Eğitimci Taner Koçyiğit, 2010 yılındaki sel felaketi sonrasında Kimse Yok Mu Derneği’nin Türkiye’den Pakistan’a götürdüğü yardım malzemelerinin nasıl dağıtıldığını yazdı. Ayrıca dağıtım organizasyonu için Pancap Başbakanı Şahbaz Şerif’in verdiği desteği anlattı.
Otuz Dördüncü Bölüm:
Sel bölgesine yaptığımız bu ikinci seferde planımız geceyi yolda geçirip sabah biraz dinlenmek ve dağıtıma başlamaktı. Sabah sel bölgesine ulaştığımızda hem sevinmiş hem de çok üzülmüştük. Sevinmiştik çünkü sular artık çekilmişti ve çamurlu yollardan da olsa artık botlara gerek kalmadan yardımları dağıtabilecektik. Üzülmüştük çünkü yol boyunca birçok yardım kamyonunun düzensiz dağıtım sonucu selzedeler tarafından yağmalandığını gördük. Hatta bir yerli arkadaşın dediğine göre, bazı yardım kamyonlar gerekli koruma sağlanmadığı için getirdiği malzemeleri yol kenarına bırakıp geri dönmüştü.
Sel bölgesine yaklaştığımızda bir kontrol noktasında güvenlik görevlileri konvoyumuzu durdurdu ve “Buradan ileriye gidemezsiniz çünkü yağmalar var. Kamyonları valiliğin bahçesine götürüp boşaltın. Hem siz yabancısınız kesinlikle izin vermeyiz, giderseniz başınıza geleceklerden sorumlu olmayız!” dediler. Bunun üzerine pek ümitli olmasak da Muzaffargarh valisinin ofisine gittik. Vali beye yardım kamyonlarından bahsedip izin verilmesini ve hatta bize gerçekten mağdur olan bir bölgenin tahsis edilmesini istedik. Öyle de oldu. Vali beyi ikna etmek pek kolay olmadı ama bir dahaki yazıda anlatacağım argümanları kullanarak ikna etmeyi başardık ve onun talimatı ile konvoyumuza yollar açıldı. Bize söylenen Muzaffargarh’ın Khojawala köyüne gitmeye karar verdik. Muzaffargarh valisini ziyaretimizin ardından bize yardım anlamında bütün kapılar açılmıştı. Peki vali bey neden bize güvenip, dağıtım ve yardım konusunda tecrübeli olduğumuza inandı ve yolların açılmasına izin verdi? Sebebi, bizim önceden diğer öğretmen arkadaşlarla yaptığımız hazırlıktı.
Kimse Yok Mu’nun 43 tonluk yardımı havaalanında
Kimse Yok Mu Derneği’nin Türkiye’de yapmış olduğu yardım çağrısı karşılık bulmuştu. Cömert Türk halkı büyük bir uçağı dolduracak kadar yardımı kısa zamanda toplamış ve Pakistan’a göndermişti. Sel felaketinin üzerinden daha 15-20 gün geçmişti ama Kimse Yok Mu’nun43 tonluk yardımı uçakla Lahor Havalimanı’na inmişti. Biz de uçağı ve beraberinde gelen yetkilileri karşılamak için havaalanının özel bölümünde beklemeye başladık. Uçak indiğinde dernek yetkilileri bize selzedeler için getirdikleri malzemeleri Lahor’daki yerel hükümete teslim etmek istediklerini söylediler, çünkü dağıtımı koordine edecek hazırlıkları ve gerekli insan güçleri yoktu. Malzemeleri teslim ettikten sonra sel bölgesinde birkaç gün inceleme yapıp Türkiye’ye döneceklerdi.
Bunun üzerine bizim kendilerine bazı uyarılarımız oldu. Devlet kurumlarının henüz yardım dağıtımını organize edecek imkanı olmadığını malzemelerin gerçek sel mağdurlarına ulaşmama ihtimali bulunduğunu ifade ettik. Dernek görevlisi arkadaşlar bu sözlerimizi pek dikkate almamıştı ama bizim de bu değerli emanetleri zayi etmeye hiç niyetimiz yoktu. Çünkü buna sel bölgesinde bizzat şahit olmuştuk. Yardım kuruluşlarının devlete teslim ettiği birçok malzeme daha mağdurlara ulaşmadan satılmak üzere pazarlara düşmüştü. Medyada da kamu görevlilerinin bu konuda çok dikkatli davranmadıklarına yönelik haberler çıkmıştı.
