Nasira İkbal’in unutamadığı bilezik!

‘Sınavdan sonra gökyüzüne bakıp ağlayarak dua ettim’ (Ses)
Şubat 20, 2021
Pakistanlı öğrencinin mezarına neden Türk bayrağı dikildi?
Şubat 23, 2021

Nasira İkbal’in unutamadığı bilezik!

Nasira İqbal (Foto: www.newslinemagazine.com)

Gazeteci yazar Ekrem Dumanlı, 2005’te Zaman gazetesinde yayınlanan yazısında Allâme Muhammed İkbal’in gelini Nasira İkbal ile tanışmasını yazmıştı. Dumanlı aynı yazıda Nasira İkbal’in bir Türk vatandaşının depremzedeler için bağışladığı bileziklerden nasıl etkilendiğini de anlatıyordu.

NOT: 8 Ekim 2005’te Pakistan’da meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki deprem büyük can ve mal kaybına yol açmıştı. 


Bir çift bileziğe dökülen gözyaşı*

Geçen ay Viyana’da düzenlenen bir konferanstan daha önce de bahsetmiştim. ‘Çoğulcu Bir Dünyada İslam’ başlığı altında yapılan konferansa çok önemli davetliler katılmış, çok kıymetli mesajlar sunulmuştu.

Toplantının Viyana’da düzenlenmesi bile başlı başına büyük bir hadiseydi. ‘Hıristiyan Avrupa’ için sembol bir şehir sayılan Viyana’da, binlerce insan, İslam hakkında doğrudan bilgi edinebilmenin ayrıcalığını yaşamıştı…

Konferansta öyle bir tabloya şahit oldum ki haftalardır hatırımdan çıkmıyor. Müslüman aydınların konuşmacı olarak katıldığı oturumlardan birinde söz sırası Nasira İkbal’e gelmişti. Nasira Hanım, bilimsel bir tebliğ çerçevesinde hazırladığı konuşma metninin dışına çıktı ve Pakistan’da yaşanan trajediyi gündeme getirdi. Son depremde 80 bin civarında insanın vefat ettiğini, insanların açlık ve bulaşıcı hastalıklarla boğuştuğunu anlatmaya başladı. Emekli hâkimin sesi titredi, gözleri yaşardı. Pek çok konuya gereksiz bütçeler ayrılmasına rağmen Batı’nın depremzedelere sahip çıkmadığını, geçen her bir dakikanın binlerce insanın hayatına mal olduğunu anlattı ve gözyaşları içinde “Lütfen Pakistan’a sahip çıkın!” dedi. Salondaki hava birden değişmiş, mekâna hâkim olan ilmî soğukluğun yerini, insan sıcaklığı kaplamıştı.

Oturuma ara verildiğinde yeni bir resepsiyon için yollara düşmüştük. Program boyunca Avusturya Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Dışişleri Bakanı konuşmacılar için ayrı ayrı davette bulunmuştu. Dışişleri Bakanı Plassnik’in verdiği yemekte Nasira Hanım ile aynı masadaydık. “Muhammed İkbal ile akrabalığınız var mı?” diye sordum. Emekli hâkim Nasira İkbal’in gözlerinin içi gülüyordu. “Olmaz mı; İkbal’in geliniyim.” dedi. Belli ki kayınpederiyle gurur duyuyordu. O ünlü şairin Türkiye ile, Türkler ile irtibatı üzerine sohbet etmeye başladık. Afganistan’ın Viyana Büyükelçisi de arada bir söze katılıyor, Türkiye ile ilgili izlenimlerini bizimle paylaşıyordu. Fırsatını bulmuşken deprem ile ilgili üzüntümü dile getirmek istedim. İkbal, “Biliyorum, Türkler her zamanki cömertlikleriyle bize sahip çıktı. Bize destek veren ilk ve tek ülke sizdiniz.” dedi ve Pakistan Büyükelçiliği’ne bir vatandaşımızın getirdiği bilezikten bahsetmeye başladı. Hadiseyi hatırlayacaksınız; deprem olur olmaz bir vatandaşımız büyükelçiliğe hanımının bileziklerini götürmüş ve bunu depremzedelere hibe ettiğini söylemişti. Olay basına da aksetmiş; hatta Deniz Baykal o yardımsever kişiyle bir basın toplantısı da yapmıştı…

Küçük bir bileziğin dünyanın bir yerinde kalpleri nasıl yumuşatabildiğini tahayyül edebiliyor musunuz? Aslında yapılan Türk milleti için sıradan sayılabilecek bir fedakârlık. Bu vatanın evladı kendisine ihtiyaç duyulduğuna inandığı an, değil bilezik bütün varlığını o yolda infak edebiliyor. Tarihte binlerce örneği var. Bugün de yüzlerce örnek nakledilebilir. Şu yurt dışında faaliyet gösteren okullar bile başlı başına bir destandır. Gencecik adamlar, mezuniyet belgelerini alır almaz dünyanın dört bir yanına dağılıyor, öğretmenlik yapıyor. Nice mahrumiyetlere göğüs geren yüzyılımızın alperenleri Türkiye sevdasını yüreklerinde bir kor gibi taşıyor. Ve her gittikleri ülkede sevgi adına kıvılcımlar saçıyor. Kırılmıyor, gücenmiyor, küsmüyor; hatta ülkesine yeniden dönmeyi bile düşünmüyor; ata topraklarından belde-i hayal nice ülkeleri kendilerine tavattun ediyor. Ya onlara maddi-manevi destek çıkan insanların azmi, duası, desteği, ümidi?!.. Hiçbir maddi karşılık beklemeden; hatta alkış duyunca hicabından yerin dibine girecek gibi üzülen insanlar, bu ülkenin itibarını her şeye, ama her şeye tercih ediyor. Emeğin kıymetini bilmeyen nâdân, ne bugünkü itibarımızı düşünür ne yarınki değerimizi. Oysa küçücük bir fedakârlık dilden dile, gönülden gönüle misafir olur. Ve bir gün gözyaşları içinde size döner bütün vefa hisleri. İşte o, bir milletin yeniden var oluş sermayesidir; başka bir şey değil! Bu muhteşem sermayenin farkına varmayan, hangi şuuraltı müktesebatımızın farkında ki!

(*) Bu yazı, 1 Aralık 2005 tarihinde Zaman gazetesinde yayınlanmıştır.

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.