Eğitimci ve araştırmacı Doğan Yücel, Pakistan iklimini kendi tecrübelerini de ekleyerek yazdı. Muson yağmurlarının hayatı nasıl etkilediğini, nem ile birleşen çöl sıcağında serinlemek isteyen insanların hangi yöntemleri denediğini anlattı.
Pakistan’ın iklimini üçe ayırmak mümkündür. Çoğunluğu, kuzeyde İndus Irmağı’nın kolları arasında kalan, orta ve güney Pakistan’da İndus’un doğusunda kalan muson iklimi. İkincisi, Sind’in doğusunda Racastan’a sınır olan bölge ve orta ve güney Pakistan’ın batı tarafındaki çöl ve yarı çöl iklimi. Üçüncüsü ise büyük kısmı en kuzeydeki Keşmir Bölgesi’nde yer alan karasal Asya iklimi.
Muson iklimi olan yerlerde haziran sonu gibi muson yağmurları başlar, ağustos ortalarına kadar devam eder. Sanki duştaymış gibi gökten sıcak su yağar. Yağmurlar genelde öğleden sonraları başlar ve birisi yukarıdan kovayla su döküyormuş kadar yoğun olur. Gözle görülecek şekilde bir taraf güneş, diğer taraf perdeyle ayrılmış gibi yağmur altında kalır. Yağmur yağdığı zamanlarda özellikle yoksul kesimden insanlar ellerinde kalıp sabunlarla dışarı çıkar ve yağmur suyuyla yıkanır.
Bu dönem pirinç ekimi zamanıdır aynı zamanda; sıcak ve yağmur. Muson yağmurları çekilince pirinçler büyür ve güz döneminde hasadı yapılır. Ekim, kasım aylarında pirinç sonrası şeker kamışı, hardal veya bostan ekilir. Bunların hasadı da yapıldıktan hemen sonra buğday ekimi başlar ve mayıs ayında yağmurlardan önce hasadı biter. Mango gibi bazı tropikal meyveler de bu tarihlerde yetişir.
En iyi yerler çatı ve balkonlardır
Bu iklimde neredeyse altı ay boyunca gündüzleri gölgedeki hava sıcaklığı 40 derecenin üzerinde seyreder. Geceleri ise sıcaklık sadece 5-10 derece düşer. Dolayısıyla gündüz saatlerinde evlerin içi, akşamları ise dışarısı daha ferahtır. Sabaha kadar soğuyan ev akşama kadar tekrar ısınır. Kliması olmayanlar için en iyi yer çatı veya balkonlardır. Çarpai (4 ayak) denilen basit karyolalarda insanlar yan taraflarına ayaklı vantilatörleri açıp öyle yatar. Sinekten korunmak için bir çarşafla örtünürler. Yaklaşık 35 dereceden sonra sivrisinek de yaşamaz. 🙂 Sabah güneşin ilk ışıklarıyla hemen çatıdan inip eve girmek gerekir. Evlerin çatısı bizim bildiğimiz gibi değildir.
Elektrik kesildiğinde evde jeneratör veya yedek güç kaynağı yoksa kollardan şıpır şıpır ter damaya başlar. Biz, yatarken buzluktan 2 litrelik şişeyi alır eriyen kısımlarını içe içe sabaha kadar bitirirdik.
Maddi imkanı olanlar serinlemek için Keşmir taraflarındaki dağlık yerlere gider. Biz de okul kapanır kapanmaz eş ve çocuklarımızı daha serin diye Türkiye’ye gönderirdik. Aileleriyle Keşmir’e giden arkadaşlarımız da olurdu.
Son 70 yılın en soğuk gününü yaşadık
Bu iklimde çoğu zaman seller meydana gelir. Dışarı çıkacağınız zaman bakarsınız güneş var ama yarım saat sonra araba hareket edemeyecek kadar sel olurdu. Karaçi’de Fuar Merkezi yanında 1 metreye yakın derinlikteki suya girip araba motorunu yakmışlığım vardır. 🙂 2010’daki sel felaketinde Pakistan çok ciddi zarar görmüştü. İndus nehri kenarlarına yapılan setler yer yer yıkıldığından tarım arazileri ve köyler yüzlerce kilometre boyunca su altında kalmıştı.
Kış aylarında ise bu iklimde nadiren sıcaklık sıfıra kadar iner. Lahor’da bir defasında sıfırın altında 1 derece olmuştu. Ertesi gün gazeteler, ‘Son 70 yılın en soğuk günü’ diye manşet atmıştı. Nemli ve sulak bölgedeki bu sıcaklık, kış geceleri her tarafın sisle kaplanmasına sebep olur. Akşam üzeri bir yere gitseniz dönüşte birinin arabanın önünde yürümesi gerekebilir. İnsanlar bu dönemde gece yolculuğa çıkmaz. Ayrıca, sıcaklık 30 derecenin altına inmeye başladığında halk ceket, kaban giymeye başlar veya battaniyeye benzeyen büyükçe şallara bürünür.
24 saat dönen pervaneye alışırsınız!
Aralık, ocak, şubat ayları, Pakistan’da inşaat işleri, düğünler, seminer ve spor etkinlikleri gibi toplu yapılan hemen her türlü etkinliğin yapıldığı zaman dilimidir. İngiltere, Kanada gibi ülkelerden insanlar yakınlarını görmek için çoğunlukla bu aylarda Pakistan’a gelir. Sıcak ve nemli yaz aylarında Pakistan’a ilk gelen herkesin ortak kanaati, ‘kışın soğuk havada birden sıcak hamama girmiş gibi’ hissetmesidir.
Pakistan’ın sıcağı öyle ısıtır ki, birisi cildinize iğne batırıyor sanırsınız. Tavanda 24 saat boyunca dönen pervanenin sesi ilk günlerde çok dikkatinizi çeker. Sonra sesi hiç duymazsınız! Bir iki ay geçtikten sonra pervanenin dönmeyeceği günlerin geleceğine dair umutlar azalır. Klima olmayan evlerde kalırken günde üç defa duş aldığımız zamanlar olurdu. Aynı gömleği ikinci gün giyemezsiniz.
Kimalar 24-26 dereceye ayarlıdır
Yazın Gülberg’te derse girdiğimiz sınıflarda pervaneler öğrencilerin oturduğu taraftaydı, tahtanın olduğu yere uzaktı. Ders anlatırken terden ıslanmayan yerimiz kalmazdı. Beş dakikalık tenefüste yaptığımız ilk iş, -görüşmeye gelen veli, toplantı vb. yoksa- müdür muavininin odasına gidip serinlemek olurdu. Bazen öğrencilerin ödevlerini kontrol için eğildiğimizde defterleri su olurdu. Bazı arkadaşlar alınlarındaki teri silmek için banka kartlarını kullanırdı. 🙂
Klimalalar genelde 24 veya 26 derecede çalışırdı. Normalde Türkiye’den gelen birisi için bu seviye sıcak kabul edilir, ama Pakistan sıcağında dışarıdan böyle bir ortama girince sanki soğuk hava deposuna girmiş gibi hissedersiniz. En sıcak yerlerden birisi Multan’dır. Pakistanlılar Multan için, ‘çota cehennem’ yani ‘küçük cehennem’ veya ‘dünya üzerindeki cehennem’ derler. Hatta, “Multanlılar bu dünyada cehennem ateşini tadıyor, öbür tarafta ikinci defa tatmayacaklar!” diye şakasını da yaparlar.
Ülkenin üçte biri çölle kaplı
İkinci iklim olan çöl iklimi çoğunlukla Beluçistan ve Sind’in doğusunda Hindistan sınırı boyunca görülür. Bu iklimde yazları sıcaklık 60 derecelere kadar çıkar. Bu çöller özellikle Sİnd’deki büyük şehirler için kum kaynağıdır. Çölden getirilen kumlar elenip inşaatlarda kullanılır. Kum, Pakistan’da çakıldan ucuzdur. Ayrıca bu bölgeler Pakistan’ın gaz ve petrol bölgeleridir. Neredeyse ülkenin üçte biri çöllerle kaplıdır. Bitki örtüsü yok gibidir. Hurma çokça yetişir. Nüfus çok seyrektir.
Üçüncü tip iklim ise dünyanın en yüksek sıra dağlarının bulunduğu kesim olan Keşmir’dir. Bu bölgede dünyanın ikinci en yüksek zirvesi gibi pek çok lüksek nokta vardır. Denizden içeri kuzeye doğru yaklaşık 1.500 km boyunca neredeyse bir tepe bile bulunmayan bu coğrafyada Himalaya dağları bir anda yükselir. Yıl boyunca kar kalkmayan zirveler vardır. Bu sıradağlar hem Pakistan hem de Hindistan’ın su kaynağıdır. İndus’un beş kolu da bu dağlardan doğar.
Avrupa’dan dağcılar tırmanmaya gelir
Yüksekliğin fazla olmadığı yerlerde karasal iklim meyveleri yetişir. Peşaver ve İslamabad’ın ilerisinde kar yağan bölgeler başlar. Buralar, insanların yazları gelip kaldığı otel ve pansiyonlarla doludur. Pakistan’daki orman örtüsünün büyük kısmı bu dağların eteklerindedir. Dağlar aynı zamanda domuzdan leopara birçok yabani hayvanın barınağıdır.
İslamabad böyle bir dağın kenarında kurulduğundan geceleri ormandan gelip çöp yiyen yabani hayvanlara rastlamak sıradan bir durumdur. Sıcak yaz aylarında İslamabad Havaalanı, Avrupa’dan gelip Pakistan’daki zirvelere tırmanmaya gelen dağcılara ev sahipliği yapar.