‘Türk okulları Pakistan’a daha ılımlı bir İslâm vizyonu sunuyor’*

Şair Eltaf’ın ‘Türkiye sevgisi’*
Şubat 6, 2021
Pakistan çiçekleri yollarını bulabilsinler diye (Ses)
Şubat 8, 2021

‘Türk okulları Pakistan’a daha ılımlı bir İslâm vizyonu sunuyor’*

(*) Sabrina Tavernise imzalı bu haber, 4 Mayıs 2008 tarihinde ABD’nin The New York Times gazetesinde yayınlanmıştır.

Pakistan’da namaz kılmak Türkiye’li Müslüman öğretmen Mesut Kaçmaz için hiç kolay olmadı.

Evinin yakınındaki camiyi denedi, ancak insanların basması için yere İsrail ve Danimarka bayrakları boyanmıştı. Çalıştığı yerin yakınındaki camide bir daha kravatla girmemesi konusunda uyarıldı. Her yerdeki Pakistanlılar onun sakalı olmadığı için Müslüman olmadığını varsayıyor.

“Öldür, dövüş, vur” diyen Kaçmaz ekliyor, “Bu, İslam’ın yanlış bir yorumu.”

Ancak bu görüş, İslam’ın geleceği için bir sınır ülkesi olan ve 1980’lerden beri Suudi ve Amerikan parasıyla beslenen okulların İslami radikalizmi toplumun en yoksul kesimlerine yaydığı Pakistan’da yaygın. Okuryazarlık oranı sadece yüzde 50 olan ve devlet okulu sistemi çökmeye yüz tutan ülke özellikle savunmasız.

Kaçmaz, bu savaş alanına tamamen farklı bir İslam vizyonuyla gelen ve ılımlı ve esnek bir vizyonla birlikte, Batı ile bir arada yaşama düşüncesine sahip bir grup Türk eğitimciden biri. Müslüman Barış Gönüllüleri gibi, bu yaklaşımı şu anda 80’den fazla Müslüman ve Hıristiyan ülkede kurulmuş olan okullarda teşvik ediyorlar.

Bu çabaları, istikrar durumu ve köktendinciliğe karşı savunmasızlığı Amerikan dış politikasının ana uğraşları haline gelen bir nükleer güç olan Pakistan’da önemli. Kabile bölgelerinin Taliban ve El Kaide için bir sığınak haline geldiği ülkede köktendinciliğe karşı savaş, tamamen gençlere ve alabilecekleri eğitime dayanıyor.

Pakistanlıların hepsi çocuklarını ücretsiz olan ancak kitap ve üniforma için ücret gerektiren devlet okullarına gönderemiyor. Bazıları çocuklarını yardım kuruluşları gibi bedava yiyecek ve giyecek sunan medreselere veya dini okullara göndermeyi yeğliyorlar. Bu medreselerin birçoğu sadece eğitimle meşgulken, bazılarının radikal gündemleri bulunyor. Aynı zamanda, büyüyen bir orta sınıf, kaotik ve yetersiz finanse edilen devlet okullarını reddediyor ve yeni bir dizi özel okul arasından seçim yapıyor.

On yıl önce ilk açıldıkları günden bu yana Pakistan’da yedi şehre yayılan Türk okulları, ülkeyi kendi başlarına dönüştüremiyor. Ancak aşırı İslamcıların etkisini azaltmaya yardımcı olabilecek alternatif bir yaklaşım sunuyorlar.

Matematik ve fen bilimlerinden İngiliz edebiyatı ve Shakespeare’e kadar İngilizce olarak öğretilen derslerle güçlü bir Batı müfredatı takip ediyorlar. Devlet tarafından zorlu tutulan İslamiyat derslerine ek başka bir din eğitimi vermiyorlar. İngiliz tarzı özel okullardan farklı olarak, öğretmenlerin yaşam tarzı ve namaz konusunda örnek olduğu yurtlarında İslam’ı teşvik ediyorlar.

Yeni okullarda çalışan bir Türk olan Erkam Aytav, “Bilim namına Batı’da ne varsa onu çocuklarımıza öğretelim” diyerek ekliyor: “Ama çocuklarımız dinlerine de sahip çıksınlar.”

