Büyük sel felaketi sonrası Dadu’da Kurban dağıtımı

Sel mağdurları için gönderilen tonlarca deterjan ve çocuk bezini ne yaptık?
Mart 16, 2022
Hak ve Hizmet aşığı Prof. Dr. Mujahid Ali Hakk’a yürüdü
Mart 21, 2022

Büyük sel felaketi sonrası Dadu’da Kurban dağıtımı

Eğitimci Doğan Yücel, 2010 yılında yaşanan büyük sel felaketi sonrası Pakistan’da yapılan Kurban yardımlarını yazdı. Türkiye’den gelen misafirlerle Sind eyaletinin Dadu şehrinde dağıtılan kurbanların nasıl organize edildiğini anlattı.

Otuz Birinci Bölüm:

2010 yılında muson yağmurlarının yol açtığı sel felaketinden sonra, PakTürk Eğitim Vakfı’nın Sind eyaletinde yapacağı Kurban yardımı faaliyetlerini biz organize edecektik. Bu minvalde selin ağır vurduğu dört-beş şehri arkadaş sayısınca paylaştık. O dönem Karaçi’ye yeni gelmiş olan Hüseyin Bey ile ben Dadu’da götürülecek yardımları planladık. Dadu, 500 bin nüfuslu, İndus ırmağının kenarına kurulmuş bir şehir. Pakistan’da güvenlik sıkıntılarının en fazla yaşandığı yerler arasında gösteriliyor. Bu bölgenin devamı çöl olduğundan nüfus oldukça düşüktür.

Buradaki yardım organizasyonunu güvenli ve düzgün yürütmek için mutlaka mahalli idarenin yardımını almak gerekiyordu. Bu düşünceyle aynı bölgeden olan dönemin Sind eyaleti eğitim bakanından aracı olmasını istedik. Kendisi okul müdürümüz Mesut Bey’le Türkiye gezisine katılmıştı. Değişik vesilelerle görüştüğümüz bir insandı. Bakanı Dadu’da ziyaret ettik. O gün öğretmenler günüydü, birlikte öğretmenler günü yürüyüşüne katıldık. Bize google haritaları üzerinden selin ulaştığı yerleri gösterdi. İndus kenarında bentlerin yıkıldığı noktaları ve selin Dadu’ya tahmini varış zamanını anlattı. Galiba bir hafta-on gün sonra şehir sular altında kalacaktı. Traktörler, kamyonlar vb. tüm araçlarla köylüler nehre uzak yerlere tahliye ediliyordu. İnsanlar evlerini, eşyalarını, arazi ve hayvanlarını bırakmak istemiyordu. Ama kalırlarsa canlarından olacaklardı. Devlet, kolluk kuvvetlerinin de yardımıyla zaman zaman zor kullanarak tahliyeyi sürdürüyordu.

300 kadar köy sel suları altında kaldı

Aslında Dadu civarında yıkılmış bir bent yoktu, fakat daha kuzeyde Rahim Yar Han civarlarında şehre zarar vermemesi için birkaç yerden kasıtlı yıkılmıştı. Bu sayede sular bendin arkasına geçmişti. Dadu’nun İndus kıyısı tarafına da kum yığınakları yapılıyordu. Bakan beyden yardım faaliyetleri için kolluk gücü ve yardım yapılacak kamp yerleri talep ettik. Tahliyeler sürdüğü ve selin ulaşacağı boyut tam belli olmadığından Karaçi ve Thatta’daki kamplar daha uygundu.

Sel suları hesaplandığı üzere Dadu civarına geldi. Suyun önemli bir kısmı Manchar gölüne doldu. Taşan sular Dadu ile Haydarabad arasında bir noktada tekrar bent yıkılması suretiyle İndus’a akıtıldı. Böylece Dadu’nun merkezi sel altında kalmaktan kurtuldu. Ancak 300 kadar köy 38 km genişliğe ulaşan İndus nehrinin suları altında kaldı. Selin bölgeyi vurması üzerine tekrar yardım faaliyetlerine başladık. Sular daha çekilmemişti. 

Arabayı tekneye zorla sığdırıp sel sularını aştık

Yola çıkmadan birkaç gün öncesinden Sind eyaleti milli eğitim bakanından Dadu valisinin irtibat numarasını aldım. Kendisine telefonla ulaşarak yardım konusunu görüşmek üzere randevu talep ettim. Bize verdiği saatte görüşmek için bir gün önce yola çıkmalıydık. Karaçi’deki arkadaşların, “Şahsi araçla gelmeniz güvenli olmaz!” uyarısı üzerine kiralık bir araba ayarladık. Yolculuğa iki kişi çıktık. Dadu yolunda sel sularının tahliyesi için Manchar gölü yakınında bent devlet tarafından yıkılmıştı. Dolayısıyla sel suyunu tekneyle aşmak mecburiyetindeydik. Herkes tekne ve kayıklarla bendin diğer yakasına geçiyordu. Orada taşımacılık yapan küçük bir tekneyi kiraladık. Ancak teknenin genişliği arabanın uzunluğundan azdı. Arabayı tekneye uzunlamasına yerleştirdik. Aracın tekerleri teknenin kenarlarına sabitlendikten sonra 10 dakika süren tekne yolculuğu başladı. Her ihtimale karşı arabadan inmiştik. Nasıl bu işe cesaret ettik hala bilmiyorum. Neyse ki araba düşmedi. Sonraki seferlerde daha büyük tekneler kiraladık.

