Pakistan’da imkânsızlıklar içinde geçen çeyrek asır ve unutulmaz dostluklar (2)

Sevgili çocuklar; gelin yazışalım, yarışalım!
Mart 27, 2021
Azad Keşmir Eski Cumhurbaşkanı’nın PakTürk’ü ziyaret ve teşekkürü
Mart 30, 2021

Pakistan’da imkânsızlıklar içinde geçen çeyrek asır ve unutulmaz dostluklar (2)

Sadullah Bayazit, 22,5 yılını geçirdiği Pakistan’daki Hizmet hayatını anlatmaya devam ediyor. Bu bölümde Peşaver ve Quetta’da çalıştığı günleri yazan Bayazit, öğrencileri, onların aileleri ve Pakistan halkıyla nasıl dost olduklarını paylaştı.

Düğünümüzden itibaren iki yıl Peşaver’de kaldık. Bir yıl nişanlı olarak çalıştığımdan okuldaki arkadaşlar yaz dönüşü hâliyle düğünümüzü merak ediyordu. Okulda çalışan Pakistanlı arkadaşlar da bir taraftan evliliğimin sevinci diğer yandan da düğünümüze katılamamanın üzüntüsü vardı. Birkaç defa “Bu şekilde geçiştirmeyelim bir etkinlik de burada olsun.” dediler ama ayrı bir tören düzenleyemedik. Bizi kendilerinden biri olarak gördüler ve öyle davrandılar. Mübalağa olmaz, arkadaşlar bilir, birlikte çalıştığımız tüm personel  bizleri evlerine, köylerine, çiftliklerine davet etti. Kendi çevrelerine tanıtmak ve tanıştırmak için sıraya girdiler. Çarşı-pazarda “Herhangi bir ihtiyaç var mı?” diye defalarca sordular ve ufacık bir ricada hemen zaman ayarlayıp eşlik ettiler. Akrabalarından birisinin düğünü olsa hemen bize de davetiye hazırlanmış ve çağrılmış olurduk. Hiç unutamadığım şeylerden birisi de Peşaver’deki ‘düğün yemekleri’. Baharatlı ama tatları hep kıvamında olurdu. Bu bölgenin milleti Peştunlar ‘misafirperver’ olarak bilinir ve kendileri de bunu sürekli dile getirirdi. Bizler de adım adım şahit olduk bu güzel adetlerine. O güzel insanların güzellikleri, candanlıkları, sıcakkanlılıkları, misafirperverlikleri, cömertlikleri, yardımseverlikleri… Burada üç beş cümleye veya paragrafa sıkıştırıp geçmek haksızlık olur diye düşünüyorum. Onların güzelliklerini ömür boyunca unutamayız.

Bir güzel hatıramı burada anlatmadan geçemeyeceğim. 1998 yılında bu şehre iki arkadaş beraber gitmek için yola çıktık. Ev tuttuk, ama taşınma ve eşyaları yerleştirme işi elektrik kesilince biraz gecikti. Saat gece yarısı 12 gibi işleri bitirdik. Evimizin yakınında bulunan lokanta ve ‘fast-food’ları gezdik. Hepsi, “Kapatıyoruz!” dedi. ‘Iceberg’ adında bir fast-food lokantasının çalışanları “Paket şeklinde hazırlayıp versek olur mu? Evde yersiniz.” dedi. Tekliflerini kabul ettik. Hamburgerlerin hazırlanma sürecinde lokantanın sahibi beyefendi ile tanıştık. Çok mutlu bir şekilde lokantadan ayrılırken “Yarın gündüz vaktinde uğrayın sizi Türkçe konuşan birisiyle tanıştırayım.” dedi. Biz adeta havaya uçuyorduk. Zihnimizden ‘aradığımızı bulduk!’ diye geçirdik. O yabancı yerde dilimizi bilen birine sahip olmayı sonraki zamanlarda daha iyi anladık. Evimize 5 dk. mesafedeki bu yeri hiç ihmal eder miyiz!

