Türk elçiliğine giderken ayakkabı ile imtihan olmak!

Lahor Raiwind Road’daki okul nasıl açıldı?
Ekim 19, 2021
Hiçbir ülkeyi Pakistan kadar merak etmemiştim! (Video)
Ekim 21, 2021

Türk elçiliğine giderken ayakkabı ile imtihan olmak!

Eğitim gönüllüsü Hakan Çelik, Lahor’da görev yaparken pasaport randevusu için İslamabad’daki Türk elçiliğine gidişini ve o sırada başından geçen ilginç bir olayı anlattı.

Efendim, bir zamanlar, günlerimiz içinden geçtiğimiz şugünlere oranla biraz daha güllük günleşlikti. Evet o güzel Pakistan günlerinden bahsediyorum. Hizmet mensublarının canla başla görevlerini yaptığı, kimsenin şahsi çıkar ve kinleri için önümüzü kesmediği günlerdi. Evet, o günlerde çok rahatça Türk elçiliğine gidip pasaportlarımızı da yenileyebiliyorduk tabi.

Lahor’daki okulda görev yapıyordum. Lahor’dan başkent İslamabad’daki Türk elçiliğini arayıp randevu almıştım. Randevu günü belli olunca, Daewoo otobüslere atlayıp, ki o otbüsler gayet nezih ve konforluydu, İslamabad’a geçmiştim.

Bekar olarak diğer şehirlerden bir iş için başkente gelen PakTürk çalışanları genelde Chakshahzad’daki yurtta kalıyordu. Ben de Rawal Pindi’den bir taksi ile okulun yurduna geçtim.

O günün akşamını yurttaki arkadaşlarla sohbet, muhabbet ve hasret giderme ile geçirdik. Ertesi gün saat 10:00 da Türk elçiliğinde randevum vardı.

Ayakkabılığa gittim ama ne göreyim!

İslamabad’da bütün elçilikler bir aradaydı. Etrafı çevrilmiş bir bölge veya semt gibi bir alan, ancak sadece iki kapıdan buraya girilebiliyordu. İşin kötü tarafı; taksi ile o bölgeye girilemiyordu, izin yoktu. Benim hem arabam yoktu, hem de şöförlüğüm. Ana kapıda inip, yürüyerek elçiliğe gitmem gerekiyordu ve bu benim ilk ziyaretimdi.

Randevu günü kaldığım yurtta saat 8 civarı kahvaltımı yaptıktan sonra dışarı çıkmak üzere ayakkabılığa geçtim. Ayakkabıyı koyduğum bölümü açtım ama ne göreyim? Ayakkabı yok! Yaklaşık 90 tane ayakkabı bölümü var, başladım tek tek kontrol etmeye. Ayakkabımı ararken hem vakit geçiyor hem hava çok sıcak olduğu için kan ter içinde kaldım.

Velhasıl doksan ayakkabı bölmesinin tamamına baktım ama yok, yok. Galiba birisi giyip gitmişti. O dönem bizim yurtlarda başkasının ayakkabısını giyip dışarı çıkma alışkanlığı vardı. Elbette okulun dışına çıkarmıyorlardı, sadece yurdun bahçesinde giyiyorlardı.

Ben derdimi anlattıkça müdür bey gülüyordu

Ayakkabımı bulamayınca, biraz da sıcağın ve gecikmiş olmanın sebep olduğu sinirle, müdür beyin odasına gittim. Müdür bey, daha sonra benim de 5 yıl boyunca müdürüm olacak, çok rahat ve babacan bir abiydi. Güler yüzle beni karşıladı. Zamanım daralıyor, stresim gittikçe artıyor. Müdür bey beni görüce “E anlat bakalım problem ne?” dedi. Ben de ayakkabı meselesini anlattım. Ama ben anlattıkça o gülüyordu, o güldükçe de benim içim içimi yiyordu. Ben müdür bey bir çözüm bulur diye beklerken o yurt müdürünü de çağırdı ve hepimize çay istedi.

Az sonra çaylar geldi, müdür bey Rusya’daki anılarını anlatmaya başladı. Hem anlatıyor hem uzun uzun gülüyor. Muhabbete yurt müdürü de katıldı tabi. Bu arada ben olanları anlamaya çalışıyorum, randevum var, uzak başka şehirden gelmişim, işimi halledip gitmem lazım ama ayakkabı yok ve idarecilerin olaya yaklaşımı ortada!

‘Hocam sen benim ayakkabıyı giy, ofiste terlik var’

Sonunda dayanamadım, “Abi” dedim, “randevu saati geliyor, bişey yapacak mıyız?” O arada muhasebeci arkadaş içeri girdi, kendisi biraz kilolu biriydi. Bizim müdür bey bir muhasebeci arkadaşa, bir bana baktı. Sonra bir daha muhasebecinin ayakkabısına baktı ve tekrar başını çevirdi bana baktı. Gülerek, “Dert etme ya! Ayakkabıdan çok ne var?” dedi. Muhasebeci de anladı, geldi yanıma oturdu ve ayakkabısını çıkardı, “Hocam sen giy, ofiste terlik var, ben onunla idare ederim.” dedi. Uzaktan bakınca bile ayakkabının bana bir kaç numara büyük geleceği belliydi amma ve lakin yapacak bişey de yoktu!

Muhasebecinin ayakkabılarını gildikten sonra bir mehrana binip elçilik yoluna düştüm. Tabi ana kapıya kadar problem yoktu, fakat oradan içeri girer girmez sınavım başladı. Demiştim ya bölge geniş, yürümem lazım, hava sıcak ve ayakkabı büyük. Her ülkenin elçilikleri orada, millet jiplerle gelip gidiyor, ben ise ikide bir ayağımdan çıkan ayakkabıyı tekrar giyip yol almaya çalışıyorum.

Bir de ilk ziyaretim olduğu için uzak olan kapıdan girmişim ve elçiliği bulana kadar neler çektiğimi siz düşünün. Evet, herkesin unutamadığı güzel günler ve zor günler oluyor tabi. Benim de unutamadığım zor günlerden biriydi. Ama zorluklar geride kalınca tebessümle yad ediliyorlar. Velhasıl güzel günlerdi, en azından pasaportlarımız bittiğinde yenileyebiliyorduk!..

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.