Zaman zaman Pakistan’ın tarihi ve kültürel değerlerini tanıtan araştırmacı Doğan Yücel, bu kez bir süre görev yaptığı Lahor’da metfun bulunan, maddi ve manevi olarak bölgede büyük iz bırakmış kişilerin hayatını kaleme aldı.
NUR CİHAN SULTAN:
Nur Cihan Sultan, kocası Şah Cihangir’in mezarından çok uzakta olmayan bir yerde yatmaktadır. Nur Cihan, 1645’te 68 yaşında ölmüş ve Lahor’daki Şahdara Bağ’da, Şah Cihangir’in türbesinin yakınında kendi inşa ettirdiği türbeye defnedilmiştir. Kardeşi Asaf Han’ın mezarı da yakında bir noktada bulunmaktadır. Mezar, tamamı bizzat Nur Cihan tarafından tasarlanmış ve düzenlenmiş güzel bahçelerinde hem keyifli yürüyüşler yapmaya hem de ziyarete gelen yerli ve yabancı turistleri kendine çekmeye devam ediyor.
Mehr-un-Nisa (1577-1645) Jahangir, evliliklerinden sonra Noor Mahal (Sarayın Pırlantası) adıyla anılmaya başladı. Cihangir, Babürlüler Devleti’ne padişah olduğunda Nur Cihan Begüm (Dünyanın Işığı) ismiyle, Hace Giyas’ın kızıydı. Muhammed Giyas Beg Tehrani ailesiyle birlikte Hindistan’a kaçan ve Ekber Şah’ın kozmopolit sarayında yüksek mevkilere yükselen İranlı bir göçmendi. Cihangir’in saltanatının altıncı yılında padişahla evlendi ve kabiliyetlerinden dolayı kısa süre sonra Babür sarayında gücün merkezi oldu. Kendisi, ‘Sultan Begüm Nur Cihan’ şeklinde mühür ve gümüş sikke basılan tek Babür Hanım Sultanı’dır.
Nur Cihan, Babür sarayının mimari ve kültürü üzerinde kalıcı bir etki bıraktı. Bir şair ve mimar olarak şaheserler ve cennet-asa bahçeler yaptırdı. Cihangir’in ölümüne kadar sarayda son derece etkili bir konum ihraz etti.
CİHANGİR ŞAH:
Cihangir veya tam adıyla Ebü’l-Muzaffer Nûreddîn Muhammed Cihângîr b. Ekber, (D. 31 Ağustos 1569, Fetihpur Sikri – Ö. 28 Ekim 1627, Keşmir), Babürlüler Devleti’nin 4. hükümdârıdır (1605-1627).
Ekber Şah’ın oğlu olup, asıl adı Selim’dir. Küçük yaşta babası Ekber tarafından tahtın varisi ilan edilmiştir. Ama 1599’da, Ekber Dekkan’da iken, bir an önce tahta çıkma isteğiyle ayaklanmıştır. Kendisini doğru yola getirmek isteyen Ebülfazl’ı öldürtmüştür. Babası Ekber ölüm yatağında onun veliahtı olduğunu bir kez daha tasdik etmiştir. Babasının 1605’te ölümü üzerine Selim, ‘Cihangir’ (Farsça: Dünyaya hükmeden) adıyla tahta oturmuştur .
1569’da doğan Selim, babasının ölümü üzerine 1605’te ‘Nûreddîn Cihangir’ unvanı ile tahta çıktı. Ancak oğlu Hüsrev, Sihleri etrafında toplayarak Pencab’ta isyan etti. Cihangir Şah, âsî kuvvetleri Cullandar Nehri kenarında bozguna uğrattı. Yakalanan oğlu Hüsrev’i Burhanpur’a sürgüne gönderdi. Hüsrev, orada 1622 yılında öldü.
İmam-ı Rabbani’yi hapse attırsa da hatasını anladı
Cihangir Şah’ın saltanatının son yıllarında sağlığı bozuldu. Tabiplerin isteği üzerine iklimi daha müsait olan Lahor’a giderken, yolda 28 Ekim 1627 günü vefat etti. Naaşı Ravi Nehri kıyısındaki, Şah Dârâ denilen yerde toprağa verildi. Daha sonra mezarının üstüne büyük bir türbe yapıldı.
Âdil bir hükümdar olan Cihangir, alimleri sever, onlara izzet ve ikramda bulunurdu. Babasının Müslümanlar’a karşı uyguladığı ağır baskıyı kaldırdı. Ancak devrinin büyük âlimi İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî’yi Guwalyar şehrinde hapsettirdi. İki yıl sonra hatasını anlayıp bu büyük âlimi hapisten çıkaran Sultan, 1000 rupye (altın) ihsân edip bağışlanmasını diledi. İmâm-ı Rabbânî’nin Cihangir Şâh’a yazdığı mektuplar, Mektûbât isimli eserinde mevcuttur.
Cihangir Şah, bayındırlık işlerine de önem vermiştir. Agra’dan Etek’e ve Bengâl’e giden ağaçlıklı yollar ve Agra ile Lahor arasında her üç kilometrede bir işaret kuleleri ve sulu gölgelikler yaptırmıştır. Tüzük-i Cihângîrî ismi ile yazdığı hatıratı, kıymetli bir eserdir.
Kendisinden sonra oğlu Şihâbuddîn Muhammed, Şah Cihan unvanı ile tahta geçmiştir. Miras aldığı imparatorluk o dönemde dünyanın en güçlü imparatorluklarından biriydi. Türbesi Lahor’dadır.
Sanat ve kültürün gelişmesini sağladı
Yönetiminin ilk yıllarında ünlü 12 hükmünü çıkararak taşradaki tımar sahiplerinin vergi toplamasını önledi. Issız yerlerde kervansaray ve mescitler, kentlerde de hastaneler yaptırdı. Kendi doğum gününde hayvan kesimini yasakladı. Miras konusunda yeni bir düzenleme getirdi. Konutlara zorla girilmesini önledi, suçluların kulak ve burunlarının kesilmesi gibi cezaları kaldırdı. Halkın elindeki topraklara beyler ve devlet yöneticileri tarafından el konmasını önledi.
Ülkesindeki Fars kültürünün gelişmesini destekledi. Cihangir’in saltanatı sırasında Farsça devlet ve kültür dili olmuştu. İranlı şair, sanatçı, heykeltraş ve müzisyenler Agra’yı İsfahan’ın kültürel düzeyine yükseltmişlerdi. Sultan Cihangir’in mimarideki çalışmaları, diğer Babür imparatorlarına göre sayıca daha azdır. Onun döneminde yapılan eserler arasında Lahor’da Motî Mescid (İnci Cami) ile tamamına yakını beyaz mermerden inşa edilmiş olan, kayınpederi İtimadü’d-Devle için Agra’da yaptırdığı türbe vardır.
Minyatür sanatının korunmasını sağladı. Tüzük-i Cihangiri (Cihangirname, 1683) adlı hatıra kitabında yönetiminin ilk 17 yılını anlatır. Bundan sonraki iki yıllık bölüm katibi Mutemed Han tarafından yazılmıştır. Ölümünü ve şehzade kavgalarını içeren bölümü ise esere Mirza Muhammed Han eklemiştir.
Son.
***
Birinci Bölüm: Lahor’un Aziz Misafirleri (1): Şeyh Abdurrezzak Mekkî ve Kutbuddin Aybek – PakTurkFile
Kaynaklar:
http://wikimapia.org/383429/Mausoleum-of-Empress-Nur-Jehan
No Comment.