Bu yaklaşım, Pakistan’daki çocuklarının Batı ile kimliklerini kaybetmeden rekabet edebilmelerini isteyen ebeveynlere hitap ediyor. Afgan sınırına yakın bir sınır şehri olan Kueta’da yaşayan emekli bir Urduca profesörü olan Allahdad Niazi, oğlunu seçkin ama hem otoriter hem de İslam’ı yeterince teşvik etmeyen bir askeri liseden alarak PakTurk adlı Türk okuluna kaydetti.

Karaçi’nin fakir bir mahallesinde bulunan bir PakTürk okulunun müdürü Mesut Kaçmaz ve eşi Meral hanım evlerinde. (Foto: Carolyn Drake, The New York Times)

Kueta’daki evinde yerde oturan Niazi, “Özel okullar oğullarımızı iyi Müslümanlar yapamaz, din okulları da onlara modern eğitim veremez. PakTurk her ikisini de yapıyor” diyor.

Bu okul model, bir Türk İslam alimi olan Fethullah Gülen’in fikri. Türkiye’de milyonlarca takipçisi olan 69 yaşındaki Gülen, İslam’ın içe dönük Sufizm geleneğinden geliyor. Laik Türk yetkililerle problem yaşamasının ardından 2000 yılından beri Amerika Birleşik Devletleri’nde sürgünde yaşıyor.

Aytav’a göre Gülen’in düşüncesi “bilim olmadan dinin radikalleşeceği ve din olmadan da bilim körleşerek dünyayı tehlikeye sürükleyeceği” yönünde.

Okullar, Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 1920’lerde İslam halifeliğini kaldırmasından sonra, geçen yüzyılda en modern halini almış bir Türk Sufi felsefesini hayata geçiriyor. İslam düşünürleri buna Batı bilimini savunmaya çalıştıkları dine eklemeye çalışarak yanıt verdiler. 1950’lerde Seyyid Kutub gibi Arap İslam entelektüelleri Batı’yı kesin bir şekilde reddederken, Said Nursi gibi Türkler Batı’yla bir arada yaşamanın yollarını arıyorlardı.

Radikalizmle kendisi ciddi bir mücadele içinde olan ve giderek genişleyen bir şehir olan Karaçi’de – Amerikalı muhabir Daniel Pearl burada öldürüldü ve buradaki ünlü Binori medresesinin Üsame bin Ladin’i koruduğu da iddia ediliyor – bu iki yaklaşım her gün rekabet ediyor.

Türk okulu, şehrin güneyinde ve sakinleri çoğunlukla Peştunlardan oluşan yoksul bir mahallede bulunuyor. 10 ay önce müdür olan Kaçmaz, işine neredeyse başlar başlamaz problemle karşılaştı. Yerel halk, kravatları ve sinekkaydı traşlı yüzleriyle Orta Amerika’dan gelmiş matematik öğretmenlerine benzeyen Türklerden şüphelendiler.

Okulun Pakistanlı müdür yardımcısı Ali Showkat bu konuda, “Bana defalarca sordular: ‘Müslümanlar mı? Namaz kılıyorlar mı? Geceleri içki içiyorlar mı?” diyor.

Keçiler okulun girişine yakın çöp yığınlarının üzerinde kestirirken Kaçmaz, yerli bir dini liderden insanların okulun yanına çöplerini atmalarını önlemek konusunda yardımını istedi. En sonunda çaresizlikten okulun dış duvarına bir hadis-i şerif meali astı: “Temizlik, imanın yarısıdır.” Bir camide namaz kıldıktan sonra iki genç onu takip etti ve ona İslami olmadığı için bir daha camiye kravatla girmemesini söyledi.

Bir yandan da aracını iş gününde trafiğin en yoğun olduğu karmaşık trafikte süren Kaçmaz, “Onlara, ‘Bana Kuran’da giydiğim şeyin yasak olduğunu belirten bir ayet gösterin’ demiş. Dahası her iki genç de gözlük takıyormuş ve Kaçmaz onlara Allah kelamına göre kravatla gözlük arasında hiçbir fark olmadığını söylemiş.

