Pakistan-Türkiye hattında film gibi bir evlilik hikâyesi

Yıllardır oğlundan mektup bekleyen ‘Baba Nur’
Mart 10, 2021
‘Pakistanlı ev sahibimizin nezaketi endişelerimi boşa çıkardı’
Mart 13, 2021

Pakistan-Türkiye hattında film gibi bir evlilik hikâyesi

Nazmiye ve Doğan Yücel çifti.

PakTürkFile takipçilerinin daha çok araştırma yazıları ile tanıdığı Dr. Doğan Yücel bu kez evlilik hikayesini yazdı. Yücel’in 9 günlük düğün izninde yaşadığı sıradışı olaylar filmleri aratmayacak cinsten.

Onuncu Bölüm:

2005 yılı yazıydı. Aylardan temmuz günlerden pazartesiydi. Bir tanıdığımızın vesilesiyle Ankara’da müstakbel eşimle tanıştık. Bir gün sonra “Evet” dedik. Bir hafta sonra nişanlandık. Nişanın ertesi günü resmi imzaları attık. Ancak nişandan bir hafta sonra Lahor’a dönmek zorunda olmam sebebiyle düğün yetişmedi. Üç ay öncesinden İstanbul’a giden bir arkadaştan boşalan evi kiraladım ve arkadaşın bazı eşyalarını satın aldım. Sonrasında biraz da ısrarla düğün için Türkiye’ye gitmek üzere (5-13 Kasım tarihleri arasında) dokuz günlük izin aldım. Bu süre zarfında düğün işlemlerini bitirip dönmemiz gerekiyordu. O yaz Pakistan’daki öğretmen arkadaşlardan evlenip de düğün yapamadan dönen iki kişiden biriydim. Türkiye’ye cuma sabahı gittim. Cumartesi günü eşimin memleketinde düğün yaptık. Hemen ertesi gün İstanbul’a döndük. Pazar günü de İstanbul’da düğün yaptık. Ardından Lahor’a dönüş hazırlıklarına başladık.

Başkonsolos vize problemini çözemedi

Çarşamba günü Pakistan’ın İstanbul Konsolosluğu’na gittim. Benim 4 ay kadar sonra bitecek tek girişlik çalışma vizem vardı ve yenisini almam gerekiordu. Konsolosluktaki memur, diğer vize bitmeden yenisini veremeyeceklerini söyledi. Ben de öğretmen olduğumu, çalıştığımı, evlenmek için mecburen Türkiye’ye gelmek zorunda kaldığımı anlattım. Memurdan sonra konsolos beyle de aynı şeyleri konuştuk. Başkonsolos beye de vizeyi gösterdim, o da ‘Pakistan’dan çıkış yaptığım için vizemin artık geçerli olmadığını ve ellerinden bir şey gelmeyeceğini’ söyledi. Ertesi gün Ankara’ya gidip elçilikten yeni vize almaya karar verdim. Bir tanıdık vasıtasıyla o dönemin iktidar partisinin Ankara milletvekillerinden birine ulaştık. Yaşadıklarımızı anlattık. Pakistan Elçiliği’nden beni aradılar, aynı şeyleri onlara da anlattım. Sonunda 3. kâtip pazartesi gidip yeni vizemi alabileceğimi söyledi. Pazar akşamı olan uçak biletlerimizi pazartesine kaydırdık. Pazar akşamı otobüsle İstanbul’dan Ankara’ya gittim.

Uçak biletinden fazla taksi ücreti

Sabah elçilikte “Kusura bakma vize verme imkânımız yok, çünkü vize memurumuz mühür ve vize damgasıyla dün Kıbrıs’taki öğrencilerin işlemlerini yapmaya gitti!” dediler. Ben epey ısrar edince eski vizemi iptal ettiler. Yeni bir vize basıp imzaladılar ancak vizem damgasız olacaktı. Bana “Havaalanında dene belki gidersin. Gidemezsen 2 gün sonra vize memuru gelince tekrar alırsın.” diye tavsiyede bulundular. Ancak bütün bu işlerden sonra öğlen olmuştu. Akşam 19.00’da İstanbul’dan kalkacak uçağa yetişmenin tek yolu Ankara’dan uçakla gitmekti. Bir ticari taksi ile 40 km’lik yolu gittim. Taksiye ödediğim ücret o dönemki Ankara-İstanbul uçak biletlerinden fazlaydı, hâlâ unutmam. Havaalanına varınca ilk uçakla İstanbul’a gitmek üzere içeri girdim ama yeni bir sürprizle karşılaştım. İç hatlar terminalinde yangın çıkmış ve bütün uçuşların iptal edilmişti.

Yücel çifti, Pakistan’a döndüklerinde öğrencilerinin kutlama sürpriziyle karşılaşır.

