Kalbimde İz Bırakan İnsanlar 2: Neden bunu desteklemeyelim?

Pakistanlı İş Adamları: Kalbimde Silinmez İzler Bırakan İnsanlar
Nisan 19, 2025
PakTurk’ten İlk Hatıra Kitabı: Pak Hatıralar / Pak Memories
Mayıs 1, 2025

Kalbimde İz Bırakan İnsanlar 2: Neden bunu desteklemeyelim?

Sponsorlarımızla ne kadar çok irtibatta kalırsak ve onları gelişmelerden haberdar edersek, o kadar iyi olur diye düşünürdük. Böylece hem desteklerinin boşa gitmediğini görürler hem de desteklerini artırırlardı.

Pakistan’da insanların zaten infak kültürü vardı. Bu kültür, diğer ülkelere göre çok daha yerleşmişti. Bazıları belki namaz kılmazdı ama zekâtını hesaplar ve verirdi. Bu hassasiyetlerini hep takdir etmişimdir. Başka yerlerde de anlatmışımdır.

Belki birçok sebepten biri de buydu: PakTürk okulları, tahminim dünyanın başka hiçbir yerinde olmayan bir şeye sahip oldu: yerli insanlardan oluşan bir mütevelli heyeti. Evet, başka ülkelerde de buna benzer yapılar vardı ama genellikle okul mezunları ya da velilerden oluşurdu. PakTürk okullarının mütevelli heyeti ne mezunlardan ne de velilerdendi. Çoğunluğu sonradan tanışılmış, PakTürk okullarının yaptıklarını takdir etmiş ve “Ben de bu işin parçası olmalıyım” demiş insanlardı.

Pakistan’ın seçkin firmalarından birinin sahibi beni yanına çağırdı. Babası ve dedesi sıfırdan kurmuştu bu fabrikayı. Demircilikten başlayıp Almanya ve Amerika’ya araba parçası ihraç eden bir firma haline getirmişlerdi.

 Dedi ki:Kardeşim ile inşaatı bitmek üzere olan H-8’deki kız okulunu ziyaret ettik. Dedim ki: Bak böyle güzel bir şey yapılıyor ama biz dahil değiliz. Biz de bu işin parçası olalım.

Sonra ekledi: Kardeşim ile bir hesapta para biriktiriyorduk, bir gün güzel bir hayır işi yaparız diye. Belki okul, belki başka bir şey… Ama burada zaten yapılmış ve bitmek üzere olan bir okul var. Neden bunu desteklemeyelim?

Ve gerçekten o okul, İslamabad’da benzeri olmayan bir okul binasıydı. Çok güzel, merkezi bir yerdeydi. O gün çok yüklü miktarda bağışta bulundu. Zarfa koyduğu çeki gördüğümde gözlerime inanamadım. Muhasebeciye verdiğimde o da yanlış okudu. Dedim ki: Sıfırları iyi say.

“O parayla okulun bir laboratuvarını kurmuştuk. Okulları inşa ederken, tabiri caizse, Allah’ın izniyle adeta tuğla tuğla bir araya getirerek tamamlamıştık.”

Buna benzer çok güzel hatıralarımız oldu.

Bir keresinde müteahhit bir sponsorumuz Amerika tatilinden döndükten sonra beni çağırdı: Tatile gitmeden önce ailecek harcayacağımız miktarı belirledik. Eşim şu kadar, çocuklar şu kadar, ben bu kadar. Ama tatilde düşündüm, bana düşen kısmı harcamayacağım. Bu parayı Hüseyin’e vereceğim, öğrencilere burs olsun.

O parayı verirken gözlerinin içi gülüyordu. Tatile gidip bu niyetle hiç harcama yapmadan dönmesi mi daha güzeldi, yoksa o parayı bana verirkenki sevinci mi, bilemiyorum.

