Eğitimci Fatma Esra Tosun (3): İslamabad’a giderken ekmek makinesi ile imtihan olduk!

Gözyaşları içinde Lahor’a veda ve Karaçi günleri
Şubat 14, 2022
Kimse Yok Mu’nun yardımları ve Pencap başbakanı ile dağıtım toplantısı
Şubat 18, 2022

Eğitimci Fatma Esra Tosun (3): İslamabad’a giderken ekmek makinesi ile imtihan olduk!

PakTürk'te idarecilik ve öğretmenlik yapan Fatma Esra Tosun ve oğlu Mehmet Selim.

Hayrpur’daki PakTürk Okulları’nda bir yıl çalıştıktan sonra ailesiyle beraber İslamabad’a geçen eğitimci Fatma Esra Tosun, bu şehirde 9 yıl öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Tosun, röportajımızın bu bölümünde İslamabad’a sıkıntılı ve bir o kadar da sürprizli ilk yolculuğunu ve sonrasında yaşadıklarını anlatıyor.

-Hayrpur’dan sonra başkent İslamabad’da yaşamanın bir farkı oldu mu, neler hissettiniz?

İslamabad’da 9 yıl yaşadım. Elbette çok fazla hatıralar var ama hepsinden önce ilk yolculuğumuzda başımızdan geçen ve beni hâlâ etkileyen bir hadiseyi anlatmak istiyorum. Tayinimizin çıktığı o yaz tatilinde ailece Türkiye’yegelmiştik. Eşim, dönüş vaktine yakın çocuklarla beni bırakıp ev tutmak ve bazı hazırlıklar için Pakistan’a gitti. Ben çocuklarla sonradan gidecektim. Bu arada babam bize Pakistan’a götürmemiz için o zamanlar yeni çıkan ekmek makinelerinden almış. Çünkü kızım Nevin dedesine “Biz orada ekmek yiyemiyoruz, çünkü ekmekler şekerli.” demiş. Türkler için ekmek ne kadar önemlidir bilirsiniz. Gerçekten de somun ekmeğe şeker katılıyordu Pakistan’da. Babam da “Çocuklarım, torunlarım ekmek yiyemiyor!” diye bunu kendine dert etmiş ve o makineyi almış.

Yolculuğa çıkarken “Çocuklara bunda ekmek yapacaksın” diyerek getirip bana verdi. Almak istemedim, çünkü zaten çocuklar küçük, başka bagajlarımız da var. Makine küçük olsa bile kutusu büyük. “Taşıyamam” dedim ama dinletemedim. “Tamam, uçakta bagajların fazla gelirse götürme, ama yeterse götüreceksin!” dedi babam. Türkiye’den çıkarken tartıldı ve bagajlar fazla gelmedi, tam yetti. Sonra Karaçi’ye indik, İslamabad uçağına aktarma yapacağız ama orada bagaj sorun oldu. Çünkü yurt dışından aktarma ile gelsen de iç hatlara geçince bagaj sınırı 10 kg düşüyormuş. Bagaj hakkımız 30 kg’dan 20 kg’a düştü. Fazla bagaj için para ödemem gerekiyor, yoksa yola devam edemiyorum. İstedikleri para 300 rupi, bende var 30 rupi. Pak Türk’te öğretmen olduğumu falan anlatmaya çalıştım ama görevliler ikna olmadı. “Peki öyleyse bu burada kalsın, götürmüyorum, sizin olsun, helal olsun, yanımda para yok, bırakın uçağa gideyim.” dedim, onu da kabul etmediler. “Belki içinde bomba var, alamayız!” dediler. Uçak için de son çağrı olarak sürekli isimlerimiz anons ediliyor. Telefon da yok ki eşimi arayıp durumu anlatayım. İnsanlardan telefonlarını istedim eşimi arayabilmek için. Urduca bilmiyorum, İngilizce derdimi anlatıyorum, bir kişi de mi anlamaz, yardım etmez? O gün kimse yardımcı olmadı.

