güzel olduğunu söylemişlerdi. Bu bilgiler ışığında bir gün öğrencilerle bahsi geçen yere gittik. Göl etrafındaki piknik masalarını bulduk ama tek bir ağaç olmadığı için oturamadık ve daha ileride olduğu söylenen nehre doğru gitmeye başladık. Çocuklar, “İşte nehir, su geliyor, yaşasın!” diye heyecanlanınca etrafıma baktım ama nehir falan göremedim. Bırakın nehri çocukları heyecana boğan şey, dere bile olamazdı, çünkü en fazla 70-80 cm genişliğinde, 10 cm derinliğinde akan bir su arkı vardı. Yatağı daha genişti ama su yoktu. ‘Bu kadarcık su bile öğrencileri heyecanlandırıyorsa burada piknik işleri gerçekten vahim’ diye içimden geçirdiğimi hatırlıyorum. 

Taner Koçyiğit (solda), yazıda bahsettiği piknik alanlarının birinde…

Küçük su birikintisinin etrafında ‘bir de ağaç bulduk mu tamamdır’ dedik ve bulduğumuz ilk ağacın altına oturduk. Bu piknik alanı her ne kadar istediğimiz gibi olmasa da Kuetta’da gidebileceğimiz tek yerdi. Fakat tüm Kuettalılar aynı yeri kullandığı için çoğu zaman hepi topu birkaç tane olan ağaçların altında yer bulamıyorduk ve güneşin altında yer sergisinde bir şeyler yiyip geri dönüyorduk. 

Piknik yerine, otobüsle 2 saatte ulaştık

Bir gün okuldaki tüm öğretmenlerle pikniğe gitmeyi kararlaştırdık. Nereye gideceğimizi bilmiyorduk. ‘Uygun bir yer var mı’ diye soruşturmaya başladık. Yerli öğretmenlerimizden birisi Sibi şehrine yakın Bolan diye bir mevkii olduğunu, orada hem akarsu hem de ağaçlık bulunduğunu, hatta insanların piknik için uzak şehirlerden geldiğini söyledi. Zaten bizim de ideal bir piknik yerinde aradığımız tek şey gölge ve yeşillikti. Bu yerin güzel olduğunu birkaç kişiden daha teyit ettikten sonra yaklaşık 40 kişilik bir otobüs tuttuk. Hazırlıklarımızı yaptık ve havanın çok sıcak olmadığı bir gün sabah erkenden yola çıktık. İki saati aşkın bir yolculuktan sonra piknik yerine ulaştık.

Ulaşmasına ulaştık ama ‘büyük akarsu’ denilen ırmağın yerinde yeller esiyordu. Irmak yatağı çakıllı yerlerden belli oluyordu ama ortada su yoktu. Bu çakıllı yolda kocaman otobüsle bayağı gittik ve birkaç palmiye ağacının olduğu bir yere vardık. Etrafımıza baktığımızda yakında veya ufukta başka hiçbir ağaç veya gölgelik yer gözükmüyordu. Biz de piknik için en uygun yerin orası olacağına karar verip ağaçların altında yer sergilerinin üzerine oturduk ve piknik hazırlıklarına başladık. 

Meğer dünyanın en sıcak noktalarından biriymiş!

Tabii ki bulduğumuz mekan o kadar yolu gitmeye değecek bir yer değildi. Çünkü ırmak yatağında su yoktu. Ayrıca ağaç çok dedikleri yerde toplam ağaç sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Neden sonra az ilerde küçük bir dere olduğunu fark ettik, o tarafa yürüyelim diye düşündük ama orada da gölgelenecek ağaç yoktu. Bunun üzerine hazır bulunduğumuz ağaçların altında kalmaya karar verdik. Biz erkek öğretmenler yüzmek için o küçük dereye gittik, kadınlar da yemek için hazırlık yapmaya başladı. Derede biraz eğlenip geldik ve yemeklerimizi yedik. Artık geri dönme vakti yaklaşıyordu. Yerli arkadaşlar “Harika bir yere geldik!” diyordu ama hava o kadar sıcaktı ki nefes almakta bile zorlanıyorduk. Tabii ki biz sonradan öğrendik meğer gittiğimiz Sibi şehri Pakistan’ın en sıcak üç yerinden biriymiş. Geçmiş senelerde ‘dünyanın en sıcak noktalarından biri’ olarak sıcaklık rekoru bile kırmış. Bizi pikniğe götüren yerli arkadaşlara söylemedik ama herhalde hiçbir piknikte bu kadar sıcakla karşılaşmamışızdır.