“Sözlerinin ardında hiçbir hadis referansı yoktu” diyen Kaçmaz ekliyor: “sadece yanlış anlayış vardı.”

Bir İslâm alimi olan Fethullah Gülen’in felsefesini izleyen Türk okulları ağının parçası Pakistan’daki Karaçi PakTürk Okulu’nun avlusunda. (Foto: Carolyn Drake, The New York Times)

Bu yanlış anlayış, ardından gelen radikalizmle birlikte, Kueta’nın en fakir semtleri üzerinde kol geziyor. Dindar bir aileden gelen 31 yaşındaki İslamiyat öğretmeni Abdul Bari, elektriği ve suyu olmayan bir mahallede yaşıyor. Aşiretinden iki erkek kardeşin bir intihar görevinde öldürülerek annelerini dilenci durumuna düşürmelerinden ötürü onlara çok kızgın olan Bari, bir Müslüman’ın ilk görevinin annesine ve ailesine karşı olduğunu vurguluyor.

“Milletimizin sabrı yok” diyen Bari, 12 yıl önce babasını aniden kaybetmesinin ardından yedi küçük kardeşini büyütmüş ve kardeşlerinden birinin eğitim alması gerektiğine inanarak onu Türk okuluna kaydettirmiş.

Türklerin eğitime yoğunlaşmasından ötürü memnuniyetini dile getiren Bari, hayalinin kardeşi Sadettin’in aileyi yoksulluktan kurtarması ve ufkunu dinin ötesine genişletmesi olduğunu belirtiyor. Bari’nin hafız unvanı, onun resmi bir eğitimi olmamasına rağmen tüm Kuran’ı hatmetmiş olduğu anlamına geliyor. Diğer iki kardeşi de hafız. Babaları imamdı.

Bari, neredeyse tüm sakinlerinin okuma yazma bilmediği ve onun seçimlerini çoğu kez onaylamadığı bir mahallede misyonunu tamamen kendi başına yürüttüğünü söylüyor. Aşırılığa karşı sürekli tetikte olan Bari, bir keresinde kardeşi Sadettin’i tasvip etmediği çocuklarla uçurtma uçurduğu için cezalandırmış. Bu zamanlarda ise aynı genç Türk okulundaki öğrenci yurdunda yirmi dört saat boyunca denetim altında.

Türkler için “Aşırılığa tamamen karşılar” diyen Bari ekliyor: “Onlar gerçek Müslümanlar. Kardeşimi gerçek bir Müslüman yapacaklar. İnsanlarla adalet ve bilgelikle ilgilenecek. Sabırsızlıkla değil.”

Suudi Arabistan’daki Medine Üniversitesi’nden mezun olan Kueta’lı bir din alimi olan Matiullah Aail, cehaletin Müslüman dünyasının peşini bırakmayan sorunların sebeplerinden birisi olduğunu söylüyor.

Pişin ilçesinde çalışan bir hükümet yetkilisi olan Tarık Beluc, Kueta’nın başkenti olduğu seyrek nüfuslu Belucistan eyaletinde okuma yazma oranının yüzde 10’un altında olduğunu söylüyor ve ilçedeki çocukların yaklaşık yarısının medreselere gittiğini tahmin ediyor.

Aail, “Doktorların ve avukatların diplomalarını göstermek zorunda olmalarına karşın, konu mollalar olunca, kimse onlardan eğitim belgelerini sormuyor. Bilgileri yok ama etkililer” diyor.

Gülen ve takipçilerine göre bu İslam’ın, İslam ile şekillenmiş olanlar tarafından bile, çarpık yorumlanmasına neden oluyor.

Okullarda çalışan bir Türk yönetici olan Kâmil Türe ise “Kutsal kitabımızın tamamını ezberlemişler ama manasını anlamıyorlar” diyor.

Kaçmaz söze karışarak “Onların Kur’an’ı nasıl yorumladıkları tamamen bizim vereceğimiz eğitime bağlı” diyor.