‘Aziz Abi’nin adı her kapıyı açıyordu

Ertesi gün gittiğimizde yakışıklı, endamlı, nezaketli, beyefendi biri olan ‘Aziz Abi’ ile tanıştık. Çok güzel Türkçe konuşuyordu. Gençlik yıllarında Almanya’da iken Türklerle beraber yaşamak zorunda kalınca ne yapsın dilimizi öğrenmiş, Türk’e ne İngilizce öğretebilir ne de Urduca! 🙂 Rabbimizin bizleri o beldede yalnızken, daha ilk günden Aziz Abi’yle tanıştırması ve ayrıca evimize yakın olması büyük ayrıcalıktı. Şehrin en iyi düğün salonları ve lokantası bu aileye aitti. Peşaver şehrinde bilinen bir aile. Nerede bir ihtiyaç olsa veya referans gerekse Aziz Shiraz Abi’nin ismini söylememiz yeterli oluyordu. Daha sonra karşılaştığımızda “Ben size her gün ismen dua ediyorum.” demişti. 

Aziz Shiraz (solda) ve Sadullah Bayazit (sağda).

Peşaver’deki okulumuz Hayatabad semtinde anaokulundan lise son sınıfa kadar eğitim veriyordu. Çok farklı bir hayat ve maddî sıkıntılar altında da olsak hem okuldaki yerli öğretmenler hem de diğer personelin dostluk ve yakınlıkları her şeyin üstesinden gelmemize yardımcı oluyordu. Okulumuzda çalışan yerli bütün öğretmenlerimizi evlerinde ziyaret etmiştik. Onlara sadece “Birazdan sizdeyiz!” derdik ve çat-kapı gittiğimiz çok tanıdık olmuştu kısa zamanda. Onlarla dostluğumuzun seviyesi bu noktadaydı. Okul müdürümüz Osman Bey’in de babacan tavırlarıyla Peşaver’i ailecek çok sevmiştik. Maddeten yokluk ama manen varlık içinde geçen iki yılın sonunda farklı bir şehirde öğretmenliğe devam edeceğimi öğrenince Peşaver’den ayrılacak olmamıza çok üzülmüştük. Peşaver’de çalıştığımız okulda sekreterimiz olan Talat Hanım vardı. Kendisi bize karşı çok yardımcı oldu. Yurt dışında da yaşamıştı. Okulun dışarıdaki işlerini, velilerle ilgili meseleleri çok iyi idare ediyordu. Bu insanları burada üç-beş cümleye sığdırdığım için kendilerinden özür diliyorum.

‘Ben bugün sizlerin kim olduğunuzu anladım’

Okulumuzda bizimle beraber çalışan iki kardeşin hatırasını yâd etmemek vefasızlık olur. Bu iki kardeş Iftikhar Bey ve Akhtar Bey idi. Iftikhar Bey, okulumuzun ilk günlerinde çok çalışıp okulun düzenini oturtmuştu. Aynı zamanda lise sınıflarının Fizik derslerini de veriyordu. Akhtar Bey de Biyoloji derslerini veriyordu. Annelerinin vefat haberini almıştık (Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun). Cenazenin saatini öğrendiğimizde derslerine girdikleri lise öğrencileri de bizimle beraber gidip cenazeye katılmak istedi. Beraber gittik. Neredeyse cenazenin kabre yerleştirilmesinden sonraki bütün işleri öğrenciler ve biz yaptık. Akhtar Bey, “Ben bugün sizlerin kim olduğunuzu anladım.” dedi. Çok değerli insanlardır, Allah yar ve yardımcıları olsun.

2005 yılında Quetta’ya gitme günleri gelip çatmıştı ama sanki biz öz ailelerimizden ve akrabalarımızdan ayrılıyor gibiydik. Üzülerek de olsa ilk göz ağrım olan Peşaver’e 7 unutulmaz yılın sonunda “Elveda!” diyecektim. Gözyaşlarıyla vedalaşıp deyip ayrıldık. Taşındıktan sonra Quettalılar’ın da insanlıkta Peşaverlilerden geri olmadıklarını hemen anlayacaktık. Peştun, Beluç ve Pencabiler rengarenk kilim desenleri gibi bu şehre dokunmuşlardı. Temel insanî değerler arasında pek fark yoktu, neredeyse aynıydı.