ÇARESİZLİK İÇİNDE DUA EDERKEN İLGİNÇ BİR SES DUYDUM

Sebeplerin sukut ettiği, tükendiği bir andı. Gözlerimi kapattım. Karaçi Havaalanı’nın başımda döndüğünü hissediyordum. Bir taraftan ağlıyorum, çocuklar da ağlıyor. Öyle gücüme gitti ki, çok üzüldüm. “Allah’ım biz senin rızan için buraya geldik, başka hiçbir şey için değil. Ne öğretmenlik ne başka bir şey. Biz sadece senin için buraya geldik. Ne olur şu iki çocukla beni burada harap etme.” dedim.

-Sorunu nasıl çözdünüz? O uçağa binebildiniz mi?

O çaresizlik içinde dua ettikten sonra, İngilizce “Sana nasıl yardımcı olabilirim?” diyen bir ses duydum ve gözlerimi açtım. Pakistanlıya hiç benzemeyen beyaz tenli, kara kaşlı, kara gözlü, gözlüklü, uzun  boylu bir adam karşımda duruyordu. Hiç unutmuyorum o simayı. “Telefonunuz var mı?” dedim ilk olarak. “Var” dedi, verdi. Eşimi aradım ama ağlamaktan konuşamıyorum. “Biz uçamadık” diyorum, çünkü o arada İslamabad uçağı kalktı. Eşime durumu anlattım. “O adama söyle bagaj parasını versin, biz ona sonra ödeyelim.” dedi ama az bir miktar değil. Tanımadığım birinden bunu nasıl isterim? Kabul etmedim. Bunun üzerine eşim adamla konuşmak istedi. İkisi konuştular. Sonrasında eşim bana “Tamam merak etme, biz anlaştık. Size yardımcı olacak.” dedi. Pakistan Hava Yolları ile Karaçi’den İslamabad’a sadece pazartesi ve perşembe günleri uçak vardı. Dolayısıyla perşembeye kadar 3 gün beklememiz gerekiyor. O yardımsever kişi “Ben onları tanıyorum” diyerek bizi Pakistan Hava Yolları ofisine götürdü. Perşembe gününe biletimizi aldı. Bagaj için ekstra parayı da ödedi.

Fatma Esra Hanım öğrenci velileri ile yaptığı bir toplantıda…

Sonra 3 gün nerede kalacağımızı sordu. O şehirdeki arkadaşlara gitmeye karar verdiğimi söyledim. Peki neyle gideceğiz? Araba yok, para yok. “Ben sizi oraya kadar götüreyim.” dedi. Normalde yabancılara itimat etmem ama orada güvendim, kabul ettim. Bavullarla, çocuklarla arabaya bindik. Hiç unutmuyorum, antika arabalardan beyaz bir Cadillac. Yolda giderken esnaf olduğunu söyledi. İrfan Beyler’e geldiğimizde teşekkür edip daha sonra görüşmek için telefon numarasını aldık. İslamabad’a geldikten sonra eşim o telefon numarasını aradı ama öyle bir numara yoktu. Biz o telefona hiç ulaşamadık, o adamı hiç bulamadık.

-Belki kasten size yanlış numara vermiştir?

Bilmiyorum. Sonradan onun Hızır a.s. olduğunu, bana öyle bir yardım ettiğini düşündüm. İrfan Bey de bulamadı o numarayı. Pakistan telefon sistemine göre öyle bir numara yokmuş. Aradığımızda “Böyle bir numara kayıtlı değil.” diye cevap alıyorduk. Bugün bile karşılaşsam tanırım o kişiyi. Ama o kadar yıl orada yaşadık, bir daha görmedik öyle birini. O hadiseyi hiç unutamıyorum. O sırada öyle düşünmemiştim ama sonrasında ulaşamayınca onun özel bir yardımcı olduğuna inandım.

-Böyle bir macera ile başlayan İslamabad dönemi nasıl devam etti, neler yaptınız orada?

İslamabad’da ilk olarak Türk öğrencilere ders veriyordum. Sonrasında anaokulunda müdür yardımcılığına başladım, ardından müdürlük de yaptım. Toplamda 10 yıl anaokulunda çalıştım. İdarecilerin de haftada belli saat ders vermesi gerektiği için hayat bilgisi derslerine girdim.

ÜNİVERSİTE SINAVINDAN ÖNCE OKULUN YAKININDA BOMBA PATLADI

Öğretmen ve idareciler olarak Pakistan’a gelen İngilizce kitapların oraya çok da uygun olmadığını düşünüyorduk. Yeni kitapların hazırlanması için bir komisyon oluşturuldu. Benim de içinde olduğum bir ekiple PakTürk içinanaokulu kitapları yazdık. Bir arkadaşla beraber 3 ay boyunca kitapların editörlüğünü, tashihini vs. yaptık. Sonrasında o kitaplar sadece Pakistan’da değil, Afganistan, Yemen, Avustralya, İngiltere gibi farklı ülkelerdeki Türk okullarında da kullanıldı ve beğenildi. Hatta Pakistan’da başka okulların bizim kitaplarımızı kopyalayıp kullandıklarını öğrendik. Elimize geçti kopya baskıları.

-Bir eğitimci olarak toplumsal yapıdan kaynaklanan sıkıntılar yaşadınız mı?

Pakistan’da kız çocukların okutulmasını istemeyen bir kesim vardı. Bizim okullarımızda kızlar da eğitim gördüğü için kapatılmasını istiyorlardı. Sadece bizim okullarımız değil, devletin kız okulları da bu kesimin hedefindeydi. İslamabad’da bizim okul ana cadde üzerindeydi. Hemen aşağı tarafta da devletin kız lisesi var. Üniversite giriş sınavlarından bir gün önce akşam vakti bu lisenin önünde bomba patladı. Orada sadece kızlar sınava girecekti. Bombanın saatini akşam 9’a kurmuşlar, muhtemelen sabah 9’a kuracaklardı. Bir güvenlik görevlisi şehit oldu, okul boş olduğu için başka kimseye zarar gelmedi. Ama o çevredeki evlerde bütün camlar, pencereler kırıldı. Bu anlamda bizim okulumuz da zarar gördü. Ben normalde geç saatlere kadar okulda kalıyordum. Bunu bilen öğretmenler ve veliler arayıp “Hocam okulda mısınız?” diye sordular ama şükür ki o gün evdeydim. Fakat arada epeyce mesafe olmasına rağmen gerçekten çok sarsıldı her şey.

Yine bizi korkutmak için mektuplar gönderdikleri de oldu. “Okulu kapatın yoksa biz size şöyle böyle yapacağız..” tarzında ifadeler. Ben anaokulunda çalışıyordum ama kız çocuklarının küçükten bile yetişmesini istemeyen bir kesimdi bunlar. Bu şekilde tehditlerle okulun kapatılmasını istediler. Bir keresinde yine doğrudan benim adıma zarf göndererek tehdit ettiler. Biliyorlardı yani kimliğimizi. Ben kendi idarecilerimize gösterdim o mektubu. “Hocam Allah’ın izniyle devam ediyoruz.” dediler. Allah’ın izniyle bir şey olmadı. “Pakistan zindabad, PakTürk payindabad” diyorduk, yani “Pakistan yaşasın, PakTürk de hiç durmadan ilerlesin, sonsuza kadar devam etsin.”

Fatma Esra Tosun (sol başta) öğretmen arkadaşları ve öğrencileriyle…

-Zorluklara rağmen yaşadığınız güzellikler de vardır muhakkak değil mi?

Elbette, olmaz mı! Pakistan gerçekten her şeyi dolu dolu yaşadığımız bir yerdi. Bir daha imkan olsa gideceğim ilk yer benim için. Memleketimiz gibiydi Pakistan. Bu anlamda yaşadığım bir hadiseyi paylaşmak isterim. Anaokulunda idareci olduğum için kayıtları da ben alıyordum. Velilere önce okulumuzu, kendimizi, misyonumuzu, niçin orada olduğumuzu anlatıyor; sonra da kayıt alıyoruz. Pakistan’da eğitimde çok büyük bir rekabet vardır çünkü yerli ve yabancı çok fazla özel okul var. O yüzden bilhassa bizi yeni tanıyanlara kendimizi, okulumuzu, çocukların geleceğine yapacağımız katkıyı çok iyi anlatmamız gerekiyordu. Daha önce bir çocuğunu bize veren bir aile sonrasında diğer çocuklarını da göndermekte tereddüt etmiyordu ama ilk defa çocuğunu getirenlere doğru tanıtım yapmak önemliydi. Çocukların geleceğine yönelik planları, ulaşabilecekleri hedefleri anlatınca aileler mest oluyorlardı. 

KAYIT İÇİN GELEN BİR VELİ BENİ RÜYASINDA GÖRMÜŞ MEĞER

Yine bir kayıt döneminde okuldaki odamdayım. Kapım açık olduğu için gireni çıkanı görüyorum. Ana kapıdan bir beyle hanımının gülümseyerek girdiklerini gördüm. Aslında Pakistanlılar genel olarak gülümser ama bu aile sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi geliyordu. Önce sekreter arkadaşın yanına geçtiler. Sonra arkadaş geldi, “Hocam beraber görüşmek istiyorlar.” dedi. Odama davet ettim. Kadın Patan’mış, İngilizce ve Urduca bilmediği için onunla konuşamadık. Kocası gazeteci, gayet güzel İngilizce konuşuyor. Daha konuşmaya başlarken ilk olarak “Ben sizi gördüm!” dedi. Çok kişiyle tanıştığımız için şaşırmadım buna ama tanıştığımı hatırlamıyordum. “Kusura bakmayın hatırlayamadım, nerede görüşmüştük?” deyince “Rüyamda gördüm!” dedi adam.

Sonra durumu şöyle anlattı: “Bizim on yıldır çocuğumuz olmuyordu. Sonra bir kızımız oldu ve o şimdi okul yaşına geldi. Hangi okula göndereceğimize bir türlü karar veremedik. Defalarca istihareye yattık eşimle. (Pakistan’da istihareye çok önem verirler. Her türlü kararda istihareye yatarlar.) Bir rüyamda siz ve Pakistanlı bir hanım sarılıyordunuz ve ‘two country one nation (iki ülke tek millet)’ diyordunuz. Rüyamda gördüğüm kişinin siz olduğunuzu şimdi sizi görünce anladım. Bu rüyayı birkaç kere gördüm ama bu sözün ne demek olduğunu anlamadım. Tanımadığım iki kadın rüyamda bana bu sözü söylüyor, anlamıyorum. Hanıma anlattım. O da bir şey çıkaramadı. Sonra bir arkadaşıma anlattım. ‘Two country one nation, Pak Türk Okulları’nın sloganı’ dedi. Pakistan’da Türk okulu olduğunu bile bilmiyordum. Arkadaşım ‘Senin eve giderken yol üzerinde sağ tarafa bak, tabelasını göreceksin’ dedi, burayı tarif etti. Oradan geçerken baktım ve Türk bayrağını gördüm. Hanımla size gelmeye karar verdik. İçeri girerken bir de baktım ki, rüyamda gördüğüm kadınlardan biri sizsiniz. Hanıma da gösterdim sizi, ondan gülüyorduk.”

O kadar şaşırdım ki anlattıklarına. Sonra yine “İsterseniz biraz okuldan bahsedeyim.” dedim ama “Biz zaten kayıt yaptırmaya geldik. Okulu anlatmanıza gerek yok. Kayıt için gereken evrakları, ödemeleri vs. rüyamda söylediniz zaten. Fotoğraflara kadar her şeyi getirdim. Bizim kızı kaydedin.” dedi. Bir senelik ödemeyi de peşin yatırdı. Sonra ben çocukla tanışması, küçük bir mülakat yapması için Pakistanlı bir öğretmen arkadaşı çağırdım. Adam onu görür görmez ayağa kalktı, ağlamaya başladı. “Rüyamda sizinle beraber gördüğüm ikinci kişi buydu.” dedi. Rafia isimli o arkadaşımız gerçekten çok hoş bir hanımdı. Allah selamet versin. Hiç kendi çocuğu olmadı. Öğrencileri çok sever, ilgilenirdi. O çocuğu da gerçekten çok sevdi, sahiplendi. Velinin anlattıklarını sonradan onlara da anlattım. O çocuk bizim daimi öğrencimiz oldu. Babası da gazetesinde bu hadiseyi yazdı diye hatırlıyorum.

Devam edecek…

***

İkinci Bölüm: Eğitimci Fatma Esra Tosun (2): Hayrpur’da hiç yabancılık çekmedim

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

1 Comments
Doğan Şubat 22, 2022
| | |
Çok etkileyici bir hatıra, kaleminize sağlık.