Makalelerini içeren ve 2004 yılında yayımlanan bir kitaptaki röportajında Gülen, “Müslümanların yaşadığı ülkelerde, bazı dini liderlerin ve olgunlaşmamış Müslümanların ellerinde İslam’ın kendilerince temel yorumu dışında başka bir silah yoktur. Bunu insanları kendi amaçlarına hizmet eden mücadelelere dahil etmek için kullanıyorlar” diyordu.

Bu sözler kulağa makul gelse de bazı Türkler, Gülen’in okulları kendi siyasi gündemini desteklemek için kullandığını söylüyor. Hareketle ilgili tecrübesi olan tanınmış Türk entelektüellerinden Murat Belge, Gülen’in “Tanrı tarafından seçildiğine içtenlikle inandığını” söylerken Gülen’in takipçilerini ülkeyi yönetmeye hazırlayan seçkinleri hazırlayan “Müslüman Cizvitler” olarak nitelendiriyor.

Gülen hareketiyle ilgili geniş deneyime sahip, Utah Üniversitesi’nde çalışan Türk akademisyen Hakan Yavuz ise daha karanlık bir değerlendirme yapıyor.

Yavuz, “Buradaki amaç aşırı güç sahibi olmak” derken “İktidar modeli Osmanlı İmparatorluğu ve Müslüman dünyasını Türklerin şekillendirmesi gerektiği fikridir” diye ekliyor.

Fakat radikal İslamcılar, uluslar ve sınırlar olmaksızın yedinci yüzyıl İslam halifeliğini yeniden kurmaya çalışırken ve Mısır’daki Müslüman Kardeşler gibi daha ılımlı İslamcılar, bir İslam devleti hedefine ulaşmak için laik demokrasiyi kullanırlarken, Gülen bir milliyetçi olarak seküler Türklerin son derece şüpheli bulduğu bir iddia olan vatandaşların özgürce ibadet edebildiği laik bir demokrasiden fazlasını istemediğini söylüyor.

Okulları hala Türk iş adamları tarafından zengin bir şekilde destekleniyor. Nijerya’da oteller inşa eden armatör M. İhsan Kalkavan, Nijeryalı seçkinlerin çocuklarını cezbettiğini söylediği Gülen okullarının finansmanına yardımcı olmuş.

İstanbul’daki ofisinde Kalkavan, “Eğitim deneyimizi başka ülkelere götürdüğümüzde kendimizi tanıtıyoruz. ‘Bakın, biz terörist değiliz’ diyoruz. İnsanlar bizi tanıdıklarında işler değişir,” diyor.

Kalkavan, Gülen’in Türkiye’deki takipçilerinin sayısını üç ila beş milyon olarak tahmin ediyor. Hareketin kendisi bir tahmin belirtmezken Gülen, görüşme talebini reddetti.

Rusya gibi Hıristiyan ülkelerde de faaliyet gösteren okullar sadece Müslümanlar için değil ve beyan ettikleri amaçlar arasında dinler arası anlayışı geliştirmek de bulunuyor. Gülen, önceki papanın yanı sıra Yahudi ve Ortodoks Hıristiyan liderlerle görüşürken, okullardaki öğretmenler çok kültürlülüğü ve evrensel değerleri vurguladıklarını söylüyorlar.

Müdür Kaçmaz, “Hepimiz insanız” diyor ve ekliyor: “İslam’da her insan çok önemlidir.”

Ebeveynler, Pakistan toplumunun hızla değiştiğini ve giderek daha fazla Pakistanlının bir anlamda ilerde daha çok şey kaybedebileceklerinin bilincinde olmalarından ötürü eğitimin önemini kavradıklarını söylüyor. Oğlu Kueta’daki Türk okulunun bir öğrencisi olan Abrar Awan, kendisinin öğrencilik döneminde mensubu olduğu İslami siyasi partilerin tavrından bıktığını söylüyor. Artık istikrarlı bir işi olan bir devlet çalışanı olarak gerçek hayatın siyah-beyaz ideolojilerden daha karmaşık olduğunu belirtiyor.

Nisan ayında öğrenci babalarıyla yapılan bir toplantıda, “Amerika veya Batı her zaman her hatanın, her sorunun arkasında olageldi” diyen Awan, “Şimdilerde, pratik hayatımda, hataların aslında bizim içimizde olduğunu anlıyorum” diyor.

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.