Peştunabad’daki okul yalçın kayalıklı bir dağın yamacındaydı. Okul kenar mahallelerden birindeki eski bir devlet binasıydı. Ben de bu okulda çalışacaktım. Quetta’da o dönem iki okulumuz vardı. Peştunabad’daki okulda anaokulundan ilkokul 5. sınıfa kadar, Quarry Road’daki okulda ise anaokulundan lise 12. sınıfa kadar eğitim veriliyordu. İlk gittiğimiz günlerde veliler ve tanıdıkların ‘Hoşgeldiniz partileri’ ve Serena Oteli’nde yemeklerle bizi sımsıcak karşılamaları Peşaver’e özlemimizi biraz yatıştırdı.

Sadullah Bayazit’in Pakistan’da doğan çocukları Betül Neşve ile İhsan.

Kızımızı Quetta toprağına gömdük

Evi uzak olan öğretmenlerle birlikte okula her gün servisle gidip gelmek durumundaydık. Şahsi araba alacak imkânımız yine yoktu. Quetta’da 4 yıl kaldık. İlk çocuğumuz beş aylıkken kafatası oluşmadığı için tıbbi müdahale ile alındı. Çocuğun genel fiziki organları, beyin, kalp ve diğer hepsi ilk üç ayda oluşup kalan altı ayda gelişirmiş. Zamanında oluşmayan kafatası kemiği sonradan hiçbir şekilde oluşmuyormuş. Araştırmalarımız sonunda inancımızın her zaman tıbbın kararını kabul ettiğini ve böyle bir durumda annenin hayatının tercih edildiğini öğrenince cerrahi müdahaleyle alınmasına razı olduk. Dünya yüzü görmeyen can kızımız ‘Melek’ isminin sıfatı gibi uçtu gitti. Kızımızı Quetta’nın toprağına gömdük. O zor günümüzde arkadaşlar bize çok destek verdi. Bir yıl sonra ikinci kızımız Betül Neşve dünyaya geldi.

Orada ağaçsız sarp kayalıklı dağların arasında kurak bir çöl iklimindeydik. Ancak Quetta’da zaman, güzel dostlarla beraber geçiyordu. Zaman geçtikçe de Peşaver’deki gibi öğretmenler ve personelle candan dost olduk. Öğretmen arkadaşlardan Fatih Bey’in arabası servisimiz oldu. Ebubekir Abi, tek çocuklu dost, akşamlı-sabahlı, tatilli-parklı daha ne desem ki cümleleri yetiştiremiyorum. Arif Bey, ne zaman paraya sıkışsam merkez kredi bankamdı. Yavuz Bey, dervişler başı bir Allah dostu. Daha kimler kimler…

O insanlarla iş yapmak bizi aktif tutuyordu

Yerli arkadaşlar bizi ailecek evlerinde misafir etti. Bazen de biz onları kendi evimizde ağırlayıp Türk yemeklerini tanıtıp ikram ettik. Düğün, bayram, cenaze yerli arkadaşlarla hep beraberdik. Bayramlarda sırf bir araya gelip bayramlaşabilmek için özel bir gün ayırıp yerli öğretmen arkadaşlarla bir araya geliyorduk okulda. Ramazan ve iftarlar ise bambaşkaydı. 2009 yılına kadar Quetta’da kaldık. Halen görüştüğümüz çok öğrencim var o zamanlardan. Her zaman o sımsıcak duygularını ifade ederler, ayrılık özlemleri bir türlü dinmek bilmiyor.

Quetta’da dolu dolu okul etkinlikleri yaptık. Bir defasında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle Vali Bey’in eşi okulumuza ziyarete gelecekti. 22 Nisan günü kızımız Betül doğdu. O gün Vali Bey’in eşinin ziyaret haberinin teyidini aldık. Sadece iki gün sonrasında 24 Nisan günü dolu dolu ve coşkulu bir program hazırdı. O zeki, gayretli ve çalışkan insanlarla birlikte iş yapmak insanı her zaman aktif tutuyordu. Vali Bey’in eşi ve beraberindeki ziyaretçiler okulumuzu ve öğrencilerimizi çok beğenmişti. Öğrencilerimiz bölge ve ülke genelinde güzel sonuçlara imza atıyordu.

Devam edecek…

Hey Merhaba 👋 Tanıştığımıza memnun oldum.

Yeni içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız

Spam yapmıyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun

0 Comments

No Comment.