Sibi şehrine yakın Bolan’daki piknik dönüşü çamura saplanan otobüs…

Derken pikniği bitirdik, otobüse eşyaları yükleyip geri dönmek üzere hepimiz bindik. Geldiğimiz yoldan, yani dere yatağından geçip gidecektik, çünkü başka yol yoktu. Otobüs o yolda biraz gitti ama tam anayola yaklaşmışken birden dere yatağında kalakaldı. ‘Ne oldu’ diye hepimiz indik, baktık, otobüsün tekerleri çok feci şekilde çamura batmıştı. Sibi’nin sıcağı altında saatlerce uğraşsak da otobüsü çamurdan çıkarmayı başaramadık. Diğer taraftan hava kararmak üzereydi ve hepimizin güvenliği için bir an önce Kuetta’ya dönmemiz gerekiyordu. Bulunduğumuz yere yakın anayoldan ise hiç otobüs geçmiyordu, hatta normal araç dahi çok az görünüyordu.

Kadınların kamyonette, gübre kokusu içinde yolculuğu

Biz geçen bütün araçlara işaret edip durdurmaya çalışıyorduk, en azından kadınları gönderelim diye. Başka araç bulamayınca sonunda bir kamyonet durdurduk. Kuetta’dan Sibi’ye büyükbaş hayvan götürmüş ve geri dönüyormuş. Normal olarak kamyonetin kasası pek temiz değildi, hayvan tersiyle pislenmişti. Elimizden geldiğince temizlemeye çalıştık. Zemine piknikte yere serdiğimiz örtüleri döşeyip kadınları bu kamyonetle göndermeye karar verdik. Bayan öğretmenler, üstü açık bu kamyonette, hayvan tersi kokan dorsede oturarak ama hoplaya zıplaya iki saat sürecek yolculuğa çıkacaktı. 😊 Pek istemiyorlardı ama yapacak başka bir şey yoktu. Herkes yorulmuştu ve bir an önce evine varmak istiyordu. Neticede bütün kadınları, bir erkek öğretmenle beraber kamyonetle Kuetta’ya gönderdik.

Piknik dönüşü kadınların kasasına binmek zorunda kaldığı kamyonet

Biz erkekler de başka araç bulmak üzere yol üzerinde beklemeye başladık. Bu sırada şoför de otobüsün kurtarılması için birilerini çağırdı. Bize “Bekleyin gece beraber gideriz!” dedi. İyi ki beklememişiz, çünkü sonradan öğrendik, otobüs orada 24 saatten fazla kalmış. Biz büyük küçük fark etmeksizin yoldan geçen tüm araçlara el kaldırıp durdurmaya çalışıyorduk. Hava kararıncaya kadar kimseyi durduramadık. 

Kuetta’ya minibüsün tepesinde döndük

Neden sonra bir TIR durdu ama sadece iki kişiyi alabileceğini söyledi. İki kişi de onunla gitti. Kalan 7 kişi, akşamın geç saatlerinde bir minibüs durdurduk ama aracın içinde 3 kişilik yer vardı. Müdür bey ve eşi aracın içine oturdu. Bize koltuk kalmamıştı, ama aracın üstünde valizlerin konduğu yer vardı, bir şekilde orada oturabilirdik. Rica ettik, “Burada oturabiliriz, yeter ki bizi götürün!” dedik. Şoför, hızlı gitmek zorunda oldukları için biraz tereddüt etti, ama biz ısrar edince “Tamam!” deyip izin verdi. 5 arkadaş minibüsün tepesinde piknik valizleriyle beraber iki saati aşkın süre seyahat ettik.

Hava Sibi’de ciddi şekilde sıcaktı ancak Kuetta’ya yaklaştıkça serinlemeye başladı. Aracın hızından dolayı valizlerin bağlandığı demirlere sıkı sıkı tutunarak çetin bir yolculuğun sonunda Kuetta’ya ulaştık. Minibüs her viraj alışında tavandan savrulmamak için demirleri iyice kavrıyorduk. Kamyonla giden öğretmenlerin de daha yeni şehre ulaştığını öğrendik. Bu piknik okuldaki öğretmenlerle yaptığımız ilk ve son piknik oldu.

Devam edecek…

***

On üçüncü Bölüm: Kuetta’nın ikinci el pazarı ve alıp sattıklarımız

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.