Pakistan’dan ayrılırmak zorunda kaldığımızda bana şöyle demişti. Kardeşim, siz artık gidiyorsunuz. Çok üzgünüm. Sizin gibi insanlar bir daha hayatımda olmayacak. Ama hep sizi hatırlayacağım ve hayatımın bir döneminde böyle güzel insanlar oldu diyerek hep sizi yâd edeceğim.

Pakistanlı bu güzel iş adamlarından çok şey öğrendim. Hep bir öğrenci gibi beni dinlerlerdi. Ben de onlara bir şeyler öğrettiğimi sanırdım. Onlar bana öyle hissettirirdi.

Bazen projelerimiz ya da fikirlerimiz kafalarına yatmazdı. Ama asla “olmaz böyle şey” demezlerdi.
Şöyle yapsak daha iyi olur. Pakistan’da bu hoş karşılanmayabilir. İnsanlar bunu anlamayabilir.” tarzında açıklayıcı ve yapıcı konuşurlardı.

Örneğin bir sponsorumuz A. Abi, topluluk içinde bizi desteklerdi: “Bizim bilmediğimiz şeyler olabilir. Bu işi götüren sizsiniz, siz daha iyi bilirsiniz.” derdi. Sonra tek başına bizi ziyaret edip kendi fikrini paylaşırdı ama asla ısrarcı olmazdı.

Pakistan’da şirketler genelde aile şirketiydi. Ticari olarak bu belki bir dezavantajdı ama aile içi bağlar Türkiye’ye ve pek çok millete göre çok daha sağlamdı. Baba hayattaysa onun sözü geçerdi. Vefat etmişse en büyük abi babanın yerini alırdı. Çocuklar da şirkette farklı görevler üstlenirdi. Bu yapıyı hep takdir etmişimdir.

Dediğim gibi, o güzel kalpli insanları hep özlüyorum, özlemeye de devam edeceğim. Eşim de çoğunun eşiyle arkadaş olmuştu. Evlerine gider, evimize misafir alırdık.

Ve o günler geldi ve zalim bir rüzgar esti. Pakistan’dan çıkartılıyorduk. O olaylar olurken bazı sponsorlarımız canlarıyla, mallarıyla, sağlıklarıyla bize siper oldular. Hesapları dondurulmuş, ticari gelecekleriyle tehdit edilmişti ama geri adım atmadılar.

Üzerine vazife düşen birkaç tanesi çok dik durmuştu. Ama biliyorum ki diğerlerine de görev düşseydi, onlar da dik duracaktı. Pakistan’dan ayrılırken hepsini tek tek ziyaret edip helallik aldım. Birçoğu bana maddi manevi destekte bulunabileceklerini söyledi. Bazıları zarf içinde para verdi, ben de o paraları yine öğrencilere burs olması için okula teslim ettim. Gideceğim yerde ticaret yaparsam destek sözü verdiler. Bazıları “Biz sana iş veririz, gitme.” dedi. Ama tek mesele iş değildi. Çalışma ve oturma izinlerimiz iptal edilmişti.

Birçok işadamı bana uğurlama programı hazırladı. Pakistan’da bulunduğum süre boyunca birkaç kez görüştüğüm iş adamları bile uğurlama yemeğine gelmişti.

Vedalaşırken bir tanesi bana: Çok üzgünüm. Size sahip çıkamadık. Özür dilerim.” dedi ve gözyaşlarını tutamadı.

Biliyorum ki güçleri yetseydi sahip çıkarlardı. Ama karşılarında koca bir devlet vardı. Devlete karşı çıkılmazdı ki. Biz de karşı çıkmadık. Hukuk içinde, orada kalmak için elimizden geleni yaptık. Çareler tükenince, gençliğimizi verdiğimiz Pakistan’dan kalbimizi orada bırakarak ayrıldık.

Dedim ya, 8 yıl oldu ama anılar hâlâ dün gibi aklımda. Değil 8 yıl, 58 yıl da geçse unutmayacağım o güzel insanları.

0 Comments

No Comment.