Kalkışa 10 dakika kala bilet ve terminal yangını

Yolcular biraz ısrar edince dış hatlardan iç hat uçuşlarını vermeye başladılar. Benim daha biletim bile yok! Atlasjet uçağının kalkmasına 20 dk. vardı. Eğer o uçağa binersem doğrudan Yeşilköy’e uçacağım ve orada eşimle buluşup beraber Pakistan uçağına yetişebileceğiz. Hemen memurlara gidip bilet istedim ama “Olmaz!” dediler. Ardından Atlasjetin istasyon şefine hemen ödeme yapacağımı ve beni uçağa bindirmesini rica ettim. O da ismimi hemen sisteme girip elime bir biniş kartı verdi. Uçağın kalkmasına 10 dakika kalmıştı. Fakat hızlıca beni uçağa aldılar.

(https://www.hurriyet.com.tr/gundem/esenboga-havalimanindaki-yanginin-yayilmasi-onlendi-3517538)

İstanbul’da Yeşilköy havalimanında eşimle buluştuk. İki biletimizin el valizleri dahil 76 kilo bagaj hakkımız vardı. Deprem felaketine yardım için Pakistan’a giden bir kafile de sıradaydı. Onlardan yüklerimizin bir kısmını kendi biletleri üzerine almalarını rica ettik. “Yeni evliyiz, eşyalarımız var, yardımcı olur musunuz?” dedik, kabul etmediler. Sonuçta uzun uğraşlar sonucu 30 kiloyu ödemek durumunda kaldık. Uçağın kalkmasına da az kalmıştı. O dönemki miktarla toplamda 150 dolar ödedik.

Uçakta bakanlıktan bir tanıdık!

Uçağa bindikten sonra çarprazımda tanıdık birini gördüm. Gülberg’teki okulumuzun bulunduğu sokağın diğer tarafındaki Pencap Vergi Bakanlığı’ndan bizzat Bakan Sahib’in kendisi. Farsça bildiğinden gelir arada okul müdürümüzle Farsça muhabbet ederdi. Ben de arada muhabbetlerine katıldığım için beni tanıdı. Yol da uzun olduğundan selamlaştık, biraz ayaküstü görüştük. Kendisi ayrıca ticaret de yapıyordu. Bir ticari görüşme için Avrupa ve Türkiye seyahatine çıkmış. O dönem Türkiye’den sadece İstanbul-Karaçi seferleri vardı. Ben biletleri bir gün sonraya alınca Karaçi-Lahor PIA biletlerimiz de değişmişti. Karaçi Cinnah Havaalanı’nda Lahor’a transfer istedik. PIA uçağında yer kalmadığını, 3-4 saat sonraki uçağa binebileceğimizi ifade ettiler. Ancak Bakan Bey kendisi “Bu çift benim misafirlerim.” dedi. Öyle deyince PIA uçuşlarında devlet görevlileri için acil durumlarda kullanılmak üzere ayrılmış koltuklardan ikisini sınıf farkını ödeyerek binebileceğimizi belirttiler. Yüklerimize de ‘öncelikli’ muamelesi yapıp ücret almadılar.

Doğan Yücel, PakTürk Okululları’nda ders verdiği sınıfta. Tahtada öğrencilerin evlilik tebriği.

‘Makam arabası’ ile eve dönüş

Lahor’a giderken Bakan Bey ‘inişte karşılayacak kimse olup olmadığını’ sordu. Kimsenin gelmeyeceğini söyleyince kendisini karşılamaya gelecek makam aracıyla eve kadar bıratırabileceğini ifade etti. Zaten kendileri de Gülberg’e bakanlığa gidiyormuş. Bizim ev de yolunun üzerindeydi. Bakanın makam aracının bagajına yaklaşık 120 kilo gelen valizlerimizi yükledik. Beraber evimize kadar gittik. Bizi çok mutlu etti. Hâlen müteşekkiriz kendisine. Böylece salı sabahı Lahor’da eve varmış olduk.

Okulda yorgunluğu unutturan sürpriz

Akşama kadar ev temizliği, alışveriş vs. işlerle uğraştık. Alışveriş için sokak tavukçularına ve kasaplarına uğrayınca eşim de nereye geldiğini öğrenmiş oldu :). Çarşamba günü okuldaki derslerime devam ettim. Aradan birkaç gün geçince biz ve diğer yeni evli çiftler (toplam 4 çift) için okuldaki diğer öğretmenler pasta hazırlamış. Aynı gün eşime derse girdiğim bir sınıfı gösterdim. Öğrenciler nereden haber almışlarsa tahtaya “Doğan Bey ve Hanımı Hoşgeldiniz, Mutlu Evlilikler” yazmış. Karı koca bizi çok mutlu etmişlerdi; o yorucu sürecin en güzel hediyelerindn biriydi.

Devam edecek…

***

Dokuzuncu Bölüm: ‘PakTürk’te tatil yok!’ sloganımız olmuştu

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.