Pencap Başbakanı: Deponun bir anahtarını Taner’e verin
Arkadaşlarla oturup bir plan yaptık ve ‘Pencap Eyalet Başbakanı Şahbaz Şerif’i ziyaret edip bu işi en yetkili noktadan halletmemiz lazım’ diye düşündük. Başbakan’a ‘sel yardımları konusunda Türkiye’den uzman bir ekip geldiği ve malzemelerin devlete verilmesi konusunda görüşmek istediğimiz’ notunu ileterek bir randevu aldık.
Başbakan Şerif ile gerçekleştirdiğimiz toplantıda kendisine ir sunum yaptık ve devlete emanet edilen yardımların listesini verdik. Sonrasında aramızdan bir arkadaşı Kimse Yok Mu Derneği’nin temsilcisi olarak başbakana tanıttık. Bu arkadaşımız başbakana bir ricada bulundu ve “Tüm malzemelerin PakTürk Okulları’ndan temsilcilerle birlikte dağıtılmasını istiyoruz. Onların haberi olmadan depodan hiçbir malzemenin çıkmasını istemiyoruz.” dedi. Başbakan Şerif de yetkililere şu talimatı verdi: “Deponun bir anahtarını Taner’e verin, ondan habersiz kimse bir şey almasın. Tüm devlet imkanlarını da seferber edin, ne ihtiyaçları olursa dağıtım sırasında mutlaka destek sağlayın.” Devamında bana dönerek, “Eğer bir sorunla karşılaşırsan direk bana ulaşabilirsin” demesi zaten tüm kapıların sonuna kadar açılmasına yetmişti. Bizim isteğimiz, dertsiz başımıza dert almak değil bu kıymetli malzemelerin gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmasıydı ve bu toplantı sonunda isteğimize kavuşmuştuk.
Depolar gelen yardımlara yetmedi
Sel bölgesine yapacağımız ikinci ziyaret öncesinde elimizde Türkiye’den gelmiş çok değerli malzemeler ve bazı temel gıda maddelerinden çok fazla vardı. Okuldaki depolar ve devletin sağladığı depolar dolmuştu. Bu malzemeleri saklamak için artık yeterli kapalı alanımız kalmamıştı. Bunun üzerine, vakfımızın mütevelli heyetinde bulunan, halı fabrikası sahibi bir iş adamından destek istedik. Sağ olsun bizi kırmadı ve fabrikasına ait büyük hangarları Türkiye’den gelen konteynerlerin istifi için kullandık.
Yardım malzemeleri her geçen gün artarak gelmeye devam ediyordu. Fakat örneğin gelen çadırların nasıl kurulacağını, jeneratörlerin nasıl çalıştırılacağını bilmiyorduk. Bunun üzerine bir teknik ekip kurduk ve bu ekibin işi sel bölgesindeki mağdur insanlara çadırlarını yapıp teslim etmek veya selzedelere öğretip kendilerinin yapmasını sağlamaktı. Salih Bey’in öncülüğünde kurulan bu teknik ekip hemen küçük ve büyük çadırlardan okulun bahçesine birer tane kurdu. Çadırlar büyük ve sağlam olduğu için birini kurmak yaklaşık üç saatlerini almıştı.
Valinin ikna olmasını sağlayan çadır
Muzaffargarh valisi ile görüşürken Salih Bey’i Kimse Yok Mu Derneği’nin teknik müdürü, Mehmet Ali Bey’i lojistik müdürü ve diğer arkadaşları da başka unvanlarla tanıtmıştık. Valinin ikna olması için prototip çadırlardan birini valilik bahçesine on dakika içinde kurmuş ve sistemin nasıl çalışacağını tatbik ederek göstermiştik. Bunun üzerine bizim gerçekten önemli bir yardım kuruluşundan geldiğimize kanaat getiren vali bey bize referans olarak sel bölgesinde tüm kapıların açılmasını sağladı.
Peki Kimse Yok Mu Derneği bu yaşananların ne kadarına vakıftı? Aslında detaylara hakim olmasalar da onlar adına yardım dağıttığımızı ve hiçbir malzemenin zayi olmaması için büyük fedakarlık gösterildiğini biliyorlardı. Bu sebeple derneğin logolu yeleklerini kullanmamız için bize bırakmışlardı.
Devam edecek…
***
Otuz Üçüncü Bölüm: Sel gibi yağan yardımlar ve afet bölgesine yaptığımız ikinci sefer
No Comment.