Pakistan’a gitmeye karar verdikten sonra ‘Acaba nerede?’ diye kendime sordum!

Mübeşşir’in azmi ve PakTürk’ün yurt dışında kazandığı ilk altın madalya
Eylül 6, 2021
Velilerimiz ve iş adamları ile bir Türkiye gezisi
Eylül 8, 2021

Pakistan’a gitmeye karar verdikten sonra ‘Acaba nerede?’ diye kendime sordum!

Matematik öğretmeni Engin Baştürk, Türkiye’de üniversiteden mezun olur olmaz yurt dışında hizmet etmek istedi. Bir tanıdığı vasıtası ile Pakisan’da çalışabileceğini öğrendi. Baştürk, Pakistan’a gidiş sürecini ve oradaki ilk günlerini yazdı.

Birinci Bölüm:

2005 yılında üniversiteden mezun oldum. Hemen arkasından aileme öğretmenlik yapmak için Pakistan’a gitmek istediğimi söyledim. Bunu aileme anlatmak oldukça zordu. Benden hiç ayrılmak istemiyorlardı. Hayatımda uzun süreli kalmak için memleketim Trabzon’un dışına  hiç çıkmamıştım. Üniversiteyi de Trabzon’un bir ilçesinde okudum. Hatta ilk yıl ailem bana “Daha yakında bir yerde okuyamaz mısın, neden o kadar uzağı seçtin?” diye kızmıştı. Evet, Trabzonluydum ve Akçaabat ilçesindeki Fatih Eğitim Fakültesi’ne gidecektim. Aynı şehirde okuyacak olmama rağmen 50 km’lik mesafe bile onlara çok uzak geliyordu.

Gönlümde öğretmen olarak yurt dışına gitmek ve insanlara faydalı olmak gibi bir istek vardı. Türk okullarında öğretmen olmak isteyenlere yardımcı olan birisini buldum. Kendisi bir süre sonra Pakistan’a gidebileceğimi ifade etti. Aileme, ‘Pakistan’da en fazla bir yıl kalıp biraz da İngilizce öğrenip döneceğimi’ söyledim. Dediklerime inanmadılar ama ‘kal’ da diyemediler. Sonra kendime “Pakistan nerede?” diye sordum. Köydeydim ve o zamanlar internetimiz yoktu. ‘Evin bir yerinde harita vardır’ diye düşündüm. ‘Bir atlas bulabilir miyim’ diye evin her köşesine baktım ama nafile, yoktu. Daha sonra abimin coğrafya kitabını buldum. O zaman Pakistan’ın gerçekten Türkiye’ye uzak olduğunu anladım, ancak herhangi bir korku ya da pişmanlık hissi hiç duymadım. Pasaport ve vize işlemlerini hızlıca bitirdim.

Öğrencimin benim için getirdiği yol azığını almayı unuttum!

Artık ayrılık zamanı gelmişti. Benden bir yaş büyük olan abim “Oralar soğuktur!” diyerek bana palto, kışlık ayakkabı ve birkaç kazak aldı. Param olmadığını bildiği için otobüs biletimi de kendisi aldı. Otobüs akşam saat 7’deydi. O vakitte artık dört yıl boyunca ikamet ettiğim Akçaabat’tan ayrılacaktım. Öğrenciyken derslerine yardımcı olduğum öğrencilerim vardı. Boş zamanlarımda beni ziyaret eder yardımcı olmamı isterlerdi. O akşam onlar da gelecekti. Bir tanesinin ailesi özellikle de annesi beni çok severdi. Bu öğrencim bana yolluk getirecekti, annesi öyle demişti ona. Akşam oldu bazı arkadaşlarım ve öğrencilerim beni yolcu etmeye geldiler. Öğrencim “Sana yolluk getirdim. En çok sevdiğin böreği yaptı annem.” dedi. Sonra kucaklaştık, ağlaştık ve beni otobüse bindirdiler. Biraz zaman geçince yolluğu almayı unuttuğumu fark ettim. Trabzon’dan İstanbul’a kadar bir şey yemeden gittim.

İstanbul Esenler Otogarı’nda indim. Havaalanına nasıl gideceğimi dahi bilmiyordum. Kimseye de öncesinde sormamıştım. Cep telefonu da o dönem çok yaygın değildi. Metrobüsün varlığından bile haberim yoktu. Ellerimde valiz sağa sola bakıyordum. O kararsız halimi gören ve hemen karşımda duran bir taksici “Gel seni gideceğin yere götüreyim.” dedi. “Başka yolu yok!” galiba deyip taksiye bindim. Cebimde tam 25 lira vardı. İlk kez taksiye bindiğim için taksimetrenin ne olduğunu bilmiyordum ama takside görünce ‘bu benim ödeyeceğim fiyat olmalı’ diye düşündüm. Sürekli artıyordu. Muhtemelen gece tarifesini uyguluyordu bana. Gözüm hep taksimetredeydi. 24 TL’yi görünce “Şoför bey, beni burda indir!” dedim. Havaalanına henüz gelmediğimizi söylese de ben “Başka param yok, indir beni, ben yürürüm.” dedim. “Sen bilirsin!” diyerek havaalanının yolunu gösterdi bana. “Problem değil ben seni bırakırım.” demedi. Cebimdeki tüm parayı ona verdim. 15 dakika kadar elimde valizle yürüdüm. Havaalanına vardıktan sonra arkadaşlarla buluşup uçağa bindik.

Kışlık kıyafetlerle Karaçi’nin sıcağına indim

Beş saatlik uçak yolculuğundan sonra Karaçi’ye indik. Beş kişiydik ama aramızda o sırada İngilizce bilen yoktu. Zamanla kursa giderek öğretmenlik yapacak kadar İngilizce öğrendik. Havaalanında “Bizi almaya gelecek abiyi yüzünden tanırız!” dedik. Bayağı bekledik fakat (bize göre) Türke benzeyen kimse yoktu. Karaçi Cinnah Havalimanı’nda bizi karşılamaya gelecek abi oradaydı ama galiba Pakistanlılara çok benzediği için biz onu değil de sonunda o bizi buldu. 🙂

Ben Pakistan’a giderken yeni alınmış kışlık ayakkabılarımı, kazağımı ve paltomu giymiştim. Üzerimdeki kışlık kıyafetlerle Karaçi’nin nemli sıcağıyla tanışmış oldum. Uçaktan inerken yüzüme çarpan o sıcaklığı hiç unutamıyorum. Kışlık kıyafetlerle arkadaşlar tarafından karşılandım. 15 gün Karaçi’de kaldım. Gittiğimizde Ramazan ayıydı. Karaçi’nin acılı yemekleri bana çok yabancıydı, bir türlü alışamadım. 15 gün boyunca her gün muz yedim.

Devam edecek…

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.