Şehirdeki iki otelden biraz daha iyi olanına yerleştik. Sabah valilik binasına gidip vali beye sel ve Kurban’la ilgili planlarımızı anlatıp yardımlarını talep ettik. Kendileri ziraat müdürünü aradı ve bize yardımcı olmasını istedi. Ardından ziraat müdürünün ofisine geçtik. Kendisi bizi çok sıcak karşıladı ve kuruma ait bir ahırı beğenirsek bize tahsis edebileceklerini söyledi. Ahırı görmeye gittik, rahatlıkla 1000 hayvanı barındırabilecek büyüklükteydi. Ayrıca ağılların önünde kurban kesmeye elverişli çok büyük bir bahçe ve etleri depolamak için bir bina mevcuttu. 

İki ay öncesinden kurbanlıklar temin edildi

Karaçi’ye döndük. Dadu’ya beraber gittiğimiz Hüseyin Bey ile birlikte bize 300 büyükbaş hayvanın kesim ve dağıtım işi verildi. Kurban Bayramı yaklaştıkça fiyatlar artıyordu, bu yüzden kurbanlıkları alacak olan Türkmen tanıdığa anlaştığımız ücretin bir kısmını önden verdik. Kendisi çevre illerden topladığı kurbanlık hayvanları iki ay öncesinden kamyonlarla Dadu’da ziraat müdürüyle anlaştığımız yere getirmeye başladı. Yem ve saman gibi ihtiyaçlarını temin etti.

Günler geçti, Kurban yaklaştı. Aradan geçen iki ay içerisinde sekiz saat mesafedeki Dadu’ya birkaç defa daha gittik. Artık kendi arabamla gidip geliyorduk. Bir hafta kadar önce son kez gittik. Ziraat müdürlüğünden baytarlar, dişi kurbanlık hayvanları gebelik bakımından kontrol etti. Gebe olan hayvanların yerine başka hayvan verdiler. Kesim yerinde kullanılmak üzere yapılacak alışverişler için iki üç gün önce tekrar gittik. Dadu pazarından dağıtım için poşet, bıçak vb. diğer ihtiyaçları aldık.

PakTürk öğrencileri, misafirleri Türkçe şarkılarla karşıladı

Dadu’ya bizimle beraber Denizli, İstanbul, Danimarka ve Londra’dan kurban bağışına aracılık eden iş adamı derneklerinden idareciler ve iş insanları gelecekti. Bu vesileyle Karaçi’ye döndük. Karaçi’de gelecek grupların karşılanması, kurban kesim yerlerine intikal ettirilmesi gibi görev paylaşımlarını uçakların geliş saatlerine göre yaptık. Bazı gruplar da Karaçi üzerinden başka şehirlere gidecekti. Onların da Karaçi’de karşılanıp otobüs veya uçakla aktarımları gibi işlemler vardı. Dadu’ya gidecek grupları iki minibüsle aldık. Onlar için PakTürk Okulları’nın Cliffton şubesinde öğrenciler Türkçe şarkılar söyledi, şiirler okudu, “Hoş geldiniz!” dediler.

Dadu’da misafirleri bizim daha önce kaldığımız 2 yıldızlı otele yerleştirdik. Arife günü valiliğin toplantı salonunda akşam yemeği verdik. Ardından nafile olan kurbanları geceden kesmeye başladık. Uçakları daha önce kalkacak olan bir grubu kurban kesim yerine gönderdik. Otelde bütün odaları doldurduğumuz için Hüseyin Bey ve benim için sadece bir büyük yataklı oda kaldı. İki gece o odada baş ve ayaklarımız ters yönde uyumak zorunda kaldık. Sabahleyin geceden giden grup geri geldi. Otelle kesim yeri arasında 2-3 kilometrelik bir mesafe vardı. Sabah kahvaltıdan sonra kesilen etlerin çadır kamplarında dağıtımı için gelen misafirleri kamyonetlerle polis eşliğinde gönderdik.

Çikolata dağıtırken kendimi kumların arasında buldum!

İngiltere’den gelen misafirler yanlarında çocuklara dağıtmak üzere şekerleme, çikolata, oyuncak gibi şeyler getirmiş. Onlara “Sakın ha, güvenliğiniz için kamyonetten inmeyin!” diye tembihledik. Ancak birkaç kişi “Bir şey olmaz” diyerek kamyonetten inip çocuklara şekerleme, çikolata vermeye çalışmış. Başına neler geldiğini sorunca “Çocukları sıraya dizdim. İlk 3-4 tanesine çikolata, balon, oyuncak gibi hediyelikleri veriyordum ki dördüncü çocuktan sonrasında kendimi kumların içinde kaybolmuş olarak buldum:)” dedi. Kurban kesimi üçüncü gün öğlene kadar devam etti. Akşam uçakla dönüleceği için bir kısım paketlenmiş etleri il ziraat müdürünün gözetiminde dağıtılması için bıraktık. Yola çıktık ama akşam yapılan kurban programına yetişemedik. Burada Kurban kesimine gelen misafirler görüşlerini paylaşmış.

Devam edecek…

***

Otuzuncu Bölüm: Samsun’dan Karaçi’ye uzanan bir sağlık